Ömrümüzü kısaltmanın anlamı yok!

Ömrümüzü kısaltmanın anlamı yok!
CHP’li Doktor Meclis Üyesi Ümit Yurdakul Meclis Kürsüsüne tarım ilacından etkilenmiş ve üzerinde Parafin olan Elma ile çıktı ve önemli uyarılarda bulundu; Ağaçtan koparılan meyvelerin hemen satılamayacak kadar çok olduğu günlerde, çürüyüp çöpe gitmemesi
Kimyasal ilaçlarla sebze-meyvelerin ömrünü uzatırken kendi ömrümüzü kısaltmanın anlamı yok!
İBB Meclisi CHP Üyeleri Dr. Ümit Yurdakul’un Meclis kürsüsünde gerçekleştirdiği konuşmasında “Her öğün soframızda olan tükettiğimiz yerli ve yabancı sebze-meyvelerin ne kadar sağlıklı olduğu ve gerekli kontrol ve kalıntı analizlerinin yeterince yapılıp-yapılmadığı?” İBB Meclis gündemine getirdi ve şu önemli tespitleri yaptı; “Ülkemizde tarım ürünleri sayıları 200’ü aşan hastalık ve zararlının tehdidi altında. Hastalık ve zarar ile yeterli savaşım yapılmadığı için toplam ürünün yaklaşık 1/3’i kayba uğramaktadır. Bununla beraber, yoğun ve bilinçsiz pestisit kullanımının sonucunda gıdalarda, toprak, su ve havada pestisitin kendisi ya da dönüşüm ürünleri kalabilmektedir. Peki, nedir pestisit? Pestisit tarım alanlarında ürünlere zarar veren yabani ot, kemiriciler, küf, mantar, böcekle mücadelede kullanılan tarım ilaçlarının genel adı. Bilinçli ve yeterli miktarda kullanıldığında tolere edilebilir, ancak bilinçsizce kullandığında kullanan kişinin kendine ve ürünü sattığı tüketiciye zarar verir. Yapılan araştırmalarda ülkemizde ve dünyada Dünya sağlık örgütünün verilerinde her yıl 25 milyon üretici yanlış kullandığı için hayatını kaybediyor. Çiftliklere yakın yerlerde yaşayan insanların 2 aylık hamileliklerinde otistik çocuk doğurma riski 8 kat fazlalaşıyor. Ege Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada anne sütüne geçtiği ayrıca toprağa geçmesi dolayısıyla kaynak sularına bulaşma ve denize ulaşma gibi tehditleri de var. Arılar tozlaşma sağlayan hayvanlar olduğu için arılar da yok olma tehlikesinde. Gıdalarımızın üzerindeki bu zehirlerin çok çeşitli sağlık etkileri vardır. Kanserler başta olmak üzere, hormon sistemimizi ve doğurganlığımızı, kalp-damar, sinir ve bağışıklık sistemlerimizi olumsuz etkilemektedir. Elimde gördüğünüz elma tarım ilacından etkilenmiş ve üzerinde parafin var. Armut, mandalina, nar, portakal, limon, elma her gün ağaçtan toplanan meyveler değil! Günü geldiğinde toplanır. Ayrıca narenciye bekledikçe kendi kabuğunu yer, incelir, içi tatlanır ama kabuğu matlaşır, görünüşü bozulur. Ama marketten ve pazardan aldığımız meyvenin parlaklığını merak ediyorsanız, onların başına gelenleri hemen anlatayım. Ağaçtan koparılan meyvelerin hemen satılamayacak kadar çok olduğu günlerde, çürüyüp çöpe gitmemesi için, kasalara doldurulup oracıkta kimyasal havuzlara batırılır! Sonra da bir kamyona yüklenip polyester kökenli mumlama tesisine gönderilir! Orada büyük oranda parafin içeren bir sıvıyla sıvanıp gözenekleri kaplanır. Bu aşamada bir miktar kimyasal da elbette narenciyenin içine işler. Meyvelerin başına gelen bununla da bitmez, bir de azotlama tesisine girer... Azotlanan meyvelerin hava ile teması neredeyse tamamen kesilir. Böylece çürümenin ve buruşmanın kesin olarak önüne geçilir. Sonra da evlerimize kadar gelir. Sanki dalından yeni kopmuş gibi”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi 2016 yılı Şubat ayı Meclis toplantılarında  Bağcılar Belediyesi ve İBB Meclisi CHP Üyeleri Dr. Ümit Yurdakul’un Meclis kürsüsünde gerçekleştirdiği  “Her öğün soframızda olan tükettiğimiz yerli ve yabancı sebze-meyvelerin ne kadar sağlıklı olduğu ve gerekli kontrol ve kalıntı analizlerinin yeterince yapılıp-yapılmadığı?” konulu gündem dışı konuşmasının tam metni;

Sayın başkan değerli meclis üyeleri; İstanbul neredeyse 20 milyona ulaşan bir şehir. Türkiye ve dünya için de önemli bir Pazar. Her gün şehrimize yüzlerce yerli yabancı gıda girmekte ve biz onları tüketmek mecburiyetindeyiz. Peki, tükettiğimiz bu ürünler ne kadar sağlıklı ve gerekli kontrol ve kalıntı analizleri yeterince yapılıyor mu? Ülkemizde tarım ürünleri sayıları 200’ü aşan hastalık ve zararlının tehdidi altında. Hastalık ve zarar ile yeterli savaşım yapılmadığı için toplam ürünün yaklaşık 1/3’i kayba uğramaktadır. Bununla beraber, yoğun ve bilinçsiz pestisit kullanımının sonucunda gıdalarda, toprak, su ve havada pestisitin kendisi ya da dönüşüm ürünleri kalabilmektedir. Peki, nedir pestisit? Pestisit tarım alanlarında ürünlere zarar veren yabani ot, kemiriciler, küf, mantar, böcekle mücadelede kullanılan tarım ilaçlarının genel adı. Bilinçli ve yeterli miktarda kullanıldığında tolere edilebilir, ancak bilinçsizce kullandığında kullanan kişinin kendine ve ürünü sattığı tüketiciye zarar verir.

Yapılan araştırmalarda ülkemizde ve dünyada Dünya sağlık örgütünün verilerinde her yıl 25 milyon üretici yanlış kullandığı için hayatını kaybediyor. Çiftliklere yakın yerlerde yaşayan insanların 2 aylık hamileliklerinde otistik çocuk doğurma riski 8 kat fazlalaşıyor. Ege Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada anne sütüne geçtiği ayrıca toprağa geçmesi dolayısıyla kaynak sularına bulaşma ve denize ulaşma gibi tehditleri de var. Arılar tozlaşma sağlayan hayvanlar olduğu için arılar da yok olma tehlikesinde. “Genel zararları;
1. Arılar, kuşlar ve balıklar, mikroorganizmalar ve omurgasızlar gibi hedef olmayan organizmalarda ölümler,
2. Kuş, balık ve diğer organizmalarda üreme potansiyelinin azalması,
3. Hedef olamayan organizmalarda dayanıklılık oluşması sonucu insanlara hastalık taşıyan böcek ve parazitlerin kontrolden çıkması,
4. Ekosistemin yapısının ve türlerinin sayılarının değişmesi gibi uzun dönemli etkiler.

Pestisitlerin püskürtülerek uygulanması sırasında bir kısmı evaporasyon ve dağılma nedeniyle kaybolurken, diğer kısmı bitki üzerinde ve toprak yüzeyinde kalmaktadır. Havaya karışan pestisit rüzgârlarla taşınabilir; yağmur, sis veya kar yağışıyla tekrar yeryüzüne dönebilir. Toprak ve bitki uygulamalarından sonra toprak yüzeyinde kalan pestisitler, yağmur suları ile yüzey akışı şeklinde veya toprak içerisinde aşağıya doğru yıkanmak suretiyle taban suyu ve diğer su kaynaklarına ulaşabilirler. Eğim, bitki örtüsü, formülasyon, toprak tipi ve yağış miktarına bağlı olarak taşınan pestisitler, bu sularda balık ve diğer omurgasız su organizmalarının ölmesine; bu organizmalardaki pestisit kalıntısının insanların gıda zincirine girmesi ve kontamine olmuş suların içilmesiyle kronik toksisitenin oluşmasına neden olurlar. Bitkinin direkt yolla veya toprakta kalan pestisiti kendi bünyesine alması ve bu bitkilerin insan gıdası veya hayvan yemi olarak kullanılması sonucunda pestisitler insanların gıda zincirine girmektedirler.”
Araştırma sonuçlarına göre 2014 yılında semt pazarlarından tesadüfi olarak toplanan ve en çok tüketilen domates, kabak, portakal gibi değişik sebze ve meyvelerden alınan örnekler laboratuvarlarda pestisit (tarımsal ilaç) analizine tabi tutulmuş ve maksimum kalıntı limitlerini aşan gıdaların oranı %25 olarak bulunmuştur. Bu limitleri (pestisit düzeylerini) aşan gıdalar resmi kuruluşlarca da tüketilemez kabul edilmektedir. Ayrıca araştırmada analiz edilen örneklerin % 85’inde birden çok pestisit kalıntısı tespit edilmiştir. Bazı ürünlerde on üçe kadar çıkan pestisit saptanabilmiştir.
Yine yapılan bir araştırmada kabul edilebilir değer olarak küçük örnekler verirsek;
Salatalık        0,02 çıkan değer 0,89
Kabak           0,02-0.86
Biber            0,05-0,45
Domates        0,15-0,66
Portakal         0.15-0,25
Elma             0,02-0,60
Çilek             0,01-0,90

Gıdalarımızın üzerindeki bu zehirlerin çok çeşitli sağlık etkileri vardır. Kanserler başta olmak üzere, hormon sistemimizi ve doğurganlığımızı, kalp-damar, sinir ve bağışıklık sistemlerimizi olumsuz etkilemektedir. Elimde gördüğünüz elma tarım ilacından etkilenmiş ve üzerinde parafin var. Armut, mandalina, nar, portakal, limon, elma her gün ağaçtan toplanan meyveler değil! Günü geldiğinde toplanır. Ayrıca narenciye bekledikçe kendi kabuğunu yer, incelir, içi tatlanır ama kabuğu matlaşır, görünüşü bozulur. Ama marketten ve pazardan aldığımız meyvenin parlaklığını merak ediyorsanız, onların başına gelenleri hemen anlatayım.
 
