"Tutukluluk infaza dönüşmemeli"
CMK'nın 100/3. maddesinde sıralanan katalog suçlarla ilgili tutuklamalarda, diğer tutuklama nedenlerinden farklı olarak; kaçma, kanıtları yok etme veya karartma, tanıklar üzerinde baskı kurma gibi kuşkuların arandığını, şüphelilerin ya da sanıkların serbest bırakıldıkları takdirde kaçacakları veya kanıtları karartacakları varsayıldığını anımsatan Coşar, bu varsayımın ve bu varsayıma dayalı olarak tutuklama kararı verilmesinin, ceza hukukunun temel ilkelerine olduğu kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu konudaki kararlarına da aykırı olduğuna dikkat çekti.
AİHM'e göre tutukluluğun devamı veya tutukluluk kararı verilmesi için makul bir kuşkunun varlığının yanı sıra kaçma, kanıtları karartma, yeni bir suç işleme gibi olguların bulunmasının, bunların da ciddi kanıtlara dayanmasının gerektiği vurgulanan açıklamada aksine uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğuna işaret edildi.
Coşar, tutukluluğun makul bir süreyi aşmaması, koruma önlemi olmaktan çıkarak cezaya ya da infaza dönüşmemesi gerektiğini de vurgularken savunma makamının, adil yargılanma hakkının ve hak arama özgürlüğünün vazgeçilmez bir unsuru, aynı zamanda yargılama faaliyetini demokratikleştiren bir hak ve özgürlük olduğunu belirterek "O nedenle savunma hakkına saygı ve özen gösterilmeden yapılan her türlü yargılama demokratik olmadığı gibi adil de değildir" dedi.
Coşar, savunmasını daha iyi bildiği ana dili olan Kürtçe ile yapma taleplerini mahkemeye bildiren KCK davası sanıklarının savunmalarını kendi ana dillerinde yapmalarının da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında olduğunu hatırlatarak mahkemenin bu hakka saygı göstermesi gerektiğini kaydetti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.