İtalyan asıllı ABD'li analist, Suriye'de çıkabilecek bir iç savaş ve bunun doğuracağı sonuçların, Ortadoğu ve uluslararası alandaki istikrara yönelik en büyük tehdidi oluşturduğunu söyledi.
Vicenzino, İstanbul ziyareti sırasında hurriyet.com.tr'ye verdiği söyleşide, "Bunun yıkımından kimse kaçamaz. En başta da Suriye'ye komşu olan ülkeler: Türkiye, Irak, Ürdün, İsrail ve Lübnan" ifadesini kullandı.
Türkiye için Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürt sorunu büyük önem teşkil ediyor" diyen ABD'li analist, aynı şekilde diğer komşu ülkelerin de birbirinden farklı zorluklarla karşılaşacaklarını söyledi.
Vicenzino, Libya'nın Suriye'ye kıyasla daha kontrol edilebilir olduğunu ancak buna rağmen bu ülkedeki durumun da hâlâ "aşırı derecede ciddi" olduğunu söyledi.
En büyük sorunun, uluslararası kamuoyunun uzun süredir içinde bulunduğu Libya çıkmazı olduğunu ifade eden Vicenzino, "Büyük ikilemlere neden olan bu durum, NATO müttefikleri arasında daha derin görüş ayrılıklarına neden olabilir" dedi.
Müttefiklerin içindeki bu kırılgan yapının, Libya lideri Muammer Kaddafi'nin işine geldiğini belirten Vicenzino, söz konusu açmazın Kaddafi rejiminin ayakta kalma şansını artırdığını da sözlerine ekledi.
"SOKAĞIN NABZINI TUTABİLMEK ÇOK ÖNEMLİ"
"İçinde bulunduğumuz demokrasi çağında, sıradan vatandaşın fark yaratmak için gerekli araçlara sahip olduğunu" belirten ABD'li uluslararası ilişkiler uzmanı, "Böyle bir çağda, bir lider sokağın gerçeğinden koptuğu anda bitmiş demektir" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bunu çok iyi anlamış bir siyasetçi olduğunu belirten Vicenzino, "Sıradan vatandaşın nabzını tutabiliyor. Onlarla aynı dili konuşuyor. Bu konularda uzman. Eğer bir lider, halkla olan bağlantısını kaybederse, iktidarı kaybetme ihtimali de katlanarak artar" ifadesini kullandı.
Bununla birlikte Erdoğan'ın eleştirilecek birçok yönü de olduğunu söyleyen ABD'li analist, "Kullandığı agresif retorik ve sert imaj oy kazanmasını sağladı. Bu siyasetin bir gerçeği ve bazı politikacılar bunu çok iyi kullanıyor. Dokuz yıllık iktidarının ardından Erdoğan'ın artık halkına karşı bir yükümlülüğü bulunuyor: Devlet adamı olmak. Haziran'daki seçimleri kazanmasına kesin gözüyle bakılan Erdoğan'ın önümüzdeki dönem artık bir devlet adamı olduğunu ispat etmesi gerekiyor" dedi.
Erdoğan'ın şu ana kadar bunu başaramadığını belirten Vicenzino, "Popülist siyasetçi kimliği halen ağır basıyor. Ama siyasi evrim süreci içinde bir üst düzeye atlaması gerekiyor. Bir adım ileri ardından bir adım geri atıyor. Artık çizgiyi geçmeli" diye konuştu.
"ERDOĞAN, LULA'DAN DERS ÇIKARMALI"
ABD'li uzman, Erdoğan'ın bu konuda aynı zamanda yakın dostu olan Brezilya eski Devlet Başkanı Lula'dan tavsiyeler alabileceğini ifade etti.
Vicenzino, "Bunu başarıyla gerçekleştirebilen bir lider Brezilya eski Devlet Başkanı Lula'ydı. Erdoğan, Lula'nın tecrübelerinden bazı dersler çıkarabilir. Siyasete ateşli, popülist bir sendika lideri olarak atılan Lula, Brezilya'nın en popüler devlet başkanı olarak görevinden ayrıldı. Başlangıçta ona karşı olanlar bile başarılarını kabul etti" dedi.
Erdoğan'ın da en azından Türk halkının çoğunluğunu temsil ettiği algısını oluşturması gerektiğini belirten Vicenzino, "Bu bakımdan eksiklikleri var. Belki de bu eksikliklerini hiçbir zaman gidermeyecek. Ama önümüzdeki dönem elinde bu şans olacak" diye konuştu.
Vicenzino, "Lula, 8 yıllık iktidarının ardından devlet başkanlığından ayrıldığında halkın yüzde 80'inin desteğine sahipti. Gerçekten Brezilyalıların çok büyük çoğunluğunun devlet başkanıydı. Onların saygı ve takdirini kazandı" dedi.
ERDOĞAN-RICCIARDONE TARTIŞMASI
Başbakan Erdoğan ve ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone arasındaki demokrasi tartışmalarına da değinen Vicenzino, ABD'li yetkililerin ilk kez Türkiye'deki veya diğer ülkelerdeki insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda konuşmadığını hatırlattı.
Seçimler öncesi yaşanan bu tartışmanın Erdoğan'a puan kazandırdığını söyleyen Vicenzino, söz konusu gelişmelerin ABD'de özellikle Yahudi lobisi ve Ortadoğu'da çıkarları olan iş çevreleri gibi belli kesimler tarafından takip edildiğini ifade etti. Ancak Vicenzino, Amerikan dış politikasının şu dönemde bu gibi konulardan ziyade kaynayan Ortadoğu kazanı ve Arap dünyasına odaklandığını belirtti.
TALİBAN'A BÜRO
Vicenzino, Taliban’ın İstanbul’da büro açabileceği yönündeki haberlere ilişkin olarak ise Washington'ın şu aşamada böyle bir adımı kamuoyu önünde desteklemeyebileceğini, ancak Afganistan'da istikrarın sağlanmasına yardımcı olacak her türlü çabanın ABD tarafından memnuniyetle karşılanacağını söyledi.
"Afganistan konusunda Amerikan halkının Obama yönetimine verdiği destek giderek giderek azalıyor" diyen Vicenzino, Türkiye'nin Taliban ofisine ev sahipliği yapması durumunda karşılaşabileceği risklere de dikkat çekti:
"Eğer bu diyalog süreci somut bir sonuç vermezse, kredibiliteniz azalır. Bu yüzden en iyisi gerçekçi bir zaman çerçevesi belirlemek. Belli bir süre içinde hiçbir somut başarı elde edilemezse, bu girişime son verilir."
Ankara’nın, Afganistan’ın hâkimiyeti için NATO güçleriyle savaşan Taliban’ın İstanbul’da bir büro açmasına sıcak baktığı Türkiye tarafından en üst düzeyde doğrulanmıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, büro talebinin Afganistan eski Devlet Başkanı Burhaneddin Rabbani’den geldiğini ve Taliban’a İstanbul’da ofis açma izni verilmesinin düşünüldüğünü söylemişti.
“Bu büronun Taliban’a savaşı sona erdirecek görüşmelerde kullanabilecekleri bir karargâh olmasını diliyoruz” diyen Davutoğlu, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin de bu fikre sıcak baktığını ifade etmişti.