SİYASETÇİLER GERÇEKÇİ DEĞİL!

SİYASETÇİLER GERÇEKÇİ DEĞİL!
Çatalca'da gerçekleşen kampta üniversite öğrencileri ile bir araya gelen Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, Türkiye'de gerçek sorunlara gerçek çözümler üretilmediğini söyledi. Gerçek sorunlarla ilgilenenlerin 2 adım sonra takılıp kaldığını

Avcılar Belediyesi, ilçede öğrenim gören üniversite öğrencilerini Çatalca İnceğiz'de kampta ağırladı. 100'ü aşkın öğrencinin katıldığı kampta öğrencilerle bir araya gelen Belediye Başkanı Turan Hançerli'ye eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) Deprem ve Zemin İnceleme Müdürü Kemal Duran eşlik etti. Duran'ın olası İstanbul depremi hakkında yaptığı açıklamanın ardından öğrencilere seslenen Hançerli, “Beni tanımayan arkadaşlarımız mutlaka vardır. Aslında ben sivil toplumcuyum, Nasuh beyi çok eski tanıyorum. Uzun süre STK'larda görev aldım. Hiç bırakmadan engelliler, yaşlılar, dezavantajlı gruplar, yoksullar, çocuklarla ilgili çalışmalar yaptım. Mesleğim avukatlık. Hayatımı avukatlık yaparak kazandım. Siyasette de hep oldum. STK çalışmalarımız sırasında bütün siyasi partilerle iletişim halindeydik. 2008 yılı itibariyle de Cumhuriyet Halk Partisi'ne üye oldum. Çünkü sivil toplum çalışmaları önemliydi ama bir yere kadar. Bir yerde siyaset hayatınızı belirliyor, her şeyi belirliyor” dedi.

Avukatlığı özledim

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleridne değinen Hançerli, “Normal siyasetle seçim kampanyası arasında çok önemli bir fark var. Kimse bunun farkında değil belki ama çok önemli. O da şu şeffaf finansman. Cumhurbaşkanlığı kampanyası için maksimum 55 bin lira bağış yapabiliyorsun. Yani cumhurbaşkanını birileri finanse edemiyor. Tabii çok bilinmediği için çok konuşulmuyor. Ben 2015-2016 yılında bu kampanyanın uluslararası alanda lansmanını yaptım. Sonra 2014 yılında kısa dönem meclis üyeliğim oldu, akabinde de iki dönem CHP Parti Meclisi üyeliği yaptım. Parti Meclisi 60 kişiden oluşur. Partinin en üst organıdır. 2018'de 3. Bölge'den 10. sırada milletvekili adayı oldum. Az bir farkla 9. sıra seçildi ben seçilemedim. 2019’da da Avcılar Belediye Başkanı olarak seçildim ve 4 yıldır bu görevi yürütyorum. İki tane kız çocuğu bana baba diyor, evliyim. Belediye başkanlığının dışında şu an bir iş yapmıyorum ama avukatlık yapacağım günleri özlüyorum” didye konuştu.

Çözüm üretmiyorlar

Siyasette aktif rol almanın sonu olacak bir gün ve ben mesleğimi yapacağım” diyen Hançerli, “Mesleğimi severek yapıyordum. Şimdi şapkam var ya benim, üzerine ‘feel the burn’ yazıyor. 'Gerçek sorunlara, gerçek çözümler' diyen Amerika’daki bir kişi Bernie Sanders. Bu sloganı beni çok etkiledi. Benim mottom, pusulam oldu. Çalışma arkadaşlarıma da bunu söylüyorum. ‘Arkadaşlar sorun gerçek bir sorunsa test edin ve bu soruna gerçek bir çözüm bulmuşsanız uygulamaktan çekinmeyin ve bu başkanın emri deyip yapın.' Çünkü memlekette maalesef, gerçek meselelerle gerçek sorunlarla uğraşanların sayısı çok az ve onlarda genellikle yetkili değiller. Bir de bazıları gerçek bir sorunla ilgileniyor, ama buna gerçekten bir çözüm üretmiyorlar. Yani ikinci adımda takılıp kalıyorlar. Biz de siyasetçiler için söylenen bir söz vardır. 'Siyasetçi öyle garip garip konularla bizi oyalar, gerçek meseleleri konuşmaz, sorunları çözmez' derler. Bakıyorsunuz gerçek bir mesele, ülkenin kalkınmasının en önemli ayağı ne diye sorsanız, eğitim dersiniz değil mi? Eğitim çok önemli, eğitim şart ama eğitimden, eğitim sisteminden şikâyet etmeyen kimse var mı? Şimdi bu kadar önemli bir konuda doğru bir çözüme hala varılamamış olması garip değil mi? Burada bir terslik var. Dolayısıyla siyasetin, siyasetçinin eksikler, yanlışlar ve gerçek meselelerle ilgilenmediğine ilişkin iddiası olan biriyim” ifadelerini kullandı.

