Sevim Güney

Sevim Güney

Sessizliğin sesi

Sessizliğin sesi

Bu gece yine terkettim İstanbul’u. Onun umurunda bile değildir tabii. 
Bu kalabalığın içinde, ha bir eksik, ha bir fazla…
Vedalaşmadık, nasıl olsa  geleceğim yeniden. Geri dönmeyecek olsam içim burkulur yine de terkedemezdim.  Gece öyle sessiz ve karanlık. Oturduğun yerden bulutları görebilmek, gökyüzüne baktığında yıldızların göz kırpmalarını izlemek bu şehirde hayal oldu artık. 
Yattığımda, çır çır böcekleri ötüp duruyordu. Unutmuşum seslerini. Onları dinleyerek kapandı gözlerim, sanki ninni söylüyorlardı. Gecenin derin sessizliğinde, bu sessizliğin sahipleri gibi, ele geçirdiler sürekli kaçıp gitmek isteyen uykumu.
Sabahı, gülümseyerek bir içten günaydın sözcüğü ile selamladığımda, başka güzel seslere bıraktı gece sesleri nöbetini. Balkona konmuş kuşların cıvıltısı, sesinin güzelliğini gösteremeye çalışan horozun sesi, ona kur yapmaya yeltenmiş, altta kalmak istemeyen tavuğun neşesi, en güzel en kokulu otlarla beslenmeye çalışan ineğin homurtusu bu defa uykumun yerini almak istiyordu. Tamam, uyandım demek geldi içimden. 
Bahar ayları, yatakta kalmak istemiyor zaten insanın canı, tertemiz havayı koklamak istiyorsun, gözünün alabildiği kadar çok yeşil tarlalara, bahçelere bakmak istiyorsun. Her yer papatya, gelincik. Mor mor erguvanlar da açmış, o ne güzelliktir öyle. Uyku ile geçirilecek zaman değil anlayacağınız. 
Sonra, birden yapraklara dökülen yağmurla başka bir müzik başladı.
Renkten renge giriyor gökyüzü. Sessizce düşüyor yapraklara, ağaçlara…
Dünyanın en güzel orkestrası kurulmuş gibi, bestelenemeyecek en güzel melodiyi çalıyor. 
“Portofino” şarkısını bilirsiniz, dalga sesiyle başlar, “Rain” şarkısı da yağmur sesiyle. Daha böyle birçok şarkı var, doğanın en taklit edilemez seslerinin kullanıldığı.
Uyunur mu böyle güzel bir havada? Zaten günler kısa, yaz ayları çabucak geçip gidecek, doya doya yaşamak lazım. Evin mutfağında da biri varsa, eğer o kişi de anne ise değmeyin keyfe. 
Kızarmış ekmeğin, közlenen biberin kokusu, fırında pişen bir böreğin kokusu dolup dağılıyorsa havaya, tavşan kanı demlenmiş çay incecik belli bardakta, tahrik edici bir güzellikle sağa sola dans ettiriyorsa dumanını, yat yatabilirsen…
Ah bu havalar beni de mahvedecek.  İstifa edecek bir işim yok Allahtan.
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sevim Güney Arşivi