Hiçbir şeyi okuldan öğrenmedim

Hiçbir şeyi okuldan öğrenmedim
Beş yıl süren bir dizinin ardından yeni bir oyun ve bir sinema filmiyle yeniden seyirci karşısında Deniz Çakır. Gelecekle ilgili planlar yapmıyor, yapmayı da komik buluyor. Hayatının merkezine mutlu olmayı koyan insanlardan o. Şu sıralarda 'Rabarba' isiml

Deniz Çakır, bu sıralar yeni filmi “Ya Sonra” ve tiyatro oyunu “Cam” ile gündemde. Beş sezon oynayan Yaprak Dökümü dizisi nedeniyle onu uzun zamandır tanıyor gibiyiz. O ise “oyunculuğun başındayım” diyor. Henüz 28 yaşındaki Çakır’la oyunculuğa, hayata ve aşka bakışını konuştuk.

- Ya Sonra’da bambaşka bir roldesiniz? Rolü kabul etme süreciniz nasıldı?

- Senaryodaki kız, beş yıl Ferhunde oynadıktan sonra çok taze, dokuları daha fazla bana benzeyen, benim göstermek istediğim bir yüzümün olduğu bir roldü. Diğer karakterleri de sevdim, duru bir aşk anlatımı vardı filmde. Fakat Özcan (Deniz) çekmeyecekti başta, sonradan öğrendim ya da değişti bilmiyorum. Özcan’ın yöneteceğini öğrenince bir ikilem yaşadım açıkçası.

- Neden?

- Yönetmenlik deneyimi yok diye. Eskiden konservatuvardan mezun olduğumda çok kızardım, konservatuvardan arkadaşlarım aç geziyor, neden herkes bu işi yapıyor diye. Ama sonradan anladım ki, içinde sanat olan, yaratıma açık olan işler, insanın içgüdüleriyle oluyor. Dolayısıyla birinin bu tarzda bir isteğine karşı taraftan bakmayı çok saçma buldum. Sonuçta halk seçiyor. Ki bunu kendiniz için de yapıyor olabilirsiniz. Mesela ben bu işi kendimi gerçekleştirmek için yapıyorum, dünyayı değiştirebilmek için, bir şeyi değiştirebilmek için. Ben de oyunculuk anlamında kariyerimin başında olduğum için, önceki işlerini bildiğim birine kendimi emanet etmek isterim fakat Özcan bu işi o kadar güzel çalışmıştı ve o kadar hevesliydi ki...

- O heyecanı mı ikna etti sizi?

- Evet ve o kadar doğru bir heyecandı ki bu. “Nasılsa popülerim şarkı da söyledim hadi bir de film çekeyim” değildi yaklaşımı. Kazandığı parayı buraya yatırdı, risk aldı ideali için. Bir de, oradaki Didem karakteri beni baştan çıkarmıştı bir kere, ondan vazgeçmek istemedim. Artık “Ferhunde’ye benziyor” gibi bir cümle kuramazlar herhalde.

- Daha önceki yapımlar için kurdular mı böyle cümleler?

- “Oyunda da frapan kadın oynuyor” diyorlar, halbuki hiç alakası yok. Tabii bir şey aramaya çalışırsanız bulursunuz. 40'taki saçlarımı bile Ferhunde’ye benzettiler benim.

- Peki oyunculuk nedenim kendimi gerçekleştirmek dediniz, bir amacınız var mı?


- Ben gelecekle ilgili hedefler, planlar yapamıyorum. Yapmayı da komik buluyorum. Hayatımın merkezine mutlu olmayı koyan bir insanım. Hayat değişiyor ve önemli olan mutlu olarak yaşamaksa, o mutluluğun içinde onun alt başlıkları var. Tiyatro da içinde, aşk da. Ben fazla mükemmeliyetçiyim, başarılı olmak isterim. Bir şeyin içine giriyorsam, herhangi biri olacaksam, içlerinden biri olacaksam girmem. Orada kendimi kanıtlayabileceksem, var olan yeteneğimi gösterebileceksem girerim. Dolayısıyla kendimi gerçekleştirmekten anladığım, her yaptığım işe bir şey kattığımı hissederek mutlu olmak. Amaç şu anda ne yapıyorsam en iyisini yapmak. Asıl hedefim mutluluk. Mutlu olduğun işten para kazanırsın, mutlu bir evlilikten doğan çocuk güzel olur.

- Gündeminizde yeni bir proje var mı? Fotoğraf çekiyormuşsunuz.

- Bir projem hazır. Görüşmeleri sürüyor, sponsor arıyoruz. Sanat üzerinden siyaset yapan belediye başkanlarını geziyoruz. Rabarba ismi. Türkiye’nin önemli seslendirme sanatçılarını stüdyoda seslendirme yaparken görüntüledik. Amaç ses örneklerinin karşısına fotoğrafları koyup “bu ses bu yüze ait” diyecek bir proje. Sonra bunun kataloğunu çıkarıp sosyal sorumluluk projesi olarak çocuklarla ilgili bir kuruma bağışlayacağız ama bu işlerden vakit bulamadım. Bir süre televizyon için yeni bir şey yapmayı düşünmüyorum. 5 yıl sonra pat diye yeni bir rol yapmak çok zor. Ben oyunculuğa öyle bakmıyorum. Bu memuriyet değil.


Eleştiri sistemini ciddiye almıyorum

- Kadın İsterse’deki Alev’i, Yaprak Dökümü’ndeki Ferhunde‘yi ve Cam’daki Rüya’yı hafiften de olsa bir fettanlık kümesinde toplayabilirim. Öncelikle oyundaki rolü seçerken tereddüt yaşadınız mı ya da önünüzdeki rollerde yaşar mısınız?

- Oyunda da bu rolü ben seçtim. Önemli olan nitelik. Ben şu anda Yaprak Dökümü’nde yine Ferhunde oynayacak olsam farklı oynarım. Bir rolün hikâyesi, altyapısı, içimdeki hissi önemli, yani gelirse reddetmem. Hiç öyle şeylere takılmıyorum. Eleştiri ve ödül sistemini mümkünse ciddiye almazsan yol alırsın bu ülkede. Ne iyisi ne de kötüsü.

- Bir röportajınızda dünyaya 20 yıl geç gelmişim demişsiniz, sizinle konuşurken ben de aynı şeyi düşündüm. Neden bu?

- Benim neslimin dokusu çok aşağıya inmiyor. Ben 1982 doğumluyum. 80 sonrasında doğan çocuklar yakın geçmişini bilmiyor. Hiçbir şeyi okuldan öğrenmedim, kendimi geliştirmeye çalışmasam hiçbir şey öğrenmeyecektim. Geleceğin siyasetçisi, hukukçusu bu nesilden çıkmayacak mı? Bazen o kadar cahil muhabbetlere tanık oluyorum ki. Şimdi de arkadaşlarım hep benden büyükler. Bir şekilde yakaladım onları.


Piştikçe yalnızlaşıyorum...

- Evlenmek için pişmek lazım demişsiniz, nasıl bir pişmek sizinki?


- Evlenmek sorumluluk almak, hayatı biriyle paylaşmaya karar vermek ve ömür boyu onunla olabilmeyi göze almak demek. Pişmek kendini anlamak, empati kurmak demek. Kadınla erkeğin birbirinden farklı olduğunu kabullenmek demek. O yüzden çekiyoruz birbirimizi. İlişkinin evliliğe doğru gitmesi için biraz daha pişmem gerekiyor. Kendinle, hayatla olan savaşı bitirmek gerekiyor. Ben gittikçe pişiyorum, hissediyorum. İnsan derinleştikçe, hayatla mücadelesi farklılaştıkça, insan oldukça acıları da çoğalıyor ve yalnızlaşıyor. Yani pişerken yanıyorsun. Yanlışları daha fazla görüyorsun, ihaneti, aptal yerine konmayı, düzensizlikleri, yalanı dolanı görünce yanıyorsun ama üç adım sonra iyi bir şey yanmak. İnsana acılardan daha fazla öğreten ne olabilir ki?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.