Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Ego, yani insan dimağı!

Doymama durumunun süreklilik ihtiva etmesi halidir insan dimağın harekete geçmesi, memnuniyetsizliği, bıkkınlığı, bazı şeyleri elde edememiş olmanın mutsuzluğunu da beraberinde getirir bu aç gözlü dimağ.

İnsanın yapısındaki bitmek tükenmek bilmeyen daha fazlasına sahip olma isteği, güdüsü. Sonu yoktur, bu duygunun etkisinde kalanlar hiçbir zaman rahat edemezler, mutlu olamazlar. Kendi kendilerini içten içe yerler, kendilerine en büyük zararı verirler.

Bir türlü doymak bilmez sürekli ister. Her hali her bakışı istemek durumudur. bu durumu hiç bırakmaz. Ne istediği pekte önemli değildir doyumsuz insanın, aslında istedikleri hiç bitmeyen insan değil aç gözlü doymaz dimağıdır.

İnsanin doğası gereği kontrol edilemeyen hep daha fazlasını isteme güdüsüdür bu dimağın açgözlülüğü. Az ile yetinmeme halinin dünyalığa tapınmaya dönüşmesi. Bu halin sonunda ulaşılamayacak bir noktayı hedef seçip hayatin geri kalanını bezgin, bedbaht geçirmesi işten bile değildir.

Hiç bir zaman elinde bulunanla yetinmemek. Her zaman en iyisine en yükseğine erişmeye çalışmak, eriştikçe, erişmek hiç durmadan. Ve yüksek makamlara gelebilmek, biraz daha fazla para kazanabilmek uğruna diğer insanların hayatını hiçe saymaktır.
Depremlerde yıkılan evlerin, çöken kaldırımların, delinen ozonun tek sorumlusu açgözlü insanların doyumsuzluğunun felaket anıdır...

Doyumsuzluğu anlatan hoşuma giden bir hikâyeyi paylaşmak bu başlangıcın ardından sanırım oldukça güzel olacak.
Hikâyemiz şöyle; “Bir kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. “Dile benden ne dilersen” der. Dilenci güler ve “Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz.” diye yanıtlar. Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.
-Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele, ne istiyorsun?

 -Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım.
Kral bastırır:
-Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir Kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.
Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatır:
- Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz? Diye sorar. Kral kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder.
Çanak dolup taşmakta ama anında boşalmaktadır. Paralar buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama boş kalır.
Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:
- Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu itiraf et.
- Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır.”

İşte sonuç;  insanın arzu ve istekleri ve tüm aç gözlülüğü, doymak bilmez oluşu bundandır.

Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
hayyam…

 

twitter.com/HasanHINISLI

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi