Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Eğitim ve hırs!

Hırs, hırslı, hırssız, hırsız. Ne kadarda çok birbirine benzer kelimeler değilmi?

Hırs, Arapça bir kelime olup “çiftleşme döneminde çiftleştirilmeyen gözü dönmüş develerin ağzından akan salya” anlamına geliyormuş.

Arapça diğer bir anlamı ise: Devenin diken yemesine hırs denirmiş. Deve diken yerken dikenin batması nedeniyle canı acır ancak yinede yemeyi sürdürerek, ağzı burnu kanamasına rağmen kendisine bir şey olmayacağını zannedermiş. Devenin bu fiiline hırs deniliyormuş.

Hırs’ın 12 Eylülden sonra yaşamımıza fazlasıyla damgasını vurduğunu söylersek yanılmamış oluruz. Doksanlı yıllarda ise yerini iyice sağlamlaştırdı. Hırslı olan kişiye haris denildiği düşünülürse aslında pek matah bir şey olmadığı anlaşılır.

Lakin sistem artık bireylere hırslı ve dolayısı ile haris olmayı dayattığı için, kötü komşunun iyi komşuyu kovması gibi, harisler; kardeşlik, kanaatkârlık gibi özellik barındıran insanları sindirmiş, başarıyı hâkimiyetlerine alarak, amaca ulaşmak için her şeyin mubah olduğu bu malum dünyada başkalarının haklarına dahi göz koymayı meşrulaştırmışlardır.

Girdiği her bünyeye aşırı derecede zarar veren, iş dünyasının içinde barınmanın olmazsa olmazı, kişiyi paylaşımcı ortak yaşam ve merhametten yoksun bırakan, önündeki her şeyi silip süpürmesine neden olabilecek şiddeti üreten çok kötü bir duygudur hırs!

İnsanı bencilliğe sürükleyerek, hayatını dar eder. Bu nedenle de insanların birbirine aşırı derecede nefret salgılamasına neden olduğunu düşündüğüm bir durumdur bu hırs denilen melanet.

Âdemoğlunun medeniyetle tanışmasından sonraki geriye dönük ilkeleşen güdüsüdür, üstünlük kurma kaynağıdır bu hırs!

O, hiç bir zaman mahallenin popüler çocuğu olmamıştır. Misket oynarken kazanamamış, mahalle maçlarında sürekli kaleye geçirilmiş, hiç gol atan çocuk olmamıştır. En iyi olduğu hiç bir şey olmamıştır çocukken belki de. Futbol oynanırken evden çağrılan çocuk, yaz geceleri oyunlarının lideri vesaire olamamıştır. Ancak büyümüş ve eline müthiş imkânlar geçmiştir. Bu imkân hele ki siyasi ise; “yandı gülüm keten helva”ki hemde nasıl yandı(!)

Düşünebiliyormusunuz, adamın elinde kurumsal orta düzey bir yetki! Diyelim ki; bir okul müdürü veya il, ilçe mili eğitim müdürü vb! Ancak adamdaki hırs sürekli bir numara olmak! Kurum içinde etik bir kurulda ise; etik metik hak getire, her şeyi tarumar eder o kaba hırsı için.

“Bir kişi veya kurumu başta liyakatsiz hırslı amir, kibir, seçkincilik, hak etmeyene yakını veya ondan olduğu için verilen görev, beceriksiz yardımcı, kendini yenilemeyen kanaat önderleri ve eğitmenler en önemlisi koltuk kaygısı taşıyan yöneticiler önce “zulme” sonra “yok oluşa” götürür” (kendi üretimimiz olan çok sık kullandığımız bir sözümüz)…

Bu adamlar amaca ulaşmak için, en kutsal şey neyse onu kullanmaktan çekinmezler. Sol için ideoloji ve eğitim, sağ için ise mukaddesat ve din oldukça önemlidir. İşte bu harisler hırslarına yenilip bunları bile kullanmaktan asla çekinmezler. Malumunuz etrafınıza bakınız(!)

Kısacası ve bizcesi; Hırsı önlemek için eğitimim yetersiz kalacağını bilmeli ve bunun yerine yetki vermemelisiniz. Aksine tüm yetkilerini alarak onu zararsız hale getireceksiniz. Belki hırsından muzdarip olduğunuz kişiyi tedavi etmemiş olursunuz, ancak yetkilerini aldıktan sonra sizin ve başkalarının tüm şikâyetleri bitecektir(!)

Arşiv


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi