Sporcu ya da spor adamı kimliği altında her türlü kirliliğe bulaşabilen mafyatik tiplerin ve lümpenlerin cirit attığı bu karanlık camiada düşüncelerinden ödün vermeden, bozulmadan doğru bildiği yolda yürüyen ender isimlerden birisidir O...
Bulunduğu her yerde farkını hissettiren bu güzel insan, bugün yine farklıydı...
Şampiyonlar Ligi eleme maçı için takımının başında gittiği Moskova'da basının karşısına çıktı...
Maça dair konuştu, anlattı, soruları cevapladı...
Basın toplantısında kendisine yöneltilen son soru, O'nun yukarıda anlatmaya çabaladığım "farkını" bir kez daha görmemi sağladı...
Adını henüz öğrenemediğim bir gazeteci şöyle sordu Aykut Kocaman'a:
''Fenerbahçe taraftarının dizelerinden marşlar bestelediği Nazım Hikmet'in mezarını ziyaret etmeyi hiç düşündünüz mü?''
Bu soru üzerine yüzüne hoş bir gülümseme yayıldı Kocaman'ın...
Nasıl bir cevap verecekti?
Heyecanlı bir merak sardı içimi...
Hayatı demir parmaklıkların ardında, dört duvar arasında geçen...
Çok sevdiği ülkesinden kaçmak zorunda kalan...
Sonrasında vatandaşlıktan çıkarılan...
Uzun yıllar yasaklı olan kitapları bugün dahi ötelenen....
Komünist Nazım Hikmet'e...
Vatan Hainliğine "Hala devam eden!" Nazım Hikmet'e nasıl bakıyordu Kocaman?
Mezarını ziyaret edecek miydi?
Yoksa "Futbol konuşurken Nazım Hikmet sorusu de nereden çıktı!" pozlarına mı girecekti?
Hayır, girmedi o pozlara...
Aksine memnun oldu bu sorudan...
Önce memnuniyeti belirterek soruyu yönelten gazeteciye teşekkür etti...
Arkasından da O'na duyduğum ilginin ve sevginin boşuna olmadığını belgeleyen şu sözler geldi:
''Çok teşekkür ederim. İçimden geleni söyleyeceğim. İstedim ama ziyaret edemedim. Yatıp kalkıp tamamen Spartak Moskova'yı seyrediyoruz. 'Oyuncularımıza daha ne kadar bilgi verebiliriz' diye düşünüyoruz. Ama fırsat var elimde, bunu yerine getirmek istiyorum. Sadece Fenerbahçe taraftarının Nazım Hikmet'ten alıntılarla sıkıntısını, isyanını dile getirdiği için değil, aynı zamanda ülkemiz için en değerli insanlardan biri olduğu için bunu yapmak istiyorum.''
Bu sözlerin ardından da basın toplantısı sona erdi...
O'nun kadar bende memnundum son sorudan...
Ve beraberinde Aykut Kocaman'a olan sevgimden, O'nun varlığından yine mutluluk duydum...
Nazım Hikmet; tüm insanlığın eşit ve mutlu yaşadığı bir Türkiye ve dünya özlemiyle yaşadı...
Bu özlemin peşinden koştu, şiirler, oyunlar, romanlar yazdı...
Bu özlemin uğruna hayatının büyük bölümünü cezaevlerinde geçirdi...
Sevdiklerinden uzakta, dört duvar arasında koca bir 13 yıl gitti hayatından...
Kitapları her dilde basılırken ülkesinde yasaktı ve ülkesinden uzakta gözlerini yumