Okumak istiyorum ama!
İnsanlara zulüm etmek istiyor bu şirketler anladım.
Saçlarım için, cildim için ürün bakacağım ama üzerinde yazanları okuyamıyorum ki. Bir alışveriş merkezine giriyorum, ürünü elime alıp,nelere iyi geliyor, nasıl kullanılır diye inceliyorum. Yok gözüm seçmiyor valla.
Allahım, okunmasın diye karınca duası gibi yazmışlar. Nasıl kullanacağım peki bu ürünü? Ben okuyamazsam, sen nasıl satacaksın? Allah rızası için, gerekli bilgileri biraz büyük yazsanız ne olur sanki? Şimdi bir büyüteç aldım, çantamdan eksik etmem artık. Zaten çantamın içinde yok yok, hatta öyle ki, ağır çanta taşımaktan nur topu gibi bir fıtığım oldu.
Gözlerim de iyidir benim aslında, daha gözlüğe ihtiyacım yok ama okuyamayınca görme yeteneğim azaldı zannediyorum. Bu aralar doktora gidip bir göstersem mi acaba diye düşünüyordum fakat geçen gün iğne deliğinden ipliği geçirebildim. Rahatladım inanın.
Şöyle bir önerim var; Bu ürünlerin yanına büyüteç standı yapın, yok satar.
Belki ürünün yanında, promosyon olarak ta verilebilir.
Saç, cilt deyince aklıma geldi. Beni bir de kozmetik ürünler satan mağazalarda ki çalışanlar deli ediyor. Son derece nazik davranmaya çalışıyorum, fakat geçmişte bu kadar hoşgörülü olamadığım zamanlar oldu. Belki onlardan bir kaçı bu yazıyı okursa düzeltirler belki davranışlarını. Bu arada sadece ben değil, bir çok dostum da bu durumdan şikayetçi idi.
Eğitim şart arkadaş. Zaten bu tür sektörlerde eğitim veriliyor diye biliyorum ama öyleyse eğitimcileri de iyi değil. Amaç tabii ki ürünün satışını iyi yapmak fakat bunu amacın çok satış yapmak olduğunu hissettirmeden, doğru ürünü doğru kişiye tavsiye ederek yapmaları gerekmez mi?
Bilirsiniz, herkesin gençlik döneminde bir sürü sivilce problemi olur. Benimde vardı.
Ne çok çektim bu sivilcelerden anlatamam. Sürmediğim şey kalmadı nerdeyse, hatta kocakarı ilaçlarına varana kadar denemediğim şey kalmadı. Ne çıktıysa aldım yüzüme sürdüm. Her üründen mucize bekliyordum. Hem maddi, hem manevi çaba.
Sabahları kalkıp aynaya bakıyordum gelişme var mı diye. Ama nafile, yok!
Baktım başedemiyorum, aynanın karşına geçtim ve “ tamam artık bitti, uğraşmayacağım. Gitmek istemiyorsanız kalın, bende sizi seviyorum” dedim.
Fakat güzellik ürünleri satan mağazalara da giremez oldum. Çünkü ne zaman gitsem kurtaramıyordum kendimi. Mesela oje alıp çıkacağım, sivilceleriniz için bir ürünümüz var, denemek ister misiniz, çok etkili falan da filan da.
Bu beni çıldırtıyordu işte.
Bu arada bende onların yüzünü inceliyorum, suratlarına üç kat fondöten sürmüşler hem de benden genç oldukları halde. “ Hadi be diyorum içimden, iyi gelse sana gelirdi, badana gibi sürmezdin yüzüne fondöteni, pudrayı.”
Keşke dışımdan da söyleyebilseydim ama ben insanları kırmaktan korkarım. İçimde kalsın daha iyi.
Unutmuşken aklıma getiriveriyorlar işte böyle. Kendimi nasıl kötü hissediyordum o zaman anlatamam, hatta bir gün azarladım satıcı kızı, hala üzülürüm buna.
“Ben sizden sivilcelerim için yardım istemedim ki, istersem söyleyebilirim değil mi?” diye kızmıştım. Sonra kapısından içeriye girmemeye başladım bu tür yerlerin. İhtiyacım olan şeyi de, arkadaşlardan giden olursa, sipariş verip aldırıyordum. Ne berbat bir duygu bir bilseniz!
Eskiden tezgahtarlarda da vardı bu durum. Bir etek, bluz alacaksın, peşin sıra gelirlerdi yanında. Bir rahat bırakın da bakayım n’olur, bulamazsam sorarım değil mi?
Üzerine bir şey denersin, çok kötü görünür, bedeni oturmaz ama o şahane oldu der. Görüyorum arkadaş, olmamış işte, göbek çıkmış, bir yerlerden potluk yapmış neden çok güzel oldu diyorsun? Neyse ki artık mağazada rahat rahat dolaşıp bakabiliyoruz.
Peşimizden takip etmiyorlar.
Kadınlar arasında çok konuşulan konulardan biri de kilodur mesela.
Sanki konuşmak için bahane arar gibi, ilk laflar kilolardan başlar.
“Ay şekerim, sen kilo mu aldın?” veya “Çok zayıflamışsın, hayırdır bir sorun yok değil mi? Yüzün çökmüş, sana kilo daha çok yakışıyor canım”. “Saçını sarı mı yaptın? Yok yok, sana kumral daha iyi duruyor” falan da filan da.
Orada bitmez konu tabii, ortak tanıdığın kimler varsa devam eder gider bu konuşma. “Ayşe’yi gördün mü şekerim, ne kadar çok kilo almış”, “Filancayı gördün mü, çok zayıflamış, kocasıyla sorunları var herhalde” .
Hem durum bildirimi, hem de durum değerlendirmesi.
Hem durum bildirimi, hem de durum değerlendirmesi.
İkisi bir arada. Herkes kilo mu aldın, kilo mu verdin seni daha görmeden öğrenmiş olur böylece.
Of! Karar ver zayıf mı güzel, şişman mı? Nedir bu arkadaş ya. Bırak kiloyu, saçı başı. Kilo bu işte, gelir de gider de. O mutluysa sana ne?
Herkes değil ama bazıları moral bozmak için söylüyor aldırmayın.
Bu arada hala arada sivilcelerim oluyor, ben onlara ergenlikten diyorum artık.
Genç kalmak güzel şey…
Sevgiyle kalın