Virüsün detayına dalıp gitmeyin!

Uzman Klinik Psikolog Melda Yakupoğlu, salgın sürecinde kaygısı artan kişilere önemli tavsiyelerde bulundu. "Amaçları olanlar, bazı şeyleri yarım kalanlar daha çok ölüm korkusunu yaşıyorlar" diyen Yakupoğlu, " Virüse karşı endişe hissi oluş

Bütün dünya gibi zor bir süreçten geçiyoruz. Psikolojimizi de olumsuz etkileyen bu süreci Klinik Psikolog Melda Yakupoğlu ile görüştük. Yakupoğlu'nun özellikle kaygı konusundaki uyarılarının dikkate alınması gerekiyor. Çünkü ruh sağlığımızı korumak zorundayız. Bu süreçte detaylarda kaybolmadan, kaygının pençesinden kurtulmak mecburiyetindeyiz. İnsanların psikolojik kuruntularından, öfke kontrolüne kadar birçok soru sorduğumuz Yakupoğlu önemli açıklamalar yaptı. Buyrun birlikte kafa yoralım...

Duygu durumu, duygu durumu bozuklukları nedir?
Ne kadar duygu durumu bozukluğu desek de, bunların bir çoğu bizim düşüncesel bozukluklarımızla ilgili. Düşünce akışımız değişiyor ve yaşamı sürekli olumsuz, kararsız bir biçimde görüyoruz. Mesela size bir resim göstersem, bir manzara resmi. Ona baktığınızda normal bir psikolojiye sahipseniz "Ne kadar güzel, çiçekli bir resim" dersiniz, ama o an da depresyondaysanız dersiniz ki "Bu çok anlamsız" gibi. Daha psikotip atak dediğimiz şeyler de geçirebiliyor insanlar. Örneğin halüsinasyonlar görebiliyor insanlar. Olmayan şeyleri görebiliyorlar. Bunu yaşayanlar kafayı mı yiyorum acaba diye düşünedebiliyorlar. Bazen şöyle de olabiliyor; terapilerde bunu söylemekte istemeyebiliyorlar. Ama her şeyi olduğu gibi söyleyebilmek gerekir ki, dediğim gibi hepsinin çeşitli tedavileri var.

Herhangi bier sebeple yaralandığımızda, örneğin kırık- çıkık yaşadığımızda hemen ilgili birime gidiyoruz veya bir yerimiz ağrıdığında rahat bir şekilde bir hekime koşup başvurabiliyoruz. Fakat biraz psikolojik rahatsızlık yaşayanlar hem saklıyorlar, gizli gitmek istiyorlar veya hekimin karşısında kasılıp sıkılarak sorununu anlatıyorlar. Bunu nasıl yorumlarsınız?
Kendini kabul etme diye bir süreç var. Bu çok kolay olmuyor içsel olarak. Özellikle erkekler içerisinde çok var. Erkekler ağlamaz, erkekler güçsüz olamaz ya da erkeklerin dışarıdan yardım alabilmesiyle ilgili bir baskı var. Sürekli güçlü olabilmeliyim baskısını kişi kendisine yapıyor. Burada tabi çok cinsiyet ayırmamak gerekiyor, insani duygular bu bahsettiğim şeyler. Erkekler de ağlayabilir, kadınlarda güçsüz hissedebilir, erkeklerde hissedebilir. İnsanlar büyürken bir şekilde yardım almak konusunda, yardım istemek konusunda farklı şekilde yetiştiriliyor. Özellikle bunu terapilerde çok görüyorum. Kadınların sürekli olarak sorduğu şey; eşimi terapiye gelmeye ikna edemiyorum, nasıl ikna ederim? şeklinde. Bu noktada erkekler biraz dışarıdan, başka birinden psikolojik destek görebilmeyi kabul etmek istemiyorlar. Onun yerine problem çözebilmek için kendilerince başka yollar buluyorlar. Bazen alkolle, ev dışında fazla vakit geçirerek. Kişisel bir hazır oluş ve terapiye gelme isteğinin oluşması gerekiyor. Bunu sağladıklarında, problemi aşmak istedikleri an da fayda görüyorlar. Ama bunun aksini hissettiklerinde o zaman daha zor oluyor. Kişisel hazır oluş çok önemli. Hazır olduktan sonra terapiye geldiklerinde, kendilerini açarken direnç dediğimiz şey oluşabiliyor. Değişmek isteyip, bu değişiklikten de korkabiliyorlar. Çünkü daha önceden bilindik, alışıldık şekilde davranıyorlar. Bizim otomatik olan davranışlarımız var ya; bunlar insana kendini güvende hissettiriyor. Ama yeni bir davranış stilini yerleştirebilmek, alışkanlıklarımızdan vazgeçebilmek insanı ürkütebiliyor. Ben yapabilir miyim deyip, özgüvenle ilgili biraz daha zorluk yaşayabiliyorlar. Bu bir kaç seans süren bir şey. Sonradan alışıyorlar, kendilerini daha çok kaptırıyorlar. Bazılarında işbirlikçi davrandıkları için bu sorun olmuyor. Kişiden kişiye değişen bir şey yani.