Ağaçtan koparılan meyvelerin hemen satılamayacak kadar çok olduğu günlerde, çürüyüp çöpe gitmemesi için, kasalara doldurulup oracıkta kimyasal havuzlara batırılır! Sonra da bir kamyona yüklenip polyester kökenli mumlama tesisine gönderilir! Orada büyük oranda parafin içeren bir sıvıyla sıvanıp gözenekleri kaplanır. Bu aşamada bir miktar kimyasal da, elbette narenciyenin içine işler. Meyvelerin başına gelen bununla da bitmez, bir de azotlama tesisine girer... Azotlanan meyvelerin hava ile teması neredeyse tamamen kesilir. Böylece çürümenin ve buruşmanın kesin olarak önüne geçilir. Sonra da evlerimize kadar gelir. Sanki dalından yeni kopmuş gibi...

Peki neler yapılabilir? Öncelikli olarak kontrollü tarım yapmak ve ürün daha toprakta iken denetimi yapılmalı, üretici eğitilmeli;
1) 2012 yılında çıkarılan Yeni Hal Yasası ve 2014 yılında çıkarılan kalıntı analiz yönetmeliği iyi uygulamalar olmakla birlikte ne kadar uygulanıyor? İstanbul’da iki adet toptancı halimiz var. Ancak gelişmiş laboratuvarları olmadığı için seri şekilde ve doğru yöntemlerle analiz yapılamıyor. Mevcut laboratuvarlar sadece yurt dışına gönderilen ürünlere yönelik ve onu da eksik yapıyor. Geçen yıllarda bu konuda Almanya ve Rusya ile sorun yaşamıştık. Dolayısıyla şehrimizde ve ülkemizdeki meyve ve sebze hallerinde kalıntı analizleri yapmaya muktedir laboratuvarlar kurulmasını öneriyoruz. Maksimum kalıntı limitlerinin üzerinde kalıntı tespit edilen ürünlerin satışının engellenmesi ve yasal mevzuatta belirtilen cezai hükümlerin uygulanması gerekiyor
2)  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile İl ve İlçe belediyelerinin pestisit kullanmadığını bildiren köylülerin ürünlerinde periyodik analizler yaparak-yaptırarak sıfır kalıntı durumunda belge vermesi, bu üreticilere semt pazarlarında ayrı bir bölüm ayırması, kira almama vb. gibi uygun görülecek destekler verilerek ekolojik üretimin daha köklü bir şekilde desteklenmesi.
3) Birde hale girmeden piyasaya giren ürünler var ki bunlar hale girmeden soframıza gelen ürünler var. Bunların denetimi ve analizi ise soru işareti.  Pestisit analizlerinde laboratuvarların analiz ettiği etken madde sayısı ve oranları da farklılık göstermekte yani işimiz zor meşakkatli.

Ürünlerin ömrünü uzatırken kendi ömrümüzü kısaltmanın anlamı yok! 
Bakanlığın yürüttüğü kalıntı analizleri çalışmalarında bir üründe tespit edilen pestisit sayısının kaç tane olduğu da dikkate alınarak sonuçlar değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Gıda ürünleri içerdiği çoklu pestisit kalıntıları açısından da değerlendirilmeli ve en riskli ürünlerin hangileri olduğu belirlenerek pestisit kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır. Pestisitler üretilirken çeşitli yardımcı kimyasal maddeler de kullanılmaktadır. Bu maddelerin kalıntı analizleri yapılmamaktadır. Dolayısıyla sadece pestisitlerin değil pestisitlerin bileşiminde yer alan ve hormonal sistem üzerinde etkisi olduğundan şüphelenilen alkilfenoletoksilatlar gibi yardımcı maddelerin de kalıntı izleme çalışmaları yapılmalıdır. Kalıntı izleme çalışmalarından elde edilen sonuçlar sadece kalıntı limitlerini aşan gıdaların oranı biçiminde değil, daha detaylı örneğin hangi laboratuvarların, hangi pestisit kalıntısına, hangi ürünlerde ve hangi yöntemleri kullanarak çalışma yaptıklarına dair bilgileri içeren sonuçlar kamu ile paylaşılmalıdır.
İBB Meclis Üyesi Dr. Ümit YURDAKUL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.