Mehmet Mert

Mehmet Mert

Aydınlık ne zaman başlar!

Aydınlık ne zaman başlar!

Bugünkü yazımda içinde bol bol hakaret varı hikaye ve söz olan yazı olacak.

Seçimler geride kaldı.

Kimi kaybetti kimi kazandı.

Kimi kazandığını zannetti!

Kimi kaybetse de belki de başka şey kazandı!

Hep öyle olmuyor mu zaten!

Seçim kaybedene bir bakıyorsunuz seçimlerden hemen sonra başka koltuk sahibi olmuş.

Veya başka güzelliklere atmış kendini.

Mesela AK Parti Silivri adayı Tahir Sert seçimlerin hemen ardından kaplıcaların yolunu tutmuş.

İtirazlarmış, yanlış sayımmış, bana oy veren binlerce seçmen ne düşünüyormuş!

Helal olsun adam atmış kendisini kaplıcaların kucağına, oh mis!

Şimdi sorarım size kim kazandı; Özcan Işıklar mı Tahir Sert mi?

İşte böyle derken ben de bu günkü yazımda birkaç ilgin anekdot paylaşayım istedim.

Hadi bakalım görüşmek üzere.

 

Eşeklikten kurtulmak!

 

Bu yazıdan sonra güzel bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum.

Bir köydeki eşekler köydeki semerciden çok şikâyetçilermiş. Semerci hiç iyi semer

yapamıyormuş. Eşeklerin sırtları kanlı yaralarla doluymuş. Eşekler toplanıp

yeni bir semercinin gelmesi için dua etmişler.

Hikâye bu ya duaları da kabul olunmuş ve gerçekten köye yeni bir semerci

gelmiş. Ne var ki bu semerci de eşekleri rahatlatacak semerler yapamıyormuş,

yaralar azalacakken artmaya başlamış.

Eşekler yine toplanıp, köye yeni bir semerci gelmesi için dua etmişler. Ve

gerçekten mevcut semerci köyden ayrılmış, Yerine başka bir semerci gelmiş.

Eşekler her semerci değişikliğinde olduğu gibi yine çok sevinmişler.

Ama çok zaman geçmeden yeni semercinin de çok farklı olmadığını, semerlerin

gittikçe daha da kalitesizleştiğini, yaralarının ise kötüleştiğini

görmüşler. Semerci gitmiş, semerci gelmiş. Her seferinde eşekler yeni semerci gelmesi

için dua etmişler. Bu hikâye kaç semerci değişene kadar böyle devam etmiş bilmiyorum.

Nihayet bir gün eşekler toplanıp, eski semerciden kurtulmak için değil de

eşeklikten kurtulmak için dua etmeye başlamışlar.

 

 

Hayvanları sevmiyorum!

 

Kimse kusura bakmasın

Tünellerde park lambası ya da farlar yerine dörtlülerini yakan ÖKÜZLERİ...

Lastiği patladığında bunu sol şeritte değiştiren DEVELERİ,

Bir yaya geçsin diye yavaşladığınız veya durduğunuzda sağınızdan/solunuzdan bir de size ters ters bakarak geçen ÇAKALLARI,

Far ayarının ne demek olduğunu bilmeyip ya da ona verilecek 2-3 milyonu servet sanıp arkanızda gözünüzü kamaştıran DAVARLARI,

Karda önden çekişli arabasının arka tekerlerine zincir takıp sonra "abi bi el atsana" diye yardım isteyen EŞEKLERİ,

Dakikalarca aynalarına bakmadan otobanın sol şeridinde sizin süratinizden en az 50-60 km az giderek salınan KOYUNLARI,

Yeni yıkadığınız arabayı batırmakta mükellef cam yıkama fıskıyesini ayarlamaktan aciz BEYGİRLERİ,

Arabasında biriktirip çöpe atması gerekenleri yola atan DOMUZLARI;

Trafik 2 dakika durdu mu kornaya basan AYILARI,

Her yere tüküren LAMALARI,

Kapısına geldiği adamın ziline basmaktansa, kornasına basmayı tercih eden SIĞIRLARI

Sevmiyorum...

 

Aydınlık ne zaman başlar!

 

Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;

"Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz?

Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?"

Öğrencilerden biri; "Uzaktaki sürüye bakarım," demiş,

"koyunu keçiden ayıramadığım zaman

akşam olmuş demektir."

Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş,

"İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman,

anlarım ki sabah başlamıştır."

Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve

"Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.

Bilge kişi şöyle demiş; "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında,

güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan

ona "bacım" diyebildiğimde ve yine yürürken

önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan,

milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde

anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır…

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

İki tavşan kovalayan avcı hiçbirisini yakalayamaz…

KONFİÇYUS

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Mert Arşivi