Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Ocak ayı veda ayı!


Ocak ayının benim için farklı bir yeri vardır.12 Ocak (1983) Dedemin, günü aynı yılı ayrı başka bir 12 Ocak (2008) Babamın hakka yürüdüğü aydır Ocak ayı.

Birde halka mal olan, toplumla özdeşleşmiş olanlar vardır hakka yürüyen. Alt satırlarda yazımıza konu olan isimler, yani marka isimler. Bu isimleri herkes tanır, bilir. Yıllarca unutulmayacak, bir şekilde tarihe yazılacak olan isimler. Ocak ayında hakka yürüyen isimler!

Dünyanın baki, beşerin fani olduğunu bunlarla anlar toplum.

En yakınındakinin ölümünden fark etmediği yok oluşu bunlarla daha çok hisseder âdemoğlu.

Uğur Mumcu 24 Ocak 1993
İsmail Cem 24 Ocak 2007
Aydın Güven Gürkan 22 Ocak 2006

Hrant Dink 19 Ocak 2007

Mehmet Ali Birant 17 Ocak 2013

Toktamış Ateş 19 Ocak 2013

***

Az sonra sala okunacak ve peşinden bir adam geldiği yere teslim edilecek!
Kalp durmasıyla sona erdi bundan sonraki yaşanacak veya yaşanmamış günleri.
Acı bir televizyon haberiyle geldi haberi!

Eşinin, çocuklarının, akrabalarının canını yaktı ansızın yüreğe düşen ateş.
Hiç beklenmiyordu bu ölüm de, bütün diğer ölümler gibi zamansız ve erkendi.

“Her ölüm erken ölümdürdiyor Cemal Süreyya.
Ölüyorum tanrım,
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür,
Biliyorum Tanrım.
Ama ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın...”

Birazdan buradan çıkıp giderken, bir adam geldiği yere teslim edilecek, biz ise görevimizi yapmış olacağız.
Az sonra hepimiz bir yerlerde belki ağız dolusu kahkahayla güleceğiz.

Bir canlının etinden yapılan yemekleri yiyeceğiz arkadaşlarımızla.

Belki bir çocuğun gülüşündeki samimiyetle ısınacağız.
Daha sonra belki sevdiğimizin kollarında ter içinde kalacağız.

Belki biz biraz evvelki zevkli terlemenin yorgunluğuyla huşu içinde derin bir uykuya dalacağız.
Sonra yaşamaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Hani derler ya ateş düştüğü yeri yakar.

Buna rağmen ağız dolusu kahkaha atabileceğiz.

Kimini ise o evin bacasından acının süzülüşünü göremeyecek kadar gözlerini hırs, ihtiras, para, ihanet ve kin bürümüş olacak.

Bir evde ateş henüz kor olamamış ve henüz bunun için vakit çok erkenken.
O evde dualar okunup, yemekler yenirken.

Herkes sıra sıra dizilmiş sandalyelerde oturmuş komşu kadınların elleriyle yaptıkları un helvasını yerken ve kendi içlerindeki acıya dönmüşken.
Az sonra biz ölümü unutacağız, bize hiç yakışmayacağını düşünüp yanımıza yaklaştırmayacağız.

Azrail’imiz ise en yakınımızda, hemen şuracığımızda sabırla bizi bekleyecek.

Yine bağırıp yine kızacağız, yine öfkelenip ve yine hemen unutacağız.

Kavgalar edip birbirini suçlayanlarla dolu olacak her taraf.

Kiminin içi kan ağlarken kim gözyaşlarıyla ruhunu yıkamaya çalışacak, kimi ise timsah gözyaşlarını vitrin taparak salya sümük olacak!

Kimisi suçunu hafifletmek adına “ortak değerler için gazetelere ilanlar verecek” beklide.

Kimisi “çok iyi adamdı” derken, Bazıları ise ortamdan uzaklaşana kadar yorum bile yapmayacaktır.
İşte o evde ölümün soğukluğu uzunca bir süre hiç unutulmayacak.

Bu akşam o evin insanları, hayatın bir çırpıda tükenen kısacık bir kuşkanadı çırpınışı kadar anlık olduğunu yeniden düşünecekler.
Daha dün gece, iyi geceler öpücüğü kondurdukları sıcacık bir yanağın bugün nasıl oluyor da buz gibi toprağa teslim edildiğini kavramakta güçlük çekecekler.
En sevdikleri canlarının bir parçasını kendi elleriyle toprağa gömebildiklerine ve orada bıraktıklarına inanamayacaklar.
Her kapı çalışında, Onun geldiğini zannedecekler. O gelsin isteyecekler. Küçük kızı onun gelmesi için belkide her gece dua edecek.

Elimizden bir şey gelmemesine yanarak her sabah yeniden uyanacağız, belki kimimiz ateşin sadece düştüğü yeri kavurmasına öfke duyacağız.
Lakin sıramız gelene kadar da aynı daire içinde dönerek koşturmaya devam edeceğiz!

 


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi