Bizim gibi bilgi ve bilinç düzeyinin düşük olduğu,dinleme alışkanlığının olmadığı ülkelerde seçmenler liderin ne söylediğinden çok nasıl söylediğine bakıyor.Bu yüzden CHP’nin başarısı,liderinin hitabet-belagat gücüyle doğru orantılı oluyor.Bizim seçmen kitlemizin büyük çoğunluğu mütedeyyin,muhafazakardır.Ecevit bu seçmenlerin % 42’sinin oyunu,dili kullanmadaki ustalığı,belagatıyla almıştı.

Kılıçdaroğlu dürüst,makul,efendi bir insan olmasına rağmen hitabeti güçlü olmadığı için kitleleri etkileyemiyor.Çok önemli şeyleri çarpıcı biçimde söyleyemediği için başarılı olamıyor.Laf ebesi,demagoji ustası Erdoğan’ı yenemiyor.30 Mart seçimlerinde Erdoğan kitleleri,sözcüklere kattığı vurgu ve tonla,hamasetle etkilerken,retorikle hipnotize ederken Kılıçdaroğlu 30 gün boyunca aynı şeyleri hemen aynı cümlelerle ve aynı tonlamayla tekrarlayıp durdu.Kılıçdaroğlu güya kitlelerin vicdanına sesleniyordu ama bunu,etkili biçimde yapamıyordu.Ne yazık ki onu uyaran,yönlendiren akıllı,bilgili,becerili danışmanları da yoktu.Kılıçdaroğlu’nun başarılı olmasını istemeyenler yalnız AKP içinde değil,CHP içinde de vardı.

Alanlara toplananlar Kılıçdaroğlu’nun heyecansız,düz bir ses tonuyla anlatıp durduğu büyük rüşvet ve yolsuzluk olayının içyüzünü öğrenemeden,yolsuzluğun nasıl yapıldığının inceden inceye anlatıldığı ses kaydını tam dinlemeden,olay hakkında yeterli malumatı edinmeden Kılıçdaroğlu’nun rüşvet ve yolsuzluk üstüne söylediklerini ikinci ağızdan dinledi 30 gün boyunca.Buna karşın gerçek tam öğrenilemediği için söylenenler havada kaldı.Buza yazı yazıldı.

Kılıçdaroğlu havanda su döverken Erdoğan,”bana darbe düzenlendi.Kurtuluş savaşı veriyoruz.Herkesi bu savaşta benimle olmaya çağırıyorum” diyerek rüşvet ve yolsuzluğu perdelediği gibi, ”rüşvet ve yolsuzluk var” diyenleri de Türkiye düşmanı dış güçlerle işbirliği yapmakla suçladı.Bunda da kısmen başarılı oldu.Bu başarıyı Erdoğan hamasetle,belagatla,elde etti.

“Söz ola kese başı,söz ola durdura savaşı

Söz ola ağulu aşı,yağ ile bal ede bir söz”