Dilek Altınkeser

Dilek Altınkeser

EN “ÖZÜTEMİZ” İNSANA ÖZLEMLE…

Yokluğunun ikinci yılına Kıvırcık
                                   
Boğazımın düğümlendiği satırları yazmak öyle zor ki..Göçüp gidenlerin arkasından el sallamak,gül suretlerini bir daha görememek…Ben bu acıların en büyüğünü tam 4.5 yıl önce annemi kaybederek tattım ve öncesinde-sonrasında buna benzer kayıplarda hep içime koca bir taş oturdu.Kaybettiğim onca değerli insanı zaman zaman rüyalarıma konuk ediyorum,bir seviniyorum,bir özlem gideriyorum ki sormayın.Uyandığımda olmadıklarını algıladığım an da ise yaşadığım yıkım içler acısı…

İnsanoğlu; doğar,büyür ve ölür…Yaşadığı zaman zarfın da sevdiklerinle yani insanlarla kurduğu diyaloglar doğrultusunda da öldükten sonra anılır ya da anılmazlar…Kimileri için “iyi insandı rahmetli,mekanı nurla dolsun”denir,kimileri içinse sadece“gömün anasını satayım”…Anlayacağınız insan olmak bir hayli zor,yaşarken oluşturulan o duruş ,öldükten sonra anılacağımız şekli belirler.
Tam bundan 2 yıl önceydi,soğuktu,kara kıştı…11 Ocak 2011 günü herkesin “Kıvırcık Ali”olarak tanıdığı Ali Özütemiz elim bir kaza sonucunda sonsuzluğa göçtü..Geride ona doyamamış iki çocuk,aile ve yüzbinlerce seven bıraktı..Sabahın erken saatlerinde almış olduğum bu acı haber ,beni bir kez daha yıkmış olup “neden Allah’ım,neden iyiler yaşamıyor” diye sert bir isyan haline bürünmeme sebep oldu..Acı günlerde tanıştık biz Ali’yle,annemsizliğin ilk yıllarında benim sol yarımdaki tüm çatlakları  kadife yüreğiyle onardı  Ali ve eşsiz ailesi…Birlikte ağladık,birlikte güldük,yaşadığımız yanılgılara birlikte küfürler ettik ve sevdiklerimizi birlikte kucakladık…Onun dost sofraları hep kalabalıktı ve için de ayrı bir dünya vardı,o dünyada da herkes en güzel yerde oturuyordu…

Şimdi onsuzluğun 2.yılı,onsuz anılarımın 2. yılı…Daha kaç kayıba dayanır yüreğim hiç bilmiyorum ama ben gidenleri çok özlüyorum,çoook..Onların olmadığı bu evren de,bir daha yüzlerini görememeyi,seslerini duyamamayı kabullenemiyorum..Güleç yanımın altındaki “ağlak kız”ı çok az kimse bilir…Özlem dolu saatlerimde “salya sümük”ağlarım ben,utanmam,sıkılmam,ağlarım işte…
Ali Özütemiz,tıpkı soyadında ki gibi temiz insandı..Her iyi şeye inanır,kötülüğü bünyesi kabullenmezdi..Kimse için “bu kötü”dediğini duymadım,evlerinin kapısı,sofraları “ne olursan ol,gel”diyen türdendi…Gülbahar annenin içindeki acı,o son nefesini verene kadar sönmez bilirim.Çocuklarının boş kalan “baba yanı”nı en feriştah sevgili bile tamamlayamayacak hem…Onlar da bunun bilincin de.. “Ben babamı hiç görmedim,ben doğmadan 35 gün önce traktör devrilmiş,babam orada ölmüş “derdi Ali…Babası da onun gibi ozanmış ama o zamanlardaki teknoloji yoksunluğundan dolayı,geriye ne bir resmi ne  de sesi kalmış…Ondan kalan sazı bir annesi ona verdiğin de,koyunları otlatırken düşürüvermiş,saz kırılmış,Ali yıkılmış….Babadan kalan tek hatırayı,çocuk elleri tutamamış…
Kıvırcık Ali (can yarım),sonsuzlukta yolun hep aydınlık olsun…Cennetin de bizi izliyorsan eğer,her daim seni andığımızı,özlediğimizi bil..Seni çok seviyorum…Çok seviyorum…Seviyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dilek Altınkeser Arşivi