Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Güvenmekte güvenilmekte zordur!

Güven, gözle görülmeyen sadece hissedilen çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey ise; “iki taraflı” olmasıdır.

Güven, kazanılması çok zor bir duygudur. Bir kişiye güvenmek ya da güvendirmek birçok iyi olup olmayacağı ve kötü olup olmayacağını göz önünde tutmakla baslar.

Hayatınız boyunca tam anlamıyla birkaç kişi üzerinde güven yaratabilirsiniz. O kişilerle de büyük olasılıkla doğrularınız örtüşüyordur.

Genelde aileye beslenen duygudur güven. Anne-Baba en güçlüdür, sizi hep korur, hep sizin iyiliğinizi düşünür.

Birde arkadaşa güvenme olayı vardır. Bence en zoru da budur. Etrafımıza baktığımızda sadece birkaç kişiye güvenebiliriz tabi onuda bulabilirsek(!)

Karşıdaki insanda samimiyeti hissetmek, bazen kırıcı da olsa bazen neden böyle yaptı dedirtse bile niyetinin iyi olduğundan emin olmak, aslında o insan yerine düşününce yanılgıya düşmeme halidir güvenmek!

İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır.
İngiliz devleti hâkimlerine o kadar güveniyor yani...
Bir gün hâkimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Başbakanlığa filan telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynı oluyormuş; ÖDEYIN!
Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hâkimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Hâkim çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar. Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hâkime hareketinin sebebini sormuşlar. Hâkim “Kraliçenin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu sınadı” cevabını vermiş. Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hâkim azledilmiş.
Adalet bakanlığı hâkime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış: “Kraliçe hükümetinin saygın bir hâkimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez”…

Buradan çıkan sonuç; Güven karşılıklı olmalıdır. Taraflardan birinin diğerine güvenmesinden çok her iki tarafında güvenmesi güvenilir olması gerekir…

Çağdaş toplumlarda genel veya yerel siyasal kurum veya örgütler dâhil tüm örgüt ve yönetimler içinde yönetim ile yönetilenler veya örgütler ile hedef kitleleri arasındaki ilişkilerde de karşılıklı güven, anlayış ve ortak değerlerin paylaşımı söz konusu olmalıdır. Yani ortak bir “sosyal sermayeleri” olmalıdır. O zaman, örgüt veya yönetimin niteliğine göre üretilen hizmetin hedef kitle veya yönetilenler tarafından benimsenmesi veya yeterli görülmesi mümkün olacaktır.

Dolayısıyla örneğin yerel siyaset yapan kişi, grup veya kurumların da politikalarını topluma anlatabilmeleri ve kabul ettirebilmeleri için ortak akılın oluşturduğu bu sosyal sermayeye (güven’e) ihtiyaçları vardır. Aksi durumda, yani güvene dayalı bir ilişkiler ağının olmaması veya güven bunalımının olması durumu sosyal sermayeden yoksun olmaları anlamına gelecektir.

Günün sözü; Herkes karşısındakinin aksine kendini güvenilir sanır, lakin bilmezler ki en zor olanı güvenmekten çok güvenilir olmaktır!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi