CHP'li kadınlar bulundukları il ve ilçelerdeki postanelerden, 8 Ağustos Pazartesi günü duruşmaları görülecek olan iki milletvekiline destek mektupları ve kartpostallar gönderdi.
Sayın Milletvekilim Balbay;
Ama şunu çok iyi biliyorum ki, o ufacık odada on binlerce yürek sizinle birlikte tutuklu ve özgürlük için esaret altında. Öyle ya; bizi yönetenler bizler için, daha iyi ve görkemli cezaevleri ve bunların boş kalmamasını sağlayacak Avrupa’nın bilmem kaçıncı Adalet Saraylarını yapacaklarını meydanlarda söylemişlerdi de inanmak istememiştik. Şimdi "durmak yok", süratle yerine getirmektedirler. Onca yatırım atıl mı kalsın yani(!).
Dışarısının aslında içeriden tek farkı, etrafının dikenli tellerle çevrili duvarlarının olmamasıdır. Kim bilir, belki de bizim ki bir yanılsamadır, büyük bir yanılgıdan ibarettir. Cezaevi sadece taş duvarları, dikenli telleri, demir kapı ve parmakları olan yerler değildir ve bizler “dışarısı” diye tabir ediyoruzdur, bu tanımlar dışında kalan yerleri.
Saygı ve sevgilerimle
İstanbul CHP İl Kadın Kolları Başkanı
Fevziye ŞAHİN PEHLİVAN
Sayın Milletvekilim Haberal;
Sözlerime büyük şair ve her büyük şair gibi çağının ve milletinin hislerine tercüman olmuş, Nazım Hikmet’in sözleri ile başlamak istiyorum. Memleketimizin de için de bulunduğu durumu açıklamak için bundan daha iyi bir mısralar düşünemiyorum.
“Bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar.
Beni duvarların içinde, seni duvarların dışında...”
Fakat en kötüsü de yine koca çınar Nazım’ın devam ettiği şekliyle, insanın bilerek ya da bilmeyerek zindanı içinde taşıması. Egemenlerin esas gayesinin de ülkeyi; daha da ilerisi, insanların kafalarının içini bir hapishaneye dönüştürme hülyaları... Bunda ne derece başarılı olduklarını, ümitvar insanların sayısı belirleyecek. Parmakla sayılamayan, kırmakla tükenmeyen insanların sayısı...Ghandi’nin sömürge mahkemelerine karşı söylediği şu sözü, Ghandi’nin hasımlarının her ülkedeki hısımlarına karşı da söyleyebiliriz:
“Bana en büyük cezayı verin. Çünkü ben sizin mahkemelerinizin vereceği en büyük cezayı hak ettim. Sizin zulmünüze boyun eğmedim.”
Zoraki bir soluklanma noktasıdır mahpushane… Oradan nice ışık halesi, koca bir ülkeyi sarıp aydınlığa boğmadı mı? Nazım Hikmet’ler, Orhan Kemal’ler, Kemal Tahir’ler, Yılmaz Güney’ler ve daha niceleri.
Sözün kısası, “memleketinden, insandan, dünyadan ümidin kesik değil diye, ipe çekilmeyip de atılırsan içeriye, yatarsan on yıl, on beş yıl, daha da yatacağından başka, ‘sallansaydım bir bayrak gibi ipin ucunda keşke’ demeyeceksin. Yaşamakta ayak direyeceksin… Belki bahtiyarlık değildir artık, boynunun borcudur fakat, düşmana inat bir gün fazla yaşamak...”
Saygı ve sevgilerimle
İstanbul CHP İl Kadın Kolları Başkanı
Fevziye ŞAHİN PEHLİVAN