Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Güce tapınmak!

İşin dinsel boyutu ve maneviyatını karıştırmamaya özen göstereceğiz.

At izinin it izine karıştığı kuralsız malum düzende herkesin hayat döngüsü içinde kendisine ait bir sosyal çevresi ve bu çevre ile kendiliğinden de olsa bir anlaşma mekanizması var. Diğer insanlarla ve bu mekanizmaların işleyişinin yolunda gitmesi için hepsinde farklı türlü türlü ve istisnalar hariç herkesin sözde bir “kaçınımı, çekincesi” mevcuttur.

Hemen hemen tamamı güce tapan taraflarının deşifre olmasından korkarlar. Çünkü altından çıkacak çapanoğlu bellidir. Güce tapmadıklarını her fırsatta dile getirmek için uygun ortam kollarlar.

“Yargılamazlar sorgulamazlar aksine güçlünün hata eksi ve eskiliğinden sual olunmaz,” Tersi ise ancak insanın ehlileşmesinden bu yana çeşitli dönemlerde az görülmüştür. Bu davranışı her canlı “bireyden genele, kişiden topluma” yaydığımız zaman ise “devletler kurulmuş devletler yıkılmış” ve hatta dünya siyasi coğrafyasında kalıcı değişiklikler yapılmış.

Bakınız Afrika’ya sınırlar cetvelle çizilmiş gibi dümdüz! Güçlü batı ilkel Afrika’yı yaşamsal ve sınırsal olarak belirlememiş mi?
Evet; güçlünün eksikliğinden hatalarından sual olunmayacağı gibi gücün cazibe ve çekiciliği de sorgulanmaz. Şayet ki tersini yaparsanız Türkiye’de Kenan Evren’ler, Şili’de, diktatör General Augusto Pinochet, Sudan’da Ömer El Basir çıkar ortaya ve kendi halkına durun ben geldim der.

Biz yinede beşeri ilişkilerde güce tapmaktan bahsetmeye devam edelim. Beleş lüks edinimden yola çıkalım örneğin; Âdemoğlu o kadar dejenerasyona uğramış ki, üzümünü yiyenin bağını sormadığı için kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir lüks ve bu konforu ona sağlayan güçlüye aklı tapmasa bile, gelenek görenek ve ananevi olarak yetiştirilişimizden kaynaklı olsa gerek; boyun eğecek yarattıklarız.  Fıtratımız gereği de canımız  “sorgulamadan” üzüm çekecektir.

Kimi zaman bu güç karşılıksız veren gibidir. Kimi zaman verdiğinin karşılığında daha az alandır.
Bazen Hindistan’da bir inek olduğu gibi; bazen Güneş tanrısı Amon-ra olur.

Durumu daha sınırlandırırsak; patrondur, ustadır, babadır, annedir, iyi bir futbolcu, bağırtkan cambaz bir siyasi ama güçlü olan her şey.

Ne kadar “mit”leştirilirse o kadar “tanrı çıkar” arkasından maddesiz bir biçimde ancak mucizeler ütopyasında (Biz yinede bu tarafına pek dokunmayalım)

İlkelliğinden sual olunmaz demiştik ya, Tapan “aciz” tapılan “yücedir”, çünkü güçlü ve güçsüzün savaşını her zaman güçlü kazanacağından savaş yoktur hep barışıktırlar.

Zerre kadar ilkesellik olmadan, devir ne devriyse ona pirim vermek. Eski solcuların holding sahibi olması, eski ülkücülerin Antiemperyalistiz demesi falan feşmekân.

Güç yalakası olmak, yani başkalarının başarılarıyla yaşamaya çalışmak. Başkalarının başarılarından kendilerine başarı çıkartan güçsüzler olduğu gibi, başkalarının başarısızlıklarından kendine başarı payı çıkartan kıskanç hasis savaşkan güce tapanlarda vardır.

Güç farklı veya istenilen şekillerde algılanabilinir.

Birilerini ezerek, hiçe sayarak, bencillikle bir yerlere geliniyorsa, bir şeylere sahip olunuyorsa ve bu güçse; bilgi ve mantığınla kendine olan özgüveninle, bütün acılarına, güçlüklere rağmen ayakta kalabilmeyi sağlayan nedir?
İkinci şekliyle düşünecek olursak, tapmak belki biraz abartıdır ama abartılı bir saygı duyulur.

Bu yoğunlaştırılmış saygı ise çoğunlukla “Başarısız” insanlarda görülen bir davranış biçimidir.
Bu kişiler “Başarılı” buldukları insanları örnek almaktan ziyade “onlara yamanarak”, yalakalık ederek kendi başarısızlıklarını başkalarının başarıları ile “Örtbas” etmeye çalışırlar.
Elbette ki söz konusu durum sadece bir insanın bir diğer insan ile olan ilişkisinde karşılaşılan bir şey değildir. Şöyle ki; kişiliğinde kimi eksiklikler veya yanlışlıklar bulunan, ya da bulunduğunu sanan şahıslar bunu bazı “Dünyevi materyaller” ile de giderme çabası içerisine girebilirler.

İyi bir örnek vermek gerekirse sürücü-otomobil markası ilişkisi çeşitli durumlarda buna uygun gözükmektedir, zira “Aşağılık komplekslere” sahip “kişiliksiz birey”  Elit zenginlerin olduğu lüks bir semtte süper lüks Residence oturmak gibi veya son model lüks bir yat, otomobil, Motosiklet ile o yapı veya aracın üreticisi “firmanın imaj ve prestiji”  gibi başarı ile oluşturduğu  “Saygınlık itibar” markalaşmış kavramları kendi egosunu tatmin amacıyla kendini ispatlamak hedefine ulaşmak için kullanabilir; (bu bir genelleme değildir, aksi durumda olan üzerine alınmasın) bir başka deyişle, o firmanın marka saygınlığını, kendisinde var olan eksikliği tamamlamak amacıyla para karşılığı satın alarak yararlanmaya çalışabilir.

Aslında kendi yaratıkları içi boş “Dev”e bir süre sonra kendileri de inanırlar güce tapmadan yaşayamayacaklarını bildikleri için ondan daha güçlü bir başkasını bulana kadarda onu bırakmazlar.

Sanırım bu general görüntülü onbaşının boyası dökülüp atıl hale gelince de tamamına yakını yahu “ben dememişmiydim” diyerek o mahal’i hızla terk ederler. Ama onlar ilahsız yaşayamazlar, hemen ilk buldukları güçlüye sığınırlar…

 

 


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi