ÇEVRENİN KORUNMASINDA HUKUKİ HAKLARIMIZI KULLANALIM
Yanılgı ve Yanlışlarımızı Görebilmek
1990’lı yıllarda, insanların yıllardır göz ardı ettikleri bazı gerçekleri görmeye başlamaları, daha yoğun çevreci oluşumlara kucak açmıştır. Öncelikle, yaşanan somut sorunlarla da ön plana çıkan, doğanın gerçekleri insanların zihninde yıllardır yeretmiş bazı sığ düşüncelerin yanlışlığını ortaya çıkarmıştır. Bu düşüncelerden birisi, bireylerin kendilerini, hem etkilenme hem sebep olma bakımından, çevre sorunlarının dışında görmeleridir.
Halbuki sabah yataktan kalkma ile başlayan en masum evsel faaliyetleri bile doğal kaynak tüketimi ve kirletme ile başlar. ( su, enerji tüketimi kirletme sonucu evsel atık gibi.) Öte yandan hiç kimse çevre sorunlarının olumsuz özelliklerinden tamamen ve sürekli şekilde kaçabilme gibi bir lükse sahip değildir. Çünkü çevresel kirlilik ve bozulma, herkesi etkiler.
“Ozon tabakasındaki incelme, okyanuslardaki radyasyon, yağmur ormanlarındaki bitki ve hayvan türlerinin yok olması benim kişisel yaşamımı etkilemez” diyen herkes yanılgı içindedir. Bunu yaşanan somut trajik olaylar ve yapılan bilimsel incelemeler ispatlamıştır. Örnek; tarımda verimi artırmak için kullanılan DDT, hiçbir şekilde bağlantısı olmayan kutuplarda yaşayan penguenlerin kanında DDT çıkmasıdır.
Bu örnek gösteriyor ki, atıklar içindeki zehirli maddeler besin zinciri yoluyla (örneğin sebze yada balıklar aracılığıyla) insan bünyesine geri dönmektedir. Etrafımızdaki sorunları fark etme, algılama ve bilgilenme Yukarıda belirtilen açıklamaları özümsemiş dolayısıyla çevre sorunlarının önemini anlamış her kişi çevre duyarlılığını kazanmış demektir. Ancak bu kişilere düşen insanlık görevi sadece duyarlı kalması değil, bilgilenme ve harekete geçme aşamasıyla tamamlanmasıdır. Bu kişiler öncelikle yaşadıkları yöredeki çevre sorunlarının farkına varıp bunları belirlemeye çalışmalıdırlar. Çözüm üretme aşamasında ise, sorunun çözümü yapılacak mücadelenin şekli içinse konunun hukuki çerçevesini bilmek gerekir. Yaşadığımız yörede daha sağlıklı, daha mutlu olabilmek için bu tür düşünen insanların bir araya gelip örgütlenmesi bilgi birikimlerini, deneyimlerini birleştirmesi gerekir.
Bizim padişahlıktan kalma çekincelerimizi unutup, bireysellikten topluluk haline yönelme, hem sorunların fark edilip algılanması hem de bilgilenme alanında önemli katkı sağlayacaktır. Sevgili Büyükçekmece’liler, tüm dünya çok çeşitli konularda örgütlenip güç birlikleri oluştururken bizler hala arkadaş topluluklarında insanları çekiştirmelerle şikâyetlerde bulunuyoruz. Bir STK’lar birliği uğraşımız hala istenen seviyeye gelmedi. Daha yapımı bitmemiş kaldırımları görmek isteyen Cengiz Topel otobüs durağından Beykent istikametine 50 metre yürüsün. Herkesi kıskandıran güzelliği ile içinde yaşadığımız kentimize sahip çıkalım.“Ağlamayan çocuğa meme vermezler” atasözünü unutmayın. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.
Halbuki sabah yataktan kalkma ile başlayan en masum evsel faaliyetleri bile doğal kaynak tüketimi ve kirletme ile başlar. ( su, enerji tüketimi kirletme sonucu evsel atık gibi.) Öte yandan hiç kimse çevre sorunlarının olumsuz özelliklerinden tamamen ve sürekli şekilde kaçabilme gibi bir lükse sahip değildir. Çünkü çevresel kirlilik ve bozulma, herkesi etkiler.
“Ozon tabakasındaki incelme, okyanuslardaki radyasyon, yağmur ormanlarındaki bitki ve hayvan türlerinin yok olması benim kişisel yaşamımı etkilemez” diyen herkes yanılgı içindedir. Bunu yaşanan somut trajik olaylar ve yapılan bilimsel incelemeler ispatlamıştır. Örnek; tarımda verimi artırmak için kullanılan DDT, hiçbir şekilde bağlantısı olmayan kutuplarda yaşayan penguenlerin kanında DDT çıkmasıdır.
Bu örnek gösteriyor ki, atıklar içindeki zehirli maddeler besin zinciri yoluyla (örneğin sebze yada balıklar aracılığıyla) insan bünyesine geri dönmektedir. Etrafımızdaki sorunları fark etme, algılama ve bilgilenme Yukarıda belirtilen açıklamaları özümsemiş dolayısıyla çevre sorunlarının önemini anlamış her kişi çevre duyarlılığını kazanmış demektir. Ancak bu kişilere düşen insanlık görevi sadece duyarlı kalması değil, bilgilenme ve harekete geçme aşamasıyla tamamlanmasıdır. Bu kişiler öncelikle yaşadıkları yöredeki çevre sorunlarının farkına varıp bunları belirlemeye çalışmalıdırlar. Çözüm üretme aşamasında ise, sorunun çözümü yapılacak mücadelenin şekli içinse konunun hukuki çerçevesini bilmek gerekir. Yaşadığımız yörede daha sağlıklı, daha mutlu olabilmek için bu tür düşünen insanların bir araya gelip örgütlenmesi bilgi birikimlerini, deneyimlerini birleştirmesi gerekir.
Bizim padişahlıktan kalma çekincelerimizi unutup, bireysellikten topluluk haline yönelme, hem sorunların fark edilip algılanması hem de bilgilenme alanında önemli katkı sağlayacaktır. Sevgili Büyükçekmece’liler, tüm dünya çok çeşitli konularda örgütlenip güç birlikleri oluştururken bizler hala arkadaş topluluklarında insanları çekiştirmelerle şikâyetlerde bulunuyoruz. Bir STK’lar birliği uğraşımız hala istenen seviyeye gelmedi. Daha yapımı bitmemiş kaldırımları görmek isteyen Cengiz Topel otobüs durağından Beykent istikametine 50 metre yürüsün. Herkesi kıskandıran güzelliği ile içinde yaşadığımız kentimize sahip çıkalım.“Ağlamayan çocuğa meme vermezler” atasözünü unutmayın. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.