Bizi taklit ediyorlar

Belediye başkanı olduktan sonra gerçek sorunlarla ilgileneceğine ve gerçek çözümler üreteceğine dair kendisine söz verdiğini belirten Hançerli, “Bu iddiayla geldim. Seçilir seçilmez deprem konusuyla ilgilenmeye başladım, en önemli meselemdi. Çünkü konu neydi, konu yaşamdı. Herkes 'Avcılar riskli bölge' diyor. Değil aslında. Avcılar, İstanbul’daki riskli bölgelerden sadece bir tanesi ama çok konuşuluyor. Zeytinburnu’ndan, Fatih'ten, Kadıköy’ün denize yakın yerlerinden farkı yok. Kartal’dan, Maltepe’den, Tuzla’dan, Silivri’den, Beylikdüzü’nden, Bakırköy’den farkı yok. Ama bir ilçenin kendi içerisinde bile parsel parsel farklılıklar var. Bu nedenle mikro bölgeleme çalışması yapılıyor. İBB Avcılar'da bu çalışmayı yaptı. Ben bu çalışmaya bakarak kentte bazı şeyler yaptım ve çok ciddi bir dönüşüm gerçekleştirdik. Dönüşümde Avcılar modelini geliştirdik. Çok önemli yol aldık. Kimseye söylemeyin sır olarak kalsın, herkes takip ediyor beni. Benim söylediklerimi, benim yaptıklarımı takipm ediyorlar. Yaptığım şeye benzemesin diye de makyaj yaparak, değiştirerek taklit ediyorlar. Ama taklitle olmuyor. Çünkü işin ruhunu katmayınca olmuyor. Biz de bir ruh ekledik bu işe. Çok yol katettik, ülke de çok yol katedecek biliyorum” dedi.

Dünya ısınıyor!

Bir öğrenci geçmişte ozon tabakasının delindiği noktasında çok sayıda eleştiri olduğunu belirterek, “Şimdi geldiğimiz noktada bunlar hiç konuşulmuyor. Acaba ne oldu ozon tabakası kapandı mı?” sorusuna cevap veren eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, “Ozon tabakası, biliyorsunuz bu asıl kaynağı kloroflorokarbonlardı. Bunlar da bizim bir dönem deodorantlarda kullandığımız spreydeki basınçta kullanılan bir maddeydi. Dünya akıl almaz bir şekilde kloroflorokarbonları gündemden çıkardı. Çünkü bunu halletmesi çok kolaydı. Ozon tabakasını ve dünya bunu başardı. Yani deodorant üretimlerinde bu kloroflorokarbon içerikli ürünü kullanmamaya başladılar. Konu bitti zaten önlemler alındı, çözüldü. Küresel iklim değişikliği daha büyük bir problem. Küresel iklim değişikliğini kontrol altına almak kolay bir şey değil. Mısır medeniyetinden bu yana dünya çok ciddi bir şekilde ısınmaya başladı. Çünkü 200 civarında ülke işte 8 milyar insan, milyonlarca kurum, kuruluş, organizasyon ısı üretiyorlar. Dünyada iklimsel bir değişim döngüsü sürekli oluyor” dedi.

Okullar kapatıldı

Deprem konusuna da değinen Mahruki, “Deprem konusunda bir özellikle büyükşehirlerdeki aşırı nüfus çok büyük bir problem. Maalesef Türkiye’de köy okulları kapatıldı biliyorsunuz. Taşımalı eğitime geçildi, insanlar köylerden bilinçli bir şekilde göç etmeye zorlandı. Bugün Anadolu’nun köyüne gittiğinizde genç yok. Köylerde sadece yaşlılar var. Üretim yok. Köy dediğiniz aslında çiftçilik, tarım, hayvancılık, burada önemli olan köylü değil, çiftçi. Olması gereken fakat maalesef bunu bilinçli bir şekilde bitirdiler. Bu iktidar bitirdi. Çünkü bunlar ithal ikamesine oynuyorlar sürekli. Yurt dışından samanı bile ithal ediyoruz. Düşünebiliyor musunuz samanı? E ben çocukluğumda hatırlıyorum. Hepiniz biliyorsunuz bin kere duymuşsunuzdur. Dünyada bütün ülkeler sınırlarını kapatsa bir şekilde bir vesile ile kendine yetebilen sadece 7 tane ülke vardı. Tamamen kendi kaynaklarıyla kendisine yetebilecek ve besleyebilecek durumda olan Türkiye, bu 7 ülkeden biriydi. Anadolu coğrafyasına baston soksanız ağaç olur. O kadar bereketli. Ama maalesef bugün tarımda bile dışa bağlıyız” diye konuştu.

Köyler boşaltıldı

Bilinçli politikalarla köylerin boşaltılıp şehirlere göç ettirildiğini belirten Nasuh Mahruki, “Şehirli olmak bir kültür meselesidir. Şehre gelince şehirli olmazsınız. Babanız da şehirli olmalı. Birkaç kuşak şehirde yaşamalı ki siz şehrin bir evladı olduğunuzun farkına varın. Halbuki bunlar 'seni yeneceğim İstanbul' diye geliyorlar. İstanbul yenilecek bir şey değil ki. İstanbul sevilecek âşık olunacak bir anne, bir baba kucağı gibi. Biz İstanbul’a aitiz, İstanbul nasıl bir kişiye bir gruba ait olabilir? 8-9 bin yıllık bir şehir burası insan ömrü dediğimiz bölün çarpın 80-90 yıl. Bu küçücük sabun köpüğü gibi hayatımızda kendimizi her şeyin sahibi sanıyoruz. Şehre de öyle davranıyoruz. Maalesef bu köylerden yapılan göçlerle şehirlerin nüfusu kalabalıklaştırılıp, büyükşehir belediyeleri ele geçirildi. Çünkü köyden gelen kültür şehirli olamadı. Ne köyden kopabilmiş ne de şehirli olabilmiş bir yoz kültür oluştu. Bu kültür siyasal İslamcıların elini güçlendirdi. Şehirlerdeki hemşehirlerinin denetimini ele geçirdiler. Beledidyelerden elde ettikleri finansla da merkezi hükümeti ele geçirdiler. Merkezi hükümeti de rejimi değiştirmek için güçlenmek için kullandılar. Nitekim rejim değişti. Dolayısıyla bu çok yanlış politikalardan kaynaklanan bir sıkıntıyla boğuşuyoruz şu anda” yorumunu yaptı.

GENÇLER ENSEYİ KARARTMAYALIM

6 Şubat'tan önce Türkiye’nin ve dünyanın en büyük ve en önemli meselesinin ekonomi olduğunu belirten Turan Hançerli, “Dünyanın sorunu iklim, dünya için iklim krizi diyorduk sanırım. Bu bir afet, dayanaklı kent inşa etmeye ihtiyacımız var. Deprem sürecinde, depremin yaraları sarılırken, dayanıklı bir kent inşası noktasında iklimi unuttuk, unuttular. Deprem bölgesinde asbest sökümü yapılmadan yıkımlar ve enkaz kaldırmalar ne büyük bir yıkım düşünebiliyor musunuz? Yani bir şey yapacağız derken başka bir şeyi yıkacağız. Başka çare yok diyorlar bazen. Başka çareler var, sistemli, doğru çalışmak mümkün, sistemler kurmak mümkün, umut var. Gelecek çok güzel olacak. Bir de iki tane bilgi beni çok şaşırtıyor, sizi de çok şaşırtacak. 4 bin yıl önceki kitaplara baktığınızda 'bu gençler çok yaramaz, çok değiştiler, saygıları yok' vesaire demişler Sümerler. Bu gençlerin hali ne olacak falan demişler. Dört bin yıldır dünya gelişerek devam etmiş. Gelecek var, umut da var, enseyi karartmayalım” açıklamasını yaptı.

DEPREM AFFEDİYOR MU?

Plansız kentleşme ve kaçak yapılaşmanın olası bir depremde risk faktörünü büyüttüğünü dile getiren Nasuh Mahruki, “Binalarımız çok riskli. Özellikle 99 öncesinde yapılan binalar. Marmara fayı tek bir seferde kırılırsa 7.5-7.6 büyüklüğünde korkunç bir yıkıma yol açabilir. Çok ciddi depremler üreten bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla depreme hazırlıklı olmamız lazım. Depreme uygun bina yapmamız gerekiyor. Ama maalesef bu bahsettiğim o süreç içerisinde düzgün ve sağlıklı binalar yapma şansımızı yitirmişiz. Siyasette maalesef inşaat sektöründen finanse ediliyor. Yerel yönetimlerle halk arasında kirli bir pazarlık vardı. Sen benim kaçak yapımı görmezden geleceksin. Ben de sana oy vereceğim gibi. Bugün mesela bu ülkede 8 kere imar affı çıktı. İmar barışı adı altında binaya af mı olurmuş,. Bina ya sağlamdır ya değildir. Ortası mı var? Bunun sağlamsa zaten sorun yok. Sağlam değilse, çürükse bir şey yapman lazım. Affetmek değil, güçlendirme yapman lazım. Veya boşaltıp yeniden yapman lazım. Affetiğinde deprem affediyor mu? Binanın nesini affediyorsunuz?” diye sordu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.