Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Hangi Ahlak!

Son zamanlarda yazılarımızda “kim” leri sıkça yazdık. İlk baştanda “yazar kimdir” dedik ve öyle başladık. Önce iğneyi kendimize batırarak acıyı hissettik, sonra ise başladık diğer “kim” leri yazmaya. Bu yazımızda ise “her kim olursa olsun herkese” gerekli olan “Ar” yani “Ahlakı” masaya yatırdık!

Ahlak; İnsanların toplum içindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kurallar dizgesi, İnsanların başka davranışlarını olumlu ya da olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü.

Tarih boyunca her insan topluluğunda ahlak dizgesi var olmuştur. Bu dizge toplumdan topluma ve aynı toplum içinde çağdan çağa değişiklik gösterir. Nesnel ya da toplumsal ahlak insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevini içerir. Bu kurallar yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan farklı olmakla birlikte, gene de ahlak ile hukukun örtüştüğü, hatta özdeşleştiği durumları vardır.

Toplumsal yaşama egemen olan hukuk kurallarıyla nesnel ahlak arasında sıkı bir bağ vardır. Toplumun genel ahlak görüşlerine ve toplumsal vicdana uygun düşmeyen hukuk düzenlemeleri, kendilerinden beklenen toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden uzun ömürlü olmaz.

Bir atasözü mü desem, yoksa deyim mi desem bu topraklarda bir deyim vardır ya, hani derler ya: “kediyi bile bir köşeye sıkıştırırsan ya kaçar ya cırmıklar” sanırım öyle bir şey olsa gerek!

Arsızlık, ahlaksızlık hep fakir fukaraya, garip gurabaya yakıştırılmıştır. Çünkü aşevlerinden, imarethanelerden onlar yemek alır, Kızılay’dan onlar bir şeyler talep eder, Sosyal yardımlaşma fonlarına onlar abonedir, Yeşil kartlı olanlar yine onlardır, ucuzluk olunca onlar hücum eder. Doğal olarak ta yağma talan yapılınca da, “suçlu ayağa kalk” yağma yapan yine onlardır! Bu hep böyle algılanıp böylede savunulmuştur.

Peki, işin içyüzü sanıldığı savunulduğu söylenildiği gibi gerçekten de böyle midir?

Arsızlık kelimesi, aslında sadece yoksullara atfedilen bir söz olmamalıdır. Arsızlık Zengin ve Fakirlerin ait olduğu birçok durumda görülmektedir.

Aslında yoksulun arızlığına gelmeden önce, Zenginin arsızlığını biraz irdeleyelim.

Dünyanın her hangi bir yerinde herhangi bir zamanda zenginleşmiş bir kişinin, zenginleşme geçmişini incelediğimizde, hemen hemen birbirinin aynı olup pek değişmeyen bir gerçek olarak karsımıza şunlar çıkmaktadır.

İnsanlar toplum halini alıp bir arada yaşamaya başladığı ilkel komünal toplumdan bu güne kadar olan süreçte mülkiyet edinme evrelerinde, kurnaz ve bencil olanlar, var oldukları bölgenin önemli arazilerini zaman zaman güçte kullanarak kendi namına geçirip, arkadan gelen sülalesi bu varlıkla zenginliği devam ettirdiği gibi, kurmuş oldukları devlette de her türlü kredi ve geri ödememe gibi kimi zaman yasal, kimi zaman ise yasal olmayan yolları kullanıp, üstelik çalıştırmış olduğu insanların haklarından birçok şeyleri kısarak veya keserek zenginlemesini devam ettirir.

İşte bu zenginleşme ve devam süreci, Zengin kişi veya kişilerin en modern, en sosyal, en hukukçu, en adil devletlerinde dahi onaylanıp desteklenmiş ve halen desteklenmektedir de. Ülkemizde en son göstergesi ise sermaye örgütleri ile şirketleri destekleme kuruluşları tarafından yürütülen “Kriz Varsa Çare de Var” projesi değilmi? TV’lerde reklâm olarak başlatılan bu kampanyanın da temel amacının tüketicileri daha fazla tüketmeye teşvik ve şirket karlarının artmasını sağlamak değilmi?

Dünyada ve ülkemizde üretimle ilgili bir kapasite sorunu olmadığını, sorunun sadece tüketicilerin artık tüketmeye gücünün kalmadığını, krizden çıkmanın tek çaresinin ücret ve maaşların artırılması ve zamların durdurulması gerçeğini görmemek değil mi?

En büyük ve gerçek “Arsızlık” bu değil midir?

Fakirin zaten talan, çalma ve yağmadan başka yapacağı bir olanak kalmadığından, bulmuş olduğu her fırsatı değerlendirmek zorunda olduğu gerçeği artık görülmelidir.

Şimdi bu iki arsızlık içerisinde hangisinin daha haklılık payı olduğunu düşündüğümüzde, şu fikri rahatlıkla söylemek mümkündür. Zengin (Kapitalist ) her hangi bir nedenle eline bir sermaye geçirip, arkasından devletin her türlü destek ve imtiyazını kullanarak, insanları işsizlik ve yoksulluk altında yaşatmaya mecbur bırakan bir anlayış, Arsızlığın daniskasıdır.

Fakirin ise, tüm imkânların elinden alınıp olanaksızlaştırıldığı bir ortamda, yapacağı ve tek çıkış yolu yağma ve benzeri şeylere mecbur bırakılarak Ahlaksızlığının karşıtı zengine “Ahlaklılık” olarak düşünülüp “ahlaklı zengin” geri dönüşümü sağlanmamalı, kısacası zengin bu meseleden arındırılmamalıdır.

15/10/2009

 


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi