Haberdar Gazetesi Gündem CHP Kadın Kolları, Silivri Cezaevi’nde bulunan milletvekillerine Mektuplu Destek

CHP Kadın Kolları, Silivri Cezaevi’nde bulunan milletvekillerine Mektuplu Destek

CHP Kadın Kolları, Silivri Cezaevi’nde bulunan milletvekilleri Balbay ve Haberal’a destek mektupları CHP'li kadınlar bulundukları il ve ilçelerdeki postanelerden, 8 Ağustos Pazartesi günü duruşmaları görülecek olan iki milletvekiline destek mektupları

CHP Kadın Kolları, Silivri Cezaevi’nde bulunan milletvekilleri Balbay ve Haberal’a destek mektupları

CHP'li kadınlar bulundukları il ve ilçelerdeki postanelerden, 8 Ağustos Pazartesi günü duruşmaları görülecek olan iki milletvekiline destek mektupları ve kartpostallar gönderdi.


Sayın Milletvekilim Balbay;           

Yüksek duvarları, üzerleri jiletli ve dikenli tellerle çevrili betonarme avlularıyla, şehirlerden uzak, 21. yüzyılın, çağdaş ve bir o kadar da modern(!) zindanların da zamanın yitip gittiği, gece ile gündüzün ayırt edilemediği, demir kapıların ardında, dört duvar içinde, görüntüsü 12 Eylül darbe rejimini hatırlatan ranzanızda veyahut plastik sandalyenizde siz bu satırlarımı okurken neler denir ve söylenir kâğıda neler dökülür, inanın bilemiyorum. Bir basın duayenine, bir dava adamına yazmak zor. Şimdilik içimizden geçenleri bir nebze dillendirmeyi arzu ettik.

 Ama şunu çok iyi biliyorum ki, o ufacık odada on binlerce yürek sizinle birlikte tutuklu ve özgürlük için esaret altında. Öyle ya; bizi yönetenler bizler için, daha iyi ve görkemli cezaevleri ve bunların boş kalmamasını sağlayacak Avrupa’nın bilmem kaçıncı Adalet Saraylarını yapacaklarını meydanlarda söylemişlerdi de inanmak istememiştik. Şimdi "durmak yok", süratle yerine getirmektedirler. Onca yatırım atıl mı kalsın yani(!).

 Dışarısının aslında içeriden tek farkı, etrafının dikenli tellerle çevrili duvarlarının olmamasıdır. Kim bilir, belki de bizim ki bir yanılsamadır, büyük bir yanılgıdan ibarettir. Cezaevi sadece taş duvarları, dikenli telleri, demir kapı ve parmakları olan yerler değildir ve bizler “dışarısı” diye tabir ediyoruzdur, bu tanımlar dışında kalan yerleri.           

Sizlerle tutuklu milyonlarca yürek;Gün ağarmadan kapılarına polislerin dayanmadığı, bir kadının Galata Köprüsü’nde balık tutarken kıyafetinden dolayı karakola götürülmediği, bir gazetecinin yazmadığı kitaptan dolayı ceza almadığı, darbecilerin dışarıda resim yapmakla meşgulken gazetecilerin darbeye teşebbüs suçlamasıyla cezaevlerinde olmadığı, kadınların şiddete, cinayetlere maruz kalmadığı, işçi, memur ve bütün emekçilerin haklarının gasp edilmediği çağdaş, demokratik, laik ve insan haklarına saygılı yarınların ülkesi ümidiyle göğüs kafesini parçalarcasına atmaktadır…Rivayet sanılır belki…Oysa paramparça ey dost, ağzımdaki!

Saygı ve sevgilerimle

İstanbul CHP İl Kadın Kolları Başkanı

Fevziye ŞAHİN PEHLİVAN

_______________________________________


Sayın Milletvekilim Haberal;  

Sözlerime büyük şair ve her büyük şair gibi çağının ve milletinin hislerine tercüman olmuş, Nazım Hikmet’in sözleri ile başlamak istiyorum. Memleketimizin de için de bulunduğu durumu açıklamak için bundan daha iyi bir mısralar düşünemiyorum.

“Bizi esir ettiler,

bizi hapse attılar.

Beni duvarların içinde, seni duvarların dışında...”
Fakat en kötüsü de yine koca çınar Nazım’ın devam ettiği şekliyle, insanın bilerek ya da bilmeyerek zindanı içinde taşıması. Egemenlerin esas gayesinin de ülkeyi; daha da ilerisi, insanların kafalarının içini bir hapishaneye dönüştürme hülyaları... Bunda ne derece başarılı olduklarını, ümitvar insanların sayısı belirleyecek. Parmakla sayılamayan, kırmakla tükenmeyen insanların sayısı...Ghandi’nin sömürge mahkemelerine karşı söylediği şu sözü, Ghandi’nin hasımlarının her ülkedeki hısımlarına karşı da söyleyebiliriz:

 “Bana en büyük cezayı verin. Çünkü ben sizin mahkemelerinizin vereceği en büyük cezayı hak ettim. Sizin zulmünüze boyun eğmedim.”

 Zoraki bir soluklanma noktasıdır mahpushane… Oradan nice ışık halesi, koca bir ülkeyi sarıp aydınlığa boğmadı mı? Nazım Hikmet’ler, Orhan Kemal’ler, Kemal Tahir’ler, Yılmaz Güney’ler ve daha niceleri.

 Sözün kısası, “memleketinden, insandan, dünyadan ümidin kesik değil diye, ipe çekilmeyip de atılırsan içeriye, yatarsan on yıl, on beş yıl, daha da yatacağından başka, ‘sallansaydım bir bayrak gibi ipin ucunda keşke’ demeyeceksin. Yaşamakta ayak direyeceksin… Belki bahtiyarlık değildir artık, boynunun borcudur fakat, düşmana inat bir gün fazla yaşamak...”

Saygı ve sevgilerimle

İstanbul CHP İl Kadın Kolları Başkanı

Fevziye ŞAHİN PEHLİVAN


Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *