AŞKA GİDEN YOLDA KAYBOLURUM
Dünya sadece bizim için kurulmuş olsa.
Sen Adem olsan, ben Havva...
Kalabalıktan, karmaşalardan ve bizi günah işlemeye iten O’ndan uzak, bilinmeyen bir şehirde, bir köy evinde...
Sana kaçsa kalbim; vazgeçtim kuşlardan, ağaçlar, dalgalardan...
Hepsi onun olsun, ben desenin… Beni sana verse ama o da üzülmese.
Ben seninle olsam ama o da yalnız olmasa. Anılar peşimizi bıraksa.
Bilirim o arkamdan ağlar ve yüreği kim bilir nasıl da yanar? O, sevdi haklı... O haklıysa ben de sevdim, ben de haklıyım.
Tüm sevenler haklı mı?
Neden sevdi Züleyha Yusuf'u? Neden kendisinden büyük ve evli olan Züleyha sunuldu Yusuf'a?
O zaman doğru. Seven haklı. Peki, haksız olan kim?
Ben miyim?
Uzaklarda bir köy evi...
Üzerinde akşam ve sabah güneşi...
Bahçesinde, sebzeler, bitkiler ve hanımeli...
İçinde sen, yanında ben, dışında başka biri...
Sabahları horoz ve ezan sesi ile açalım gözlerimizi.
Bahçedeki çeşmede yüzümüzü yıkayalım. Sıcak yaz gününde, soğuk su ile yıkadığımız ellerimiz ensemizde gezinsin. Bahçemizi sulayalım, çıplak ayaklarımız ıslak toprağa değsin. Bahçesine domates, biber, soğan ekelim. Ekelim, biçelim, çökelim, yiyelim...
Sen arada bir bahçeyle birlikte beni de sula, ben yağmurlar yağıyormuşçasına şükredeyim.
Serin akşam üzerleri çay demleyelim. İki hırka bize çok; tek minder bize yeter; bir bardak çay, ikimizin olsun. Birlikte demlenelim.
Gün batışı ile uzun yürüyüşler yapalım. Ben sana bir şeyler anlatayım. Sen muhalefet ol, ben sana kızayım, sen sabırlı ol. Sonra gülelim birlikte. Şarkılar söyleyelim beraber; ben sana şiirler okuyayım. Ne olur uyanmayayım.
Gece yıldızları izleyelim evimizin damında. Yıldızlar, üzerimize yağsın gecede. Kokun sinsin tenime. Ellerin değsin ellerime ve terin karışsın terime. Sol elin, başımın altında olsun, sağ kucaklasın. Sen masallar anlat, ben inanayım sana ama ne olur uyumayayım.
Tohumlar ekelim bahçemize, filizlendiğine sevinelim. Yem verelim civcivlerimize ve kedimize gülelim. Bir taş koyalım bahçeye; sağ tarafta çeşme var zaten; sol tarafımıza hanımeli ekelim. Kapı girişine bir kilim serelim. Pencere önüne bir sedir koyalım.
Bahçemizdeki elma ğacından elmalar koparalım. Sonra o ağacın altında uzanalım, aynı gökyüzüne bakalım, soluduğumuz havayı paylaşalım.
Kimse olmasın, kimse gelmesin, biz birlikte büyüyelim.
Çıplak ayaklarımızla her akşamüzeri, o bahçede yürüyelim. Bir fincan kahve pişireyim sana, kırk yıllık bir hatır bindirelim omuzlarımıza.
Yine görüşürüz sevgilim belki, içtiğimiz kahvenin hatırına...
Ben gidiyorum şimdi.
Sen kapat gözlerini.
Bana "Gitme!" dersin ama ben, "Gitme!" desen de gitmeliyim.
Belki bir gün yeniden, "Merhaba!" derim.
Belki yine ve yeniden, cennette sevilirim...
Köyün sonunda kendi başına yaşayan 2 göz oda bir ev.
2 Yangın yeri yürek...
Senin cennetinde yaşayabilmem için cehenneme razı olmam gerek.
Ne senden, ne cennetinden, ne cehennemden kurtuluşum yok.
Eğer aşkın ateşi bu kadar güçlüyse, her yer alev alsın ve senin yandığın ateş b.enide yaksın.