Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Benmerkezcilik!

Sol sosyalist ideolojinin örgütlü tarihinden kalma en büyük belası, vebası diyebileceğimiz bulaşıcı hastalıklarından birisidir “sol çocukluk hastalığı”. Söz konusu sol çocukluk hastalığının en belirgin özelliği “sahiplenmedir”,  duygu olarak sahiplenme güdüsüdür.

Bir kurum yada partide en sahiplenici, koruyucu, devrimci, ilerici, sağlam kişi odur. Kendisinden başkaları parti veya kuruma zarar verir, lekeler, halel getirir, kötü yola düşürürler, liberalleştirirler, reformist yaparlar, oportünizme bulaştırırlar, başkalaşırlar gerekçeleri ile kendinden sonra gelecek olanlara olanak sağlamaz, fırsat vermez kısacası gün yüzü göstermezler. Hiç bir şeyde onlarsız olmaz.

Bu bulaşıcı illet her hastalık gibi korku üzerine inşa edilir. "Sol" Komünizm – Bir Çocukluk Hastalığı. Orijinali böyle olmasına rağmen sosyal demokratlar içindeki durumu yansıtmak açısından biz “sol çocukluk hastalığı” tanımlamasını kullanacağız.

Sol çocukluk hasalığına yakalananlar, kurum ya da partinin sağa, liberalizme kaydırılacağı, devrimci ilerici sol çizginin terk edileceği ideolojik bir başkalaşmaya düşüleceği reformize edileceği gibi, korkuları parti ya da kurumun içine yayarak, üyeler üzerinde politik etkinliklerini sürdürmeye çalışan sadece ihtiyar fosillerden müteşekkilde değildir. Bu hastalığa yakalananların içlerinde çok genç olanlarda bolca mevcuttur.

“Sol çocukluk hastalığı” çağımızın bir hastalığı olarak ortaya çıktı ve çağımızın toplumsal ilerleme mücadelesini çelmeleyen sekteye uğratan kuşkucu kendinden olmayan herkesin öteki olduğu şüphe ile yaşayan ve doğmadan ölen cenaze namazı dahi kılınmadan mezara gömülen mevtaları çoğalttı durdu.

Bu hastalık genellikle çağımız liderlerinin yakalandığı bir hastalık durumundaydı. Benzetmek yerindeyse, sol çocukluk hastalığı aynı zamanda da bir sorumluluk hastalığıydı, daha açıkçası işgüzarlıktı. O nedenle de komünist, sosyalist devrimci demokrat veya farklı isimler altında kurulan sol partilerin liderleri ya ölünceye yada yatağa düşünceye kadar söz konusu partinin liderliğini bırakmıyorlardı. Yatalak olduktan sonra bırakanlar ise, ya oğluna ya da çok güvendiği bir yakınına bırakarak çekilirler.

Sadece genel başkan ya da parti sekreterleri değil, bu hastalığa yakalanan MYK,  Parti meclisi üyeleri, sıradan komisyon üyeleri, il, ilçe, hatta belde başkan ve yöneticileri de kendilerini “sahip lider” sanıyorlardı.

Bir kurum lideri, herhangi bir nedenle etkisiz ve yetkisiz bir konuma getirilir veya düşerse etrafına topladığı “mürit benzeri üyelerle” acımasız ve hoşgörüsüz bir muhalefet lideri kesilebilirler. Çekincesiz bazense fütursuzca saldırılara geçerler.

Parti veya kurumun program, tüzük, yönergeler, genelgeler gibi partiyi bağlayan temel ideolojinin hiç bir yerinde hiçbir değişiklik yapılmamış olmasına dâhili veya harici hiçbir sapma olmamasına rağmen, partiye sahip çıkma çığlıklarını atmaktan geri durmazlar.

O hayatı boyunca kendisini parti veya kurumun üyelerinin sahibi ağabeyi olarak görmüş ve dolaysıyla söz konusu parti veya kurumu özel mülkü haline getirmiş, Üyeleri ise marabalaştırmış öylede kabullenmiştir.

Kendisi biraz işlevsizleşip çaptan düşüncede sahipsiz kalan kurum ya da parti üyelerinin mutlaka kötü yola düşeceklerine inanır içi içini yer ve mutlaka müdahil olur, fakat bunların tamamına iyi niyettendir diyemeyiz,

Lenin yıllar önce “sol komünizm çocukluk hastalığı” diyerek bu hastalığı tespit etmişti, ne yazık ki ne kendisi ölene kadar, nede kendinden sonra gelen partidaşları bu illetten kurtulamamışlar ve bugün bu hale gelen Sovyetler Birliği’nin sonunun böyle olmasına sebep olmuşlardır? Buna bu güne kadar yanıt bulunamamıştır.

Bu sürecin fenomenlerinden birisi olan “sol çocukluk hastalığının” CHP'lilerde veya diğer partilerde, sendikalarda, kurumlarda görmemiz hiçte şaşılacak bir şey değil yada ben şaşılmaması gerek diye düşünüyorum!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi