Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

İYGAD’ın Yol Haritasında Gazeteciye Verilen Önem Var!..

GÜN gelir insanların büyük düşünceleri, arkasında oldukları ve uğruna savaştıkları hedefleri yakalar. Gün gelir, hedefler zamanla sapsa bile, o günün  eninde - sonunda yine geleceği düşünülür... Bu amaçla yola çıkılır ve düşünce savaşını kazanmak için devam edilir. Tıpkı 10 Ocak’ta İYGAD’ın “Çalışan Gazeteciler Günü”nü kutlamasında verdiği savaş gibi. Habercilik dalında kazanmak ve kazanılmış hakları en iyi şekilde ve en iyi derecede halka ulaştırmak için yeniden doğuş savaşını veren İYGAD (İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği) gazetecilik dalında doğuş için
milat olma yönünde çok yol kat etmek istiyor. Bunu da başaracak elbette. Neden mi?..

Bugünün ulusal gazeteleriyle yerel gazetelerin arasındaki büyük farkı halkımız fark ediyor da ondan. Ulusal gazetelerin hemen hemen hepsinin sayfalarında cesur atılmış başlık ve fotoğraflar yer almasa da... Yerel basının, ulusalın başaramadığı ve cesaret edemediği haberciliği dürüst ve doğru olarak yapmakta.

– “Doğruluğu da nedir?” diye sorulacak olunursa... Elbette ki haberin flaşındaki girişine yansıyan olayın fotoğraflarıdır. İşte o fotoğraf, hem haberi ve hem de muhabiri veya editörü doğrulayan muazzam delillerdir. Bugün bu delilleri kullanabilen cesaretli basın kaldı mı? Birkaç tanenin dışında kalmadı. Yani hayır... Aynı şekilde bugün, kamuya yansıyan olumsuz gelişmelerin bir satırı
dahi bazı basında görülebiliyor mu?.. Hayır.

Gündemin en can alıcı haberleri net şekilde bazı basında yer alabiliyor mu?.. Hayır... Nedeni basit!.. Her ne kadar “Tarafsızım” dese de, milli takım tutar gibi bir taraf tutuluyor. Ama bugün Türkiye’nin üzerinde oynanan iğrenç emperyal oyunlar görüldüğü halde halâ “Bir tehlike yokmuş” gibi davranılması, bir basına ne yakışıyor... Ne de tartışılıyor... Bu tartışılmadığı gibi, kendilerini eleştirenleri de tek taraflı olarak ilan edip hem mesleki sanata olan saygı yitiriliyor... Hem de mesleğe gönül vermişleri yitiriyor ve küstürüyor...

Oysa bulundukları mevkiinin en büyük özelliği, kamuya hizmettir. Bunun dışına çıkan ve sadece tarafsızlığı başaramamanın günahını başkalarına yüklemeye çalışan mesleki gruplarımızın bocaladığını hepimiz görmüyor değiliz. Ama ne yaparsınız ki bunun böyle olmamasını düşündüğümüz halde onların gösterdiği bu duruşu istemeyerek kabulleniyoruz... Bu hatayı yaptıklarını görerek mutlaka bir gün halka döneceklerine inanıyoruz. Hem de kuvvetle.

GAZETECİNİN SAYGINLIĞI NEDEN GİTTİ BİLİYOR MUSUNUZ? HALKIN DEĞİL, SİYASETİN PEŞİNDEN GİTTİĞİ İÇİN...

Yukarıda saydığımız olumsuz nedenlerden ve bazı gazetecilerin televizyonlarda yaptıkları tartışmalardan dolayı mesleğimizin yerlerde süründüğü de oldu... Sağlam duranların çıkmasıyla ayakta duranlar da... Ama gelin görün ki gazetecinin haklarının neredeyse sıfıra indirildiği şu günlerde bunun sorumluluğunda yine biz gazetecilerin payı yok mu?.. Var. Hem de öyle bir var ki...

Basın olarak bir cemiyet ve dernek bünyesinde göründüğümüz halde manşetlerin güdümünde hareket edildiğinden, basın çalışanları arasında bir türlü birliğin sağlanamaması gazetecinin duruşunu ve hakimiyetini kaybettirmekte. Hal böyle olunca da, siyasi çekişmelerin tam ortasına düşüldüğünden, kurtuluşun taraflı olmaktan geçtiğine inanılmakta. Bugün böyle de olmuştur.

YERELİN DÜRÜST GAZETECİLİĞİ İYGAD’IN ÖNEMİNİ DAHA ÖN PLANA ÇIKARACAK...

İşte tam da burada İYGAD’ın bünyesinde barındırdığı yerellerin duruşu ezici bir güçle öne çıkıyor. Çıkacak da... Bunu, İYGAD’ın gazeteciler günündeki muhteşem birlikteliğiyle milat
olmaya hazır olduğunu gördük. Bundan da oldukça memnunuz. Neden memnun olmayalım ki?..

BİR GAZETENİN VEYA BİR YAZARIN KİMİN TARAFINDA DURDUĞUNU NASIL ANLARSINIZ?..

Gazetecilikte sosyaldemokrat ve muhafazakar görüş olduğu kadar, diğer görüşleri destekleyen gazeteler de var. Elbette olacaktır. Eğer olmazsa, bu eşyanın tabiyatına aykırıdır. Ama eşyanın doğası, bir gazetenin tarafsızlığı değil, taraf olduğu halde; ideolojik tarafın yanlışlarına muhalefet etmesiyle ön plana çıkmalıyken... Maalesef, ısrarla peşinden gittiği ideolojiyi yaratanları inatla desteklemekte ve manşetiyle beslemekten geri kalmamakta.

