Paranın gücü
7 Haziran seçimleri yaklaşıyor.
Hayatın her alanında olduğu gibi bu seçimlerde de para büyük etken olacak.
Mesela ilk aklıma gelen yaklaşık iki ay boyunca sokaklarda dolaşacak seçim arabaları.
Bu arabaların özellikleri.
Masrafları.
Sürücüleri.
Ekipmanı.
Giydirilmesi v.s.
Hangi partinin kaç aracı olacak piyasada.
***
Öğrendiğim kadarıyla Ak Parti sadece İstanbul'da 500 araçla sokaklarda olacak.
MHP ve CHP ise en fazla 300 aracı göze alıyor.
MHP şimdiden araçlarını giydirmeye sokağa sürmeye başlasa da.
CHP İstanbul henüz karar aşamasında.
Üstelik Ak Parti İstanbul'un araçlarının daha donanımlı ve daha sağlıklı olduğu da gelen bilgiler arasında.
***
Tabi ki para sadece araçlarda konuşmayacak.
Sandık görevlilerine yapılacak ödemelerde veya harcamalarda.
Seçmene dağıtılacak eşantiyonlarda.
Parti genel merkezinin harcamalarında.
Basın reklamlarında.
Sokak reklamlarında.
Afişlerde.
Broşürlerde.
Paranın gücü kendisini hissettirecektir.
***
Bunlara bir de adayların kendi özel harcamalarını eklersek.
Ki; MHP ve CHP adaylarına oranla AK Parti adayları bu konuda daha banker davranıyorlar.
MHP ve CHP'de geçmiş yıllardan biliyoruz yeri garanti olanlar zaten benim harcama yapmama gerek yok nasıl olsa seçiliyorum gözü ile bakarak harcama yapmazlar.
Seçilme ihtimali zayıf olanlar ise nasıl olsa seçilemiyorum diyerek biraz seçim çalışmalarından uzak durular.
AK Parti'de ise parti disiplini burada da devreye giriyor.
Garanti seçilecek yerde olanlar da seçile ihtimali zayıf olanlarda aşağı yukarı aynı oranda seçim çalışmalarında maddi manevi boy göstermeye gayret ediyorlar.
***
Kısacası paranın gücü bu seçimlerde de etkili olacaktır.
Gönül isterdi ki özellikle hayati önem taşıyan, toplumsal sorumluluk gerektiren değerlerde (bana göre seçimlerde bunlardan birisi) paranın esemesi okunmasın.
Yurttaş çevre etkenlerinden etkilenmeden, promosyonlardan etkilenmeden, reklamlardan etkilenmeden, medya propagandasından etkilenmeden.
Kendi imkanları ile sağlıklı bilgilere baş vurarak sandıkta kararını versin.
Ancak yapacak bir şey yok.
Sistem ve şartlar bu düşünceler ile ters orantılı olduğundan paranın gücü çoğu zaman seçim sonuçlarına tesir edebiliyor.....
Önceki gün bir günlük Trakya turuna çıktım.
Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski, Ergene, Kırklareli derken sabah yedide başlayan yolculuğumuz gece yarısına kadar gezip dolaşarak sürdü.
İlk izlenimim Trakya insanı kesinlikle İstanbul halkına göre daha relaks, daha mutlu, daha huzurlu, daha bir hayattan umutlu.
Tamam; çiftçi halinden memnun değil, esnaf perişan, halkın ekonomik seviyesi pek iç açıcı değil.
Ancak...
Her şeye rağmen Trakya insanı yaşama gülümsüyor.
Hayata umutlu bakıyor.
Sokakta yürürken bir birine saygı gösteriyor.
Selam veriyor.
Selam alıyor.
Hatır soruyor.
Muhabbeti seviyor.
***
Gökyüzüne bir bakıyorsunuz başka türlü mavilikler çarpıyor gözünüze.
Havayı soluyorsunuz ohhhh missss.
Yemek yiyorsunuz etleriniz tap taze ve daha doğal.
Yoğurt.
Ayran.
Peynir.
Başka türlü tadıyor.
Üstelik inanın hoş bir tesadüf oldu.
Gün boyu belki de bu senenin ilk sıcak gününü, azda olsa yağmurlu havayı ve akşam saatlerinde soğuğu aynı anda tatmış olduk.
Gerçi biraz alerji kapmış olabilirim.
Trakya dönüşü azıcık gözlerim kızardı, cildim esmerleşti falan ama bu bir günlük turu çok sevdim.
En kısa sürede yine gerçekleştireceğim.
Tavsiye ederim herkese.
GÜNÜN SÖZÜ:
Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun ,dardır yolun.