Yerel seçimlere giderken “Ölümü göster sıtmaya razı et” yöntemi.

.

 

Yerel seçimler yaklaşırken siyasette umutsuz da olsa bir kıpırdanış var gibi. Gibi diyorum çünkü; yereldeki seçmenlerin, yerel örgüt yöneticilerinin, bir yerlere seçilmek için ortaya çıkanların sözünün, düşüncesinin davranışlarının öneri ve eleştirilerinin, seçilmiş ve seçilecek olanların hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığını herkes bilir. Hatta “milletvekili” seçilmiş olmanın da bir kıymetinin kalmadığı ortadayken. 
Haşa liderin sözünün üstüne söz söylemek kimin haddine. Liderler her şeyi bilen, gören, anlayan, anadan doğma liderlik ve yöneticilik vasıflarıyla donatılmış varlıklardır. Anaları onları bu işler için doğurmuştur.
 Yereldeki yönetici kadrolar ancak  liderlerin hizmetine  girme yarışına tutuşabilirler. Boy boy resimler çektirip yerel gazete sayfalarını süslerler. Genel merkez kapılarında, lidere yakın çevrelerin referanslarını almak için  hünerlerini göstermek  adına kılıktan kılığa girerler. Bütün canhıraş cabalar liderin hizmetine nail olmaktır.
Yerel halkın onları ne kadar çok sevdiğini, aday gösterilmesi halinde seçmenlerin oylarının ceplerinde olduğunu ve seçimi ancak ve ancak kendisinin  atanması, pardon aday gösterilmesi  halinde seçimi alacaklarını anlatır dururlar. Hatta seçildikten sonra bir gece ansızın metal yorgunluğuna uğrayabileceklerini de öğrenmelerine rağmen. Her yol mubah yarışa girerler. Dikkat edin bu adamlar  para, mal, mülk sahibidirler. Paraysa para, bağışsa bağış…

Ön seçim değil, Temayül Yoklaması Hilesi

Bilirsiniz üniversite  rektör seçimleri vardır. Rektörlük seçim yönetmeliğine göre öğretim üyeleri adaylar arasında tercih ettiklerini sandıkta seçerler. En çok oy alanlar bir, iki, üç, dört diye sıralanıp liderin önüne gider. Heyhat birinci rektörlük beklerken dördüncü adam rektör oluverir. Binlerce öğrenciye öğretmenlik yapan öğretim üyeleri doçent, doktor, Prof. ünvanı taşıyanlar liderden iyi bilecek halleri yok ya. Daha iyi biliyor olsalardı liderin yerinde onlar oturuyor olabilirlerdi. E olmadığına göre en iyisini lider bilir. Herkese de boyun eğmek düşer. Aksi halde başına olmadık şeyler gelebilir.
Temayülü yokladık çıka çıka yine tamda liderin dediği oldu. Dedik ya o her şeyi bilir. Kim bilir belki de ayan oluyordur. Olamaz mı? Bu temayül yoklamasını nasıl yaptınız? Kime sordunuz?. Kimse bilmez. Çünkü önseçim öcüdür. Ya öteki çıkarsa. Kazara yapılan ön seçimlerde olduğu gibi. “Ben halkın temsilcisiyim” diye lafın üstüne laf koyarsa. Liderin karizması çizilmez mi?
İlginç olan bu durum bütün partiler de beş aşağı beş yukarı durum bu. Anayasasında  “demokratik, sosyal hukuk devleti…” diye devam eden bir ülkede  demokrasinin de, sosyalin de, hukukun da  bu kadar değersizleştiği ve giderek hiçleştiği bir devrin figüranlarına dönüştürüldük.
İşte, aşta, paylaşımda eşit olmayanların özgür iradesi de olmaz.
İşi olmayanlara iş vadedersiniz. Aşı olmayanlara aş, pastanın paylaşımında pay, ( asgari ücret  denilen sefalet ücreti üzerinden artırma yarışları gibi) bile isteye  yoksullaştırılmış halk kitlelerinin  açlık, yoksulluk ve çaresizliğini pazarlarsınız. Oya dönüştürmek  için, içine epeyce bir miktar  din iman sosu şırınga edip olmazsa, vatan, millet, bayrak şerbeti eklersiniz oldu da bitti maşallah. İnşallah.
Bunalmış halk yığınlarının geleneksel ve tarihsel  köklerden gelen reflekslerle kurtarıcı aramaya başlaması işi daha da kolaylaştırır.  Rejim,  basın yayın ve bilimum imkan ve olanaklarıyla, yani halkın parasıyla halka kurtarıcı güzellemeleri  pompalarlar. Nefret, ötekileştirme, zülüm ve kıyımlar, yoksulun kanı üzerinden kahramanlık riyakarlığı özgür  iradenin kırılmasında en çok baş vurulan yöntemdir.
Yani ölümü göster sıtmaya razı et yöntemi.
İş, ekmek,  demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, barış  talebi birilerin lütfu değil,  temel insan hakkı olduğunu bilince çıkaranlarla , bu bilinçten korkan iktidarların, mülk ve servetlerine  zarar geleceğini  bilen bir avuç asalak soyguncu, talancı, sermeye sınıfı ve onların siyasi figüranlarıdır.
Yine geldik “Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek." Haline.
Albert Einstein buna “delilik” demiş. Aziz Nesinde  “% 60 aptal”  2019  yerel seçimleri yaklaşırken anlaşılan o ki; Kendini bulunmaz Hint kumaşı sanan  lider hizmetkarlarıyla demokrasicilik oynayacağız. Keşke yanılıyor olsaydım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri