''Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızcılık diye yutturamazsınız. AKP ve BDP işbirliğinin yaptığı şey, tektir. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, Türkiye'de siz sorunu Türk sorunu yaptınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit eşdeğerde gördüremezsiniz. Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız''

TBMM Genel Kurulu'nda ana dilde savunma hakkını düzenleyen yasanın görüşülmesi sırasında; CHP'nin İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in 'Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eşdeğerde gördüremezsiniz.' demesine gaf mı desek, ne desek? Diye düşünürken, Birgül Hoca açıklama yaptı ve artık gaf olmayıp bilinçle ağızdan salınan öteki yaratan bir durum olduğu kendince teyit edilmiş oldu…

Profesör Birgül Ayman Gürel, “tepki var, sözlerinizden ötürü pişman mısınız sorusu” üzerine, “Niye pişman olayım. Şöyle gazetelerin başlıklarına bakıyorum Türkler, Kürtler eşit değildir yazıyor” dedi. “Eşit midir?” şeklindeki soru üzerine Güler, “Türk bir ulusun adıdır, Kürt bir milliyetin adıdır. Ne demek, kişi olarak 'midir' diye sormak. Bu ayıp soru. Uluslaşma süreci bakımından büyük kaynaşma var. Tartışma bu değil. İnsan ve birey düzeyinde tartışma değil. Bu ilkelliktir, ırkçılık asıl budur” diye cevap verir.

Profesör Birgül Ayman Gürel, burada Türkleri ulus yaparken “ulusalcılığın, makyajlı milliyetçilik” olduğunu sanırım unutuyor olmalı!

Bakalım ulus ve millet neymiş?

“Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Ulus ya da Millet adı verilen bu topluluk tanımı feodalizmin yıkılışı ve kapitalist düzenin oluşumu sürecinde ortaya çıkmıştır.”

Bir topluluğun “Ulus ya da Millet” olarak adlandırılabilmesi için: “Toplulukta ortak bir dilin konuşulması, Topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması, Şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında olması, Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması, Toplulukta kültürel ortaklık bulunması” gerekliymiş.

Ansiklopedik tanımı yukarıdaki gibi, birde halkın tanımı var. Bu tanım ise “Milliyetçiliğin makyajlanmış haline Ulusalcılık” demektir. Kısacası Ansiklopedik tanımı da, halkın tanımı da aynı. Yani Millet ile Ulus kavramlarının birebir olmasa da asgari müşterekte aynı olduğu haldir!

Ulusalcılık denilen kavramı özellikle Necmettin Erbakan’ın Başbakan olmasıyla beraber sağ ve sol merkez siyasette buluşanlar ile MHP köklü milliyetçileri aynı duygudaşlık temelinde bir araya getirmek isteyen bu nedenle de kavram kargaşasına neden olanlardır. Bunları bir ara ortaya çıkıp sonra kaybolan, kaybolurken de ülke halkına böyle bir açmaz bırakan “Naylon Kızılelmacılar” olarakta niteleyebiliriz!

Profesör Birgül Ayman Gürel söylemine Teritoryal Ulusçuluk/Milliyetçilik olarak bir farklılık belirtseydi en azından “suçlanan” biri olmak yerine sadece “eleştirilen” biri olurdu kanaatindeyiz!

Ancak, bu durum bu ülkenin asli unsuru olan Türk/Kürt arasında taraflardan birini artıya diğerini eksiye geçiren, hatta birini öven diğerini döven bir algı yaratmıştır.

Profesör Birgül Ayman Gürel, “Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız” diyen militarist ‘çağrısıyla’ siyaseten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na kurulan siyasi suikastın bilerek veya bilmeyerek bir parçası olmuştur.

Profesör Birgül Ayman Gürelin yapması gereken parti içi tüm görevlerinden istifa ederek, seçimlere kadar olan süreci sade bir Milletvekili olarak sürdürmek, nihayetinde siyaseti sürdürüp sürdürmemeyi bir daha gözden geçirmelidir!

Aksi durumda ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin prestijini kurtarmak adına da olsa, Birgül Hanımı yanına çağırarak “parti için üstlendiği tüm görevlerin iadesini” istemek olmalıdır...

Sonsöz, Hüseyin Aygün’e neden bu kadar sert tepki göstermedin diyenlere; Hüseyin Aygün tüm icraatlarını parlamento dışında ‘Hüseyin Aygün kimliği’ ile yaparken, Birgül Ayman Gürel ‘TBMM de hatta kürsüde CHP’li kimliği’ ile yapmıştır!