CHP: İBB’nin açıklanan bütçesi açık değildir, tutarlı değildir, tasarruflu değildir

 

 

“İstanbul Büyükşehir Belediyesinin “konsolide” bütçesi dediğimiz zaman, elimizdeki tasarılara göre 6,7 milyarlık kendi bütçesi ile bağlı kurumlardan olan İETT’nin 1,8 milyarlık, İSKİ’nin 3,256 milyar olmak üzere bu üç kurumun bir aradaki 11,756 liralık bütçesinin anlaşılması gereklidir. Hatta teknik olarak bu kurumların kendi aralarındaki borç alacak ilişkilerinin sıfırlanması gerekir. Böylece rakam on milyar ve hatta daha da aşağılara inecektir. Çeşitli basın organlarında yer alan ve yöneticilerimizin de her nedense hayli benimsediği gibi ortada öyle 18 milyar liralık bütçe diye bir şey yoktur. Bu rakamın ileriki dönemlerde büyümesi ya da küçülmesiyle de İstanbul’un konsolide bütçesinin büyüdüğü ya da küçüldüğü anlamı çıkarılmamalıdır. Karşılaştırmalar gerçek konsolide “bütçe” tanımı içinde yapılmalıdır. Peki sürekli dile getirilen ve medyadaki konsolide bütçe ile hukuki anlamdaki bütçe arasındaki 6,244 milyar liralık farka ne diyeceğiz? Bu rakam anladığımız kadarıyla İBB’nin 25 ticari şirketinin “tahmin edilen önümüzdeki yıl ciro rakamlarıdır”

“Eğer biz bütçe denen şeyi tartışıyorsak, eğer bu kurumun geliri bütçeden geliyor, gideri bütçeden gidiyorsa… Kusura bakılmasın ama bizim yaptığımız hesap bunu gösteriyor… İşin akıbeti de buna gidiyor demektir.  İşte bu durumda reel rakamlarla bütçesi geri giden, borc batağına saplanmış, hatta bu meclisin denetiminin dışında kalmaya özen gösteren 25 şirket üzerinden belediyecilik yapmakla; bütçe disiplininden tamamen uzaklaşmış bir yönetimin şimdi önümüze koyduğu tasarıya güvenmemiz, başarılı bulmamız ve 2011 belediyeciliğinin bu bütçe tasarısındaki esaslara göre yürütüleceğini kabul etmemiz, -lütfen bizi de anlayınız ama- mümkün değildir”

“Belki şimdi bu salondaki iktidar kanadına mensup değerli arkadaşlarımız, “sen işi biraz abartıyorsun, biz bu bütçeye, bu bütçenin giderek azalan gelirlerine rağmen yine de hiçbir sıkıntı görmüyoruz, ödemelerde bir gecikme hissetmiyoruz, sıkıntı nerede” de diyebilir. Doğrudur, bu konuya iktidar makamından bakıldığında öyle görünmesi normal olduğu gibi; 39 ilçeli İstanbul’un, AKP belediyeli 27 ilçesinden baktığınızda gördüğünüz manzara ile diğer 12 ilçesinden baktığınızda göreceğiniz manzara birbirinden çok farklıdır. Yatırımlarından çöp toplamasına, istihdamından asfaltının yapılmasına kadar her şey farklıdır. Hiç suyun başı ile ayağı bir olur mu? Bizim kastettiğimiz, ortalama durumdur. İstanbul’un genel durumudur. Bizim, bir gün o 27 ilçeyi de zora sokacak durumlar konusunda endişelerimiz vardır. Şimdi bütün bu hesaplamaları bir kenara atıp, “iyi de bütün bu yatırımlar nasıl oluyor” diye sorabilirsiniz. Haklısınız, üç yıldır gelir aynı, gider aynı, hatta reel anlamda yüzde 10 geriye bile gitmiş de, bütün bu işler nasıl yürüyor? Acaba şimdi, “işte marifet bu işleri para olmadan yapmaktadır, parayla herkes yapar mı diyeceksiniz? Doğrudur, bu durumda bile bir şeyler yapılmaktadır. Hatta sırasında bizim takdir ettiğimiz işler de yapılmaktadır, hak yemeyelim.  Ama peki nasıl oluyor bu iş diye sormak da bizim hakkımız değil mi? Dönem gelirinin dönem giderini karşılamadığı, ama bir şeylerin de yapıldığı durumlarda matematik bize iki ipucu verir: Birincisi sürekli borçlanılıyor der, İkincisi, bir şeyler satılıp sermayeden yeniyor”

“Vadelerin ucu önümüzdeki on yıllara, taa 2028 yılına, neredeyse bu gün doğan çocuklarımızın 18 yaşına geldiği güne kadar uzandı. Şu anda ana sınıflarında olanlar, şimdiki borçlarınızın son taksiti geldiğinde bizim şimdi oturduğumuz bu sıralara oturabilecekler, bunu biliyor musunuz? Siz, bu günü yani 2011’i çocuklarımızın ödeyeceği paralarla, onların yaşamlarına, onların ileride yapacakları tercihlere müdahale ederek finanse ettiğinize göre. 2028 yılının insanları, onları öderken, kendi dönemlerinin gelirlerini bizim aldığımız borçları kapatmakta kullanırken, mutlaka kulaklarımızı çınlatacaklardır.  Gelecek yetmedi, 2028’e, kadar uzandık, geleceğe el atma yetmedi, şimdi de geçmişe uzandınız. Şimdi, 80 yıllık cumhuriyet döneminin birikimini; denizciliğini, iskelelerini, tersanelerini satarak biraz daha harcama imkanı yaratmak istiyorsunuz. Şehrin ormanlarını, dere yataklarını, meydanlarını, tren garlarını geçmişin birikimini paraya çevirmek istiyorsunuz; Küçük esnafını AVM’cilere, şehrin kırk yıllık sakinlerini Plazacılara teslim edip biraz daha dayanma gücü arıyorsunuz”

“Ama bilin ki bunların ne bütçe kitabında ve ne de bir başka yerde hoş görüldüğü, “yapın gitsin arkanızdayız” dendiği varit değil. Yalnız  “Bizler arkanızdayız”. Ama sakın destek anlamında olduğu sanılmasın;  ne yaptığınızı gözlüyoruz, Biz bunların hesabını sormak için arkanızdayız.

İstanbul halkı adına izlediğimizde, bütçeleriniz ve politikalarınız bizi tatmin etmiyor. İstanbul Büyükşehir belediyesi malvarlığındaki şehir hatları vapurlarını, bunların iskelelerini şimdi yargıya götürdüğümüz bir ihaleyle yeni kurduğunuz bir anonim şirkete 30 yıllığına kiraya verdiniz. 32 vapurlu 49 iskeleli, yanında bir de haliç tersaneli bu 96 parçanın aylık ortalama kirası 347 lira 22 kuruşa geliyor, bunun günlüğü 10 lira 57 kuruştur. Siz belediyede hiç günlük 11 liraya, sokakta bir işporta tezgâhına bile yer verildiğini gördünüz mü? Biz görmedik, işte bunun için bütçenize güvenemiyoruz.

“Asfaltlarınız çukursuz olsun diye sözde hiç tanımadığınız ama Ankara’da Gökçek’in kankası çocuklarının kulüp yönetim kurulundan arkadaşı Serdar Kepenek’e sözüm ona asfalt dökme danışmanlığı verdiniz… Çukurlar burada… Peki paraları kapan Kepenek nerede? İşte bunun için bütçenize ve harcamalarınıza güvenemiyoruz”

“İstanbul Dünya Ticaret Merkezi A.Ş. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sermayesine para koyduğu, bu para dolayısıyla da Sayın Topbaş’ı Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğuna oturttuğu bir iştirakimizdir. Biz meclis üyesi olarak bu şirketin ne alıp verdiğini denetleyemiyoruz. Ancak basına akseden bilgilerden ve belgelerden anlıyoruz ki o yönetim kurulu masalarında bir oturumda trilyonluk ödemeye imza atılırken Sayın Topbaş, ne o gün ve ne de üzerinden iki buçuk yıl geçmesine rağmen bu süre içinde, arkadaş ben bu şirketin yönetim kurulu başkanıyım, nedir bu ödeme diye sormuyor; ne kabul imzası atıyor, ne muhalefet şerhi koyuyor. Yani sükut ediyor. Bu heyet muhalefet şerhi koymamanın ne olduğunu bildiği için durumu takdire bırakıyorum. Orada İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yani İstanbullunun parası dağıtıldığı için, o dağıtımda sükut edildiği için biz şimdi bu bütçeye evet diyemiyoruz”

"İşte bu durumda reel rakamlarla bütçesi geri giden, borç batağına saplanmış, hatta bu meclisin denetiminin dışında kalmaya özen gösteren 25 şirket üzerinden belediyecilik yapmakla; bütçe disiplininden tamamen uzaklaşmış bir yönetimin şimdi önümüze koyduğu tasarıya güvenmemiz, başarılı bulmamız ve 2011 belediyeciliğinin bu bütçe tasarısındaki esaslara göre yürütüleceğini kabul etmemiz mümkün değildir. Bu nedenle onlara bir şey demek mümkün değil, ama biz bütün bunları bildiğimiz için, her gün içinde olduğumuz için bu bütçeye ve bu politikalara evet diyemiyoruz.  Şimdi bir kere daha ve ikaz anlamında “Bu bütçeniz açık değildir, tutarlı değildir, tasarruflu değildir diyoruz ve CHP grubu olarak red oyu veriyoruz”