Bu biraz da karşıdaki uzmanın güvenirliliğine, tavrına, uzmanlığına ve ustalığına bağlı diyebiliriz....
Elektik alabilmek çok önemli. Bu sadece psikolojik olarak değil de, insanlar genelde doktorlarını sevmek isterler. Buna göre tercih yaparlar.

Çok sık kabus görenler, rüyalarını karıştıranlar, uçanlar... Psikoloji ile alakası ne boyutta? Bu tür kabusa benzer rüyalar gördüğümüzde rahatsızlık olduğunu düşünmeli miyiz?
Rüyalar günlük yaşamda olan şeylerin uykuda ortaya çıkma şekli olabiliyor. Ben de çok karşılışıyorum. Birtakım şeylerin psikolojik anlamları muhakkak olabiliyor. Bütün kabuslarda psikolojik rahatsızlık aramak anlamak gelmiyor. İç dünyanızın karıştığı, strestli olduğunuz dönemlerde o tür rüyalar daha sık görülebilir. Uykularda panik atak geçiren hastalarımızda oluyor. Ölüm korkusu gibi duygular oluşuyor, uyku bozuklukları yapabiliyor ve rüyalarda kabusların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Çok sık olumsuz rüyalar görülüyorsa bir bakmak gerekebilir. Duygusal olarak en azından bir sıkıntı var mı yok mu diye değerlendirmek açısından. Uyku bozuklukları ile ilgili olaylarda, uyumadan önce gevşeme egzersizleri öneriyorum. Nefes egzersizleri, aşamalı kas gevşetme egzersizlerini terapilerde öneriyorum. En azından bunları uyumadan yapmak rahat bir uykuya sebep olabiliyor. Yemek düzeni, uyku düzenini hep sorgularım. Psikolojiyle ilgili olan sorunlarda bunlarla ilgili bozulmalar oluyor. İştah, uyku, yaşamdan eskisi kadar zevk alabilmek gibi. Bir çok insanda bunlar olmuyor. Eskiden ne yapmak kişiyi mutlu ederdi diye sorup, onları yeniden yapmasını önerebiliyorum. Bunlar yaşananlarla alakalı şey. Yaşı çok genç ve tüm yaşamın yükünü omuzlarında taşımış gibi hisseden insanlar oluyor. Belki öyle değildir, ama kişi öyle hissediyordur. Bu yaşa, cinsiyete, medeni duruma bağlı olmayan şeyler. Sizin ne gördüğünüz, yaşama ne anlam verdiğinizle alakalı.



Salgından dolayı işini ve sağlığını kaybetmiş, kaygısı artan kişilere ne öneriyorsunuz?
Bizim ona ne anlam verdiğimizle ilgili. Bu aynı zamanda afetlerde de, travmatik durumlarda da böyle. Buna herkes kendi açısından bakıyor. Kişinin ne gördüğü önemli. Belki kronik rahatsızlığı olan, yaşlı birine sorsak onlar çok etkilendiler. Belki bazısı bana bir şey yapmaz diyebilir. Ölüm korkusu hissedenler var. Yaşamın anlamı odaklı olmalı, yaşamın sonu hakkında endişelenmek şuan'ı bozmak demektir. Bu da yaşamı kaçırmaktır. Amaçları olanlar, bazı şeyleri yarım kalanlar daha çok ölüm korkusunu yaşıyorlar. Duygu ve düşünceleri kontrol edebilmeliyiz. Virüse karşı endişe hissi oluşturan düşünceler oluşuyor. Ben bu duruma 'psikolojik geviş getirmek' diyorum, psikolojide ismi Ruminasyon. Sürekli bir şekilde aynı düşüncenin akla gelmesi. Bu ruh sağlığını çok etkileyen bir şey. Sürekli virüsle ilgili detayları düşünmemek lazım.

İbni Sina bir deney yapıyor; Aynı kilo ve yaşta iki kuzuyu bir kafese koyuyor. Karşı kafese de bir tane kurt koyuyor. O kurdu kuzulardan birisi görüyor, birisi ise görmüyor. Yaklaşık bir ay boyunca iki kuzuya da aynı yiyecekler veriliyor, aynı insanlar bakıyor. Bir ayın sonunda kurdu gören kuzu hiçbir şey yemiyor, korku ve açlıktan ölüyor. Kurdu görmeyen kuzu ise kilo alıyor ve kafesten mutlu bir şekilde ayrılıyor. Bu örnek bile aslında salgın gibi, deprem gibi olaylarla karşılaştığımızda ciddi bir ipucu diye düşünüyorum. İnsan psikolojisi ya umursamıyor, ya da çok fazla endişe ediyor. Bunun ortasını bulmak gerekiyor. Virüse karşı umursamaz olmamalı ama panik de olmamalıyız. Bunun bir orta noktasını bulmak gerekiyor.
Elbette...



Örneğin biz medyada bir yayını gördüğümüzde deriz ki, bunu yaşlılar, bunu gençler, bunu kadınlar, bunu erkekler okuyor. Bu şekilde kolay ayırt edebiliyoruz. Siz hastalarınızı gördüğünüzde, böyle bir ayrımı sezebiliyor musunuz? Önerileriniz benzerlik gösterebiliyor mu?
Aynı şeyleri önermiyoruz. Terapi bireyseldir. Her dinlenilen, her izlenilen psikolojik tavsiyeleri, oradan alıp direkt hayatınıza uygulamayın. Özellikle çocuklar ile ilgiliyse. İnternet, televizyon veya okuduğunuz şey her neyse, kişiden kişiye değişiklik gösterir. Örneğin bazı çocuklar kuralların bir dayanak olmasından hoşlanır bazıları ise bundan hoşlanmazlar. Bunlara uygun önerilerde bulunmak gerekiyor. Dolayısıyla bu durum kişiye özgü bir durum.

Sosyal medya hesaplarınızda sporla ilgili paylaşımlar görmekteyiz. Sizi sporla ne buluşturdu.?
Aynı zamanda spor psikologluğu yapıyorum. Bununla ilgili yazılar yazmaya başlamıştım. Türkiye Futbol Vakfı'nın Stadyum dergisinde. Spor psikolojisiyle ilgili yazılarım ve sporcularla yapmış olduğum röportajlarım vardı. Şuan da çalıştırmış olduğum futbol dünyasından isimler var. Onlar ruhsal durumlarıyla ilgili çalışmalar da yapıyoruz. Futbol dünyasında öfke kontrolü nasıl yapılır diye çalışmalarımız da var.


ÖFKE, BASTIRILMIŞ DÜŞÜNCELERİN ÜRÜNÜ
Öfke kontrolü biraz geç fark edilen bir rahatsızlık. Bunu yaşayıp farkında olmayanlara nasıl anlatmak lazım, anlattıktan sonra rahatsızlığı gidermeleri yönünde neler önerirsiniz
Farkındadırlar diye düşünüyorum. Ben çok sinirliyim derler genelde. Bunu hiç inkar edene rastlamadım diyebilirim. O noktada bunu kontrol edebilmeyle ilgili sorun yaşıyorlar. Öfkeyi ortaya çıkartan yıllar içerisinde bastırılmış düşüncelere dayanıyor. Karşımdaki kişi yine beni anlamayacak düşüncesi olabilir, yine kendimi anlatamayacağım, çabucak anlatayım, yanlış anlaşılacağım gibi faktörler var. Oradaki düşünce noktasının ne olduğunu bulmak gerekir. Öfkeyi ortaya çıkartan düşünceler var. Bunlar otomatik düşünceler. O kadar hızlı bir şekilde akla geliyor ki, kişi daha ne düşündüğünü anlayamadan o öfke duygusunu yaşıyor. Bunları o an da yakalayıp, mantıklı bir tanesini koymayı öğretiyoruz. Bunu yaptıktan sonra da artık yavaş yavaş yıkıcı davranış tepkisini vermemeye başlıyorlar. Ama yapabilmek hiç kolay değil, ciddi çalışma gerektiriyor. Bazen ev çalışması da verebiliyorum. Kafa yormasını ve düşünmesini istiyorum. Çünkü kişinin seansta konuşulanlara kafa yorması ve düşünmesi gerekiyor.



ONLİNE OLARAK DANIŞMANLŞIK VERİYORUM
Küresel bir pandemi yaşıyoruz. Karantina döneminde neler yaptınız, işinize devam edebildiniz mi, çalışmalar, tedaviler nasıl gerçekleşti? Eski hastalarınızla mı devam ettiniz, yoksa yeni hastalarınızda bugünlerde oldu mu?
İki aydır online danışmanlık veriyorum. Mevcut danışanlarımla devam ettim. Online olması önce bir önyargı oluşturdu. Sonuçta değişik bir şey. Aslında bir fark olmadı. Online terapiler de çok önemli. Şartlar ne olursa olsun, yüreğe dokunabilmek dediğimiz aktarımı yapabilmemiz gerekiyor. Bu virüs ortamında online yoldan sürdürmek gayet iyi sonuç verdi. Yeni başlayan danışanlarımda oldu. Şuan insanlar güçlü durabilmekle uğraşıyorlar. Bu tarz durumlarda, ortalık düzelince asıl olan sıkıntıların o zaman ortaya çıkabilecek olmasından endişe ediyoruz. Çünkü bunlarla mücadele ederken bazı şeyleri düşünmeye fırsat bulunamıyor. Herşey düzeldikten sonra, o zaman tükenmişlik sendromu yaşanmaya başlayabilir. O yüzden duygusal tepkilerimizi biraz azaltalım, ileride bir patlama olmasın diye.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Röportaj Haberleri