Mehmet Mert

Mehmet Mert

Özcan Işıklar'dan Ankara mesajları!

Özcan Işıklar'dan Ankara mesajları!

 Dün Silivri'deydim. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile gündeme dair söyleşi yaptık.

Başkan Işıklar ile ülkemizin içinde bulunduğu durumu, başkanlık sistemini, OHAL'i, KHK'leri, Silivri'yi, terörü konuştuk.

Ancak Işıklar en çok 'Siyasi Partiler Kanunu'nun üzerinde durmaya çalıştı.

''Kem alet ile kemalat olmaz'' diyen Işıklar; kötü, basiretsiz, niteliksiz, beceriksiz, kalitesiz milletvekilleri ile TBMM'de sağlıklı sonuç alınamayacağına dikkat çekiyordu. 

Tabi Başkan Işıklar'ın ağzından bu kelimeyi duyunca, (buradaki 'kem' sözünü hemencecik algılamayanlara 'Kem göze kurşun' kalıbındaki kemi de hatırlatmak istedim) ister istemez aklımıza; acaba Işıklar'ı bu günlerde üzen bir milletvekili mi oldu, veya Işıklar milletvekillerinin belirlenmesinde liderlerden çok halkın etkin olmasını istediğine göre ileride ön seçim olursa Ankara'ya mı gitmek istiyor falan geldi.

Röportajın ilerleyen bölümünde anladık ki Işıklar'ın bu serzenişi bireysel bir beklentiden ziyade toplumsal bir mesaja daha yakın duruyordu.

*

'Bugün devleti yöneten mekanizmanın başı siyasi partiler kanunu. Hiç ağzına alanı görmedim. 550 tane milletvekilini Ankara’dan atıyorlar, kimse ağzını açıp konuşmuyor. Siyasi partiler kanunu değişmesi lazım. Siyasi partilerde 30 sene, 40 sene liderlik yapan, milletvekilliği yapan, genel başkanlık yapanlar varken toplum yeni heyecanlara, yeni projelere, yeni hayallere yelken açamıyorken, siz hiçbir şeyi değiştiremezsiniz bu toplumda....'' Diyerek sözlerini sürdüren Özcan Işıklar'a katılmamak mümkün mü.

Parti liderleri adeta dinozorlaşıyor veya yaşamını yitiriyor da sonra koltuklarını devrediyorlar.

Üç dönem, beş dönem hatta 6-7 dönem milletvekilliği yapanlar da aynı şekilde ne yaparlar ne ederler bilinmeden bu dünyadan göçüp gidene kadar adeta o hak onlara dededen mirasçasına her seçim yerlerini korumayı başarıyorlar.

Tabi bu duruma kim müsaade ediyor, siyasi parti liderleri.

Neden bu itinayı gösteriyorlar, çünkü böylece kendi koltuklarını da bu vekiller sayesinde sağlama alıyorlar.

*

Hal böyle olunca ne oluyor.

Siyasette sıkışma oluyor.

Halkın iradesi tam anlamı ile meclise yansımıyor.

Halk aslında kendi vekilini değil, önüne hangi liste geliyorsa o isimleri seçmiş oluyor.

Bir başka deyiş ile 'mecburi isimler'e istese de istemese de oy vermiş oluyor halk.

CHP son seçimde aslında ön seçim adı altında birşeyler yapmak istedi ama burada da o vekilleri (yani ön seçime giren isimleri) belirleyenler seçilmiş veya belirlenmiş delegelerdi.

Tam anlamı ile halkın benimsediği, halkın iradesi ile o hakka kavuşmuş isimler değildi.

Özcan Işıklar'ın ısrarla vurgulamak istediği bir diğer durum ise Türkiye'nin başına gelen olumsuzlukların çoğunun Ortadoğu'dan ve bu bölgenin özelliklerinden ve burada bulunan ülkelerin tam anlamı ile bağımsızlıklarını ilan etmemelerinden kaynaklanan durumdu.

Türkiye'nin doğru bir yerden gittiğini, demokratik, laik, cumhuriyet temelleri üzerinde bağımsız, özgür olma, en önemlisi üretken, çalışkan, üreten, inevasyon  yapabilen, gelir getiren, farklılıklar yaratabilen, teknoloji geliştirebilen bir ülke olabilme şansı olduğunu.

Ancak etrafında bulunan Arap coğrafyasındaki ülkelerden ve komşu ülkelerin zafiyetlerinden dolayı bir türlü huzuru bulamadığımıza dikkat çekmek istedi.

Bu saptamalara da katılmamak elde değil.

İyi de komşularımız böyle ise bundan bize ne değil mi ama!

Bunu söylemek kolay.

Yanı başınızdaki ülkeler bölünüyorsa, parçalanıyorsa, sık sık rejim değişiklikleri yaşıyorsa siz de hali ile bu durumlardan etkileniyorsunuz.

*

Hal böyle olunca ne oluyor.

Bir tarafta dışarda zayıf ülkelerin yanında yer alarak sorunlar yaşıyorsunuz.

Güçlü ülkelerin karşısında durarak sorunlar yaşıyorsunuz.

Kendi ülkenizi koruyarak kollayarak, iç ve dış düşmanlara karşı savunarak zorlanıyorsunuz.

İşin içine bir de yönetimsel sorunlar, sıkışıklıklar, sistemsel engellemeler çıkınca mecburen bu defa da o günün şartlarına uygun yöntemler geliştirmeyi amaçlıyorsunuz.

Bir başka deyiş ile bugün Türkiye'yi yönetmekle yetkili Ak Parti de bütün yapılanların ülke çıkarına olduğuna inanarak siyaset yapıyor.

İktidarın yaptıklarının yanlışlığını savunan muhalefet partiler de bu savunmayı Türkiye'nin lehine yaptıklarına inandıkları için yapmaya devam ediyorlar.

Ve bütün bu ikililikler arasında sıkışan bir sistem, sağlıklı yürümeyen bir model ve halkı da ortadan ikiye bölen bir durum ortaya çıkmış oluyor.

*

Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'a da sorsanız, sıradan bir yurttaşımıza da sorsanız aslında hepimizin kafasında deli sorular dolaşıp duruyor.

Yine de umudumuzu dim dik ayakta tutan bir realite var ki o da Türkiye'nin ne komşu ülkelerine benzemesi, ne Ortadoğu ülkelerine benzemesi ne de olası bir iç ve dış saldırıya karşı tek yumruk olmayı başarmasıdır...

Umarız ve dileriz bu hassas günleri de daha az hasarla atlatmayı başarırız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Mert Arşivi