Hal böyle olunca, ortada ne gazeteciliğin hatırı kalmıştır... Ne de kamuoyuna verdiği güven... Zaten bu güven ilk önce 90’lı yıllarda taşeron sisteminin gazetelere el atmasıyla başlamadı mı?..
Başladı. Ayrıca... Gazeteler meşhur Babıali Yokuşu’ndan taşındıktan sonra halktan kopuşu daha fazla oldu. Çünkü 90’lı yıllara kadar Babıali’de ikâmet etmekte olan basın camiası “Cemiyet”iyle, “Derneği”yle ve “Konsey”iyle bir bütündü. Halkın arasındaydı. Oysa bugün bunun tam tersi... Gazetenin her birisi başka semtlerde ve başka yokuşlarda ikamet etmekte. Bu da, halk arasında Babıali
kavramının giderek unutulup, basit bir adresler zinciri olarak algılanmasına yol açmakta. Dünkü basının adresi birçok gelişmelere sahne olduğu için, unutulacak cinsten değildi. Taraflı - tarafsız herkes birarada olabiliyordu. O dönemleri yaşadığımız günlerden bir gün basın camiasının babası sayılan Burhan Felek amcayla beraberdik. Kendisi bana şunu sormuştu:

– “Bir yazarın yelpazenin neresinde olduğunu nasıl anlarsın?..”
– “Elbette ki yazdığı yazının anlamından.”
– “Hayır. Hiç de öyle değil evladım.”
– “Peki nasıl anlarız?”
– “Bir yazarın ideolojisini anlamak için, neyi yazdığına değil, neyi yazmadığına bakacaksın.” 80’li yıllarda, gazetecilik alanında Burhan amcadan aldığım ilk siyasi dersim buydu. Bugünün gelişmeleri de bunu kanıtlamıyor mu?..

GAZETE İSTANBUL’UN DURUŞU VE HABERCİLİĞE VERDİĞİ ÖNEM BABIALİ’Yİ HATIRLATMAKTA...

Gazete İstanbul, hem yok olan Babıali Yokuşu için yeni bir adrestir... Hem de yerellerin buluştuğu nokta açısından daha bir önem kazanmıştır. Öyle “Sonuçta yerel gazete” deyip geçmeyin. Yereller, ulusalların başaramadığını başarmakta... Yayınlayamadıklarını yayınlamakta. Hatta yerelleri ulusallardan ayıran çok önemli bir yanı daha var. O da şudur: Her ne kadar manşetleri gazetenin duruşunu yansıtsa da, kamuya yönelik yanlışı gördüğü anda buna olan muhalefetini çekinmeden yapar. Hatta yapmakta. O yüzden ulusaldan farklı kılan, böyle duruşu mükemmel olan gazetede
olmak, ulusaldan daha önemlidir. Neden mi?..

Çünkü ulusallar büyük sermayeyle alınıyor ve çıtası yükseltilmeye çalışılıyor. Bazen de yükselmesi için hiç istemedikleri ve hiç sevmedikleri halde (kupon gazetesi) olmaya dönüşüveriyor. Sonuçta da,
kuponların cazip ürünlerini almak isteyenler bir gazete okuru olarak değil, sade bir vatandaş olarak falan gazetenin tirajında oynama yapıyor. Bu da büyük bir başarıymış gibi habercilik savunuluyor. Oysa haberlerin yüzde bilmem kaçı ajans haberi olarak gazetelere akışını sürdürmekte. Bir yerde ajans haberleri erişemediğiniz yerlere ulaşmanızı sağlayabiliyor. Evet ama, ajans haberciliğine önem vererek sütunları doldurmak için kopyala - yapıştırdan da önemli olan şeyler vardır. Örneğin, gazete mensubu muhabirin editörlüğünde manşetin özel
haberi gibi. 

Yani bir gazetenin doğru haberciliği, o gazetenin manşetine hakkıyla yansır ve bunun keyfi gazetecinin doğru haberciliğiyle taçlanır. İşte bu yüzden yerel gazetelerin kupon derdi yoktur. Yerelin güvendiği (ve hakkıyla savunduğu) nokta, haberciliktir. Bu haberini de fotoğraflarla ispatlar. Sözün özüne gelirsek...

10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü”nde yerel gazetelerin bünyesindeki tüm gazeteci arkadaşlarımızla bir araya geldik. Hem de büyük bir keyifle. Hatta “Çalışan Gazeteciler Günü”nde adeta yok edilen Basın Bayramı’nın da yerini doldurmuş olduk. Bu güzel birlikteliği sağlayan yerel gazete temsilcileri ve gazeteciler, hiçbir kıskançlık yapmadan... Herhangi bir aksiliğe meydan vermeden... Elele ve omuz omuza eğlenerek muazzam ve kıskanılacak bir dayanışmayı sergiledik. 

Bunu, bugünkü ulusalcılar yapabilir mi?.. Siz bırakın yapmayı, daha usule uygun olarak yapılacak açılış konuşmasına bile müdahele ederler. Çalışanlar biraraya gelir ama diğerleri biraraya gelebilir mi?.. Eeeee, bunu da siz okuyucularımızın takdirine bırakıyoruz. Ve burada, yerel gazetelerin önemini ve yaşanabilirliğini bir kez daha özgürce vurgulamak istiyoruz. Sonuç olarak gazete doğru haberle isim yapar. Gazeteci yaptığı doğru haberle halka ulaştığında coşar. Gazete gazetedir. Çalışan da gazetecidir. Ama gazeteciyi (yani emekçiyi) hatırlamak da kutsal bir görevdir. Bu kutsal görevi hakkıyla yapan İYGAD’ı kutluyor, nice başarılı gelişmelere imza atacağına kuvvetle inanıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi