Fatma Sarıbıyık Yıldırım

Fatma Sarıbıyık Yıldırım

Deveye cilve yap demişler, g.tüyle dağ devirmiş

Deveye cilve yap demişler, g.tüyle dağ devirmiş


Son bir haftanın hatta biraz daha geriye gidersek son 10 günün gündemi evlere şenlik. 19 Mayıs ile başlayan süreçte köşe yazmak için malzeme bitmek bilmedi ama gündemin o yoğunluğu arasında bir türlü oturup detaylıca gündemi değerlendiremedim. Yine tam da “bu sefer yazacağım” dediğim sıra da, yerel haber sitelerinden birinde gördüğüm bir haber yorumu köşede üst sıralarda yerini almaya hak kazandı. Yorumu okurken de tam o yukarı da yazdığım ata sözü geçti aklımdan, başlığa yerleştirip başladım yazmaya. 
Efendim vakti zamanında seçime gidilirken dönemin CHP ilçe başkanı Abdullah Yıldırım ile basın mensupları arasında bir cilveleşme almış başını gidiyordu. Hatta CHP’nin Belediye Başkan aday adayları ile de Yıldırım cilveleşiyordu. Çünkü kendisinin adayı mevcut Belediye Başkanımız Özcan Işıklar idi. O zamanlar medya aşağı inip “Bu iş olmaz”, yukarı çıkıp “Yapma Abdullah, din kardeşiyiz” falan diyordu. Yıldırım ise “Kanırta kanırta alacağız” sözünü dilinden düşürmeyip kanırta kanırta da dönemin koşullarında istenmeyen adam olan Özcan Işıklar’ı aday yaptı. Seçime gidildi, CHP seçimi kazandı. Abdullah Yıldırım da Işıklar’ın kadrosunda yerini aldı, Başkan Yardımcısı oldu, sonra o toz kondurmadığı adayı ile papaz oldu, davulla zurnayla oturduğu koltuktan sessiz sedasız kalkıp şapkasını önüne koydu yolunu ayırdı. 
Yıldırım şimdi yine cilveleşiyor. Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü. 
Efendim dünün eleştiri oklarına hedef olan Işıklar, bugün çalışmaları ile yer yer adettendir eleştirilse de, yerel medyanın takdirini kazandı. Ama bu kez de Yıldırım’ın tüyü döndü. Cilve krizi tuttu. Dün olduğu gibi bu günde cilvenin ölçüsünü kaçırmaya başladı. Haber sitesine yaptığı yorumda “Özcan efendi, utanmadan hala konuşmaya yüzün var, pes vallahi bu kadar utanmaz birini yer yüzü gördü mü” gibi avam, eleştiri bile kabul edilemeyecek sözler sarf etmeye başladı. 

 
Sanırım ikisi de birbirinden bin pişman artık. Özcan Işıklar yola Abdullah Yıldırım ile çıktı diye mi, yoksa Yıldırım yola Özcan Işıklar ile çıktı diye mi hatalı çözemesem de bu muhabbetin sonu hayırlı değil gibi…
Oysa Karakaş ne demişti
Daha birkaç gün öncesinde AK Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş, Özcan Işıklar’a cevabında basın toplantısında “Biz sana sövmeyiz. Bizden sana zarar gelmez. Sen kendini kendi partililerinden koru. Onlara sövdürtme yeter” demişti. İleri görüşlü adammış. Ne de güzel tespit etmiş… 
Basın toplantısı demişken…
Yazacak o kadar çok şey var ki, gündemin yoğunluğu arasında önemli satır aralarını daldan dala atlayıp kısa notlar halinde geçiyorum mecburen… Basın toplantısı demişken CHP İlçe Başkanının yaptığı basın toplantısına da değineyim. Mümin Tuğlu basının karşısına çıkıyor zaman zaman. Amaç, basını ve dolayısıyla kamuoyunu bilgilendirmek. Zaten Basın Toplantısı denilen şey nedir? Kamuoyuna açıklanması icap eden (memlekette bu konunun kimi ilgilendirdiği veya ırgalaması gerektiği önemli değildir, kişinin ben herkes bunu bilsin istiyorum diye bir arzu içinde gaza gelmesi yeterlidir) bir konu veya görüşle ilgili basın ve medya mensuplarının çağırılıp, cümle aleme duyurulması için açıklamalar yapılan toplantı oluşumudur. Yani adı üstünde “basın” ile yapılır. Bir ilçe başkanının parti üyeleri ile buluştuğu ve basını da davet ettiği toplantı ise basın toplantısı değil, örgüt toplantısıdır. Kendisinin her basın toplantısı, örgüt toplantısı gibi gerçekleştiğinden basın mensupları durumdan son derece rahatsızdır. Duyurulur…
Nitekim o toplantıda basın mensuplarına laf atmaya kalkan parti üyesi (v)atandaş, “Siz AK Parti ilçe Başkanına bu kadar soru sorabiliyor musunuz bağkeyiiiimm” diye çıkışınca, kafasına fotoğraf makinesi yemesi muhtemeldir. Sorumlusu da basın toplantısı düzenlemeyi beceremeyen ilçe başkanıdır. Şimdi o ilçe başkanına tavsiyemdir. AK Parti İlçe Başkanının yaptığı basın toplantılarından bir tanesine izleyici olarak katılmasını öneririm. Utanıp sıkılıyorsa, yediremiyorsa kendisine, kamufle ederiz. Boynuna bir makine takarız, kafasına bir şapka, bir de basın kartı ayarlarız girer katılır. Bakalım gazeteciler kaç soru sorabiliyor, kaç gazeteci parti üyelerince taciz edilebiliyor, ilçe başkanının basın toplantısına kaç parti üyesi girebiliyor, ilçe başkanı ile gazeteciler konuşurken kim çıt çıkarabiliyor… Görsün de, basın toplantısı nasıl organize edilir öğrensin derim. 
Yazıya buralarda bir yerlerde son vermek zorundayım. Ama devamı var. Daha kimin daha çok Atatürk’çü olduğu meselesi var yazılacak olan… Kemal Kılıçdaroğlu ziyareti var. Meral Akşener de buradaydı o da yazılacak. E malumunuz AK Parti’nin Dalyan gibi milletvekillerini yazmadan olmaz, Zabıta meselesi, basın toplantıları derken bu hafta yazılarımla sık sık başınızı ağrıtacağım. Burada bitti sanmayın.
Dip Not: Ha unutmadan bizimkiler okuduğunu anlaması gerektiği yerden kolayca anlayamazlar. O nedenle yazıyı kapatmadan önce belirteyim. Başlık cümlesi bir ata sözüdür. Kimseye deve dediğim yok yani. Şimdi okuyan soluğu mahkemede almasın “Bana deve dedi” diye. Ama deveyi çıkartıp kelebek yazsam o da heybetine yakışmaz n’apayım. Yoksa kendileri gayet beyefendi biridir. Saygılar… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Sarıbıyık Yıldırım Arşivi