Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Hamiyetin Beklentileri!

Hamiyet hanımın derinlerde yatan çok içsel beklentileri vardır.

Herkesten çok kralı o alkışlar. Herkesten çok o karşılar. Kral nereye Hamiyet Hanım oraya gider, Şak şak alkış hiç eksik olmaz.

Kral helâya girince; Hamiyet Hanım hemen ibriği alıp kapıda dikilir.

Kral banyodan çıkar; elinde havlu hamiyet hanım yine oradadır.

Kral sofradan kalkar; elinde tepsisiyle hamiyet hanım kralın sevdiği orta şekerli kahveyi getirmiştir bile. Hatta bazen kahve falına bile bakar, hepte krala iyi güzel haberler verir. Yüceliğini, ulviliğini, büyüklüğünü anlatır durur…

Bazen bire bin katar, bazen ise atmakta sınır bile tanımaz, dünyayı krala kul köle yapar.

Kral büyüktür hep büyük kalacaktır çünkü Hamiyet hanımın içsel pazarlıkları vardır. Devamlı zevk –i sefadan kaynaklanan isteklerini doyurma peşindedir ve içgüdüsel bir tatminlik arayışı içindedir kralla dolaşmak bile bu zevklerin en zirvesine onu uçurmaktadır.

Zaman gelir kral şaklabanın desteksiz atmalarından sıkılır. Balonlar, rengârenk beyaz kara çarşaflar, türbanlar vede bilumum yenilikler ister. Kısacası eskiyi yeniyle değiştirmek isteyince Hamiyet Hanım şaklabanların en eskisi en kaşarı olduğunu ve artık değiştirilmesi gerekliliğini bir türlü kabul etmez.

Kral senin her tarafını görüyorum bu bana heyecan vermiyor, çok açıksın artık biraz kapalı kutu ol, gizem isterim sırdaş ol, en iyisimi pılını pırtını topla ve ortalıktan yok ol deyince!

Hamiyet Hanım bir anda kıpkırmızı kesilir. Sanki vücudundaki tüm kan beynine toplanmıştır. Kanın hararetinden midir bilinmez, bir anda karşısında duran yeni şaklaban isteyen onu kabullenmeyen krala öldüresiye öfke duymaya baslar.

Artık kralın ne statükoculuğu ne faşistliği ne irticacılığı ne çarşafa dolanması kalır, nede ruhsuzluğu.

Hamiyet hanım tarafından seçilen kelimelere zerre kadar dikkat edilmez.

Karşısındakinin de bir kalp taşıdığı o anda umur sınırları dâhilinde değildir ne yazık ki.

Kralla kapışmanın ardından henüz bir kaç gün geçmiştir. Ama daha dünkü sadakat gösterileri yapan Hamiyet hanımdan eser yoktur. 

Hamiyet Hanım kıskançlığın histerisiyle etrafına öfke saçmaktadır. Reddedilmek onu bunaltmış deli etmiştir.  Bir kulp bulmalıdır ve oralardan uzaklaşmalıdır. Çünkü bilir ki birileri onu tekaüde ayırıp o istemeden uzaklaştırmak için ilk hamleyi yapmıştır.

O beni atmadan ben onu atayım mantığı beyninde aklının önüne geçer ve verir kararını istifa etmelidir.
Artık bu şaklabanlığın cılkı çıkmıştır çünkü önüne gelen bu işi yapmaya başlamıştır. Hamiyet hanım halen ergen olmamış bir genç gibi ölmeyi bayılmak sanmaktadır.
Belki çağırırlar diye son kozunu oynar ve sığınır en muteber müessese olan istifa müessesesine.
Kimse dur ne yapıyorsun demez!
Bu dahada ağrına gider ve haydi bana eyvallah der kapıyı vurup çıkar, belki çağırırlar diye ara sıra arkasına baka baka çekip gider. Lakin gidişine düğün sofraları kurulmuştur. 

Kılıçlar çekilir. Asıl amaç kral olmayıp, başka bir istek uğruna bunları yaptığı ve dengesiz biri olduğu yüzüne söylenemez, ancak arkasından teneke çalınır.

Birçok kişi o gitti de kurtulduk diye tekke türbe gezip adaklarını yerine getirir, kimisi ise fakir fukaraya sadaka verir.

İşin garibi görevini hangi yeni şaklabana devrettiğini göremez, sadece duyar, sonra bir kez daha kızar çünkü yeni şaklaban yıllardır en iyi arkadaşı olan Muteber hanımdır.

Vah ki vah! Ecelsiz ölümler kapısını çalmıştır, sonu olmayan bir yolda, kara görünmemiş, paydos zilini duymuştur. Düşler ülkesinde uyurken, sert bir tokatla uykusundan kalkmış ve sırtındaki bu kocaman sivrilmiş kamburuyla sağır olmuş kalmıştır. Yıllardır yalanladığı doğrularını nedense yalın haliyle görmüş, o doğrular zaten doğruydu demesiyle, başlamıştır veryansına.

O’na kızmak istersiniz ama nafile. Sinirlerinize hâkim olamamak dün gece yine uykularınızı kaçırmıştır, niye diye en ufak fikriniz yoktur.

Hamiyet hanımın ise tek bildiği artık koskoca kırık ve hasis bir kalple iç içe yaşamaya çalışmaktır ve kendisiyle barışık olmamasının ödülünü umarsızca çırpınmak zorunda kalarak almıştır. Artık kuyruğu ayaklarına dolanır ve sessiz sakin bir köşede kıvrılıp yaşamaya mahkûm eder kendini. İşin garibi fazla duramaz köşesinde ve fırlar dışarı koşar sarayın kapısına ve bağırır “eski kral öldü, yaşasın yeni kral”!

Ne yapalım elden bir şey gelmez, hayat bu! Kazanmaktan çok insan kaybetme sanatıdır!

* Burada kullanılan isim semboliktir. Hamiyet ismiyle hiçbir alakası yok olup kişiye değil kişilere çoğaltılarak örneklenilebilinir!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi