NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR
Bizim kuşak ve öncekiler, bu gün yaşıyorlarsa bayramları hep eskiye özlemle kutladıklarını geçmişin coşkusunu göremediklerini dile getirirler. Eski bayramlar nasıl kutlanırdı diye sorduğunuzda ise ah nerde o eski bayramlar diye derin bir hüzün içinde olduklarını görürürsünüz.
Çocukluğum küçük bir Karadeniz kasabasında geçti. Dini ve resmi bayramlar belleğimde derin yer etmişlerdir. Zira aileler en zor koşullarda olsalar da mutlaka bütçeler zorlanır bayramlar için çocuklara yeni giysiler alınır olabildiğince güzel yemekler pişerdi.
Dini bayramlar da, sabah namazdan sonra eve gelen aile büyüğünün eli öpülür küçük hediyeler alınır bu hediyeler bazen ortası delikli sarı 2,5 kuruş veya 5 kuruşluk madeni paralar şeklinde olurdu. Cepte delikli iki buçuklukla Kodalak Fehmi’nin ağır naftalin kokan dükkânına koşar sarı kurabiyeler alırdık. Bazen de bayramlık tek bir akide şekeri yeterli olurdu bizim için.
Düşünüyorum da günümüzün doyumsuz çocukları acaba bir avuç madeni parayla o tek şekerle mutlu olabilir mi acaba?
Bu küçük kasabadaki bayramlar içinde en görkemli kutlamaların yapıldığı bayram cumhuriyet bayramı idi. Cumhuriyet bayramı çok farklı coşkulu heyecanlı ve özel kutlanırdı. Bir gün önceden işyerlerine evlere bayraklar asılır. Erkekler evlerinin bir köşesinde sakladıkları en güzel kıyafetlerini giyer hele varsa ayrıcalık ve statü simgesi olan kravatlarını takar sokağa öyle çıkarlardı. Bayram programı belediye hoparlöründen okunur tüm vatandaşların kasaba meydanında ki kutlamalara davetli olduğu anons edilirdi. Kasabanın en ünlü kemençe virtüözü Huskalı Hasan meydanların en itibar gören insanı olurdu.
Gün içinde belediye hoparlöründen onuncu yıl marşı ve Atatürk’ün söylevlerinden pasajlar okunurdu. Cumhuriyet bayramı sabahında büyük küçük herkes sokaklara dökülür halkın topluca bulunduğu kasabanın en işlek caddeleri üzerinde toplanan ahali kemençeler davullar eşliğinde yöresel oyunlar oynardı. Özellikle Karadeniz’in engin dalgaları gibi kıyıyı döven sesler kıvrak yere sağlam basan ayaklardan etrafa yayılır coşku adrenalin tavan yapardı. Tanıdık tanımadık herkes birbiriyle el sıkışır bayram kutlardı.
Tüm bu etkinlikler insanların içlerinden gelen bağımsız onurlu bir ulus olma sevinci ile hiçbir yerden izin almadan zorlamadan yapılan kutlamalardı.
Rahmetli babam ileri yaşına rağmen meydanlardaki horon alanına bizzat evden rica edilerek davet edilirdi. Karadeniz horonuna şarkılara yorum getiren ses sanatçıları gibi kendine özgü oyun tarzıyla farklı bir yorum getirmişti. Biz gençler ayak hareketlerini sallanmasını omuz silkelemesini hayranlıkla seyrederdik.
Nerede o bayramlar diyenlere bu günleri gören biri olarak nasıl hak vermem ve o günlere özlem duymam. İnsanlar ulusal kurtuluşun bağımsızlığın çağdaşlığın simgesi olan cumhuriyet bayramını artık alanlarda kutlayamıyorlar. Atatürk heykellerine çelenk koyamıyorlar. Anıt kabri bu özel günlerde ziyaret edemiyorlar. Eskiden olduğu gibi meydanlarda coşkuyla horon tepemiyorlar. Tanıdık tanımadık insanlar birbirlerine el sıkma bayram kutlama ile insan sıcaklığını iletemiyorlar.
Devletin gösterdiği alanda o alana girebilecek kadar insanla kutlanan bayramlar yaşıyoruz.
Bu günlerde Atatürk anıtlarına üç beş kamu kurumu dışında çelenk koymak yasaklandı.
Kent meydanlarında bayram kutlayanlar şarkılarla türkülerle Türk bayraklarıyla cumhuriyeti karşılamak isteyenler terörist ilan edilip haklarında yasal işlem yapılıyor.
Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar binlerce insana devlete verdikleri vergi biber gazı ve tazyikli su olarak dönüyor. Bu soğuk sonbaharda tazyikli su ile yerlerde sürüklenen yüzlerine biber gazı sıkılan insanlar dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yapılamayacak işkence ile yorgun ıslak gözleri gazdan ve ülkenin halinden yaşarmış olarak evlerine döndüler bu yıl ki cumhuriyet bayramında.
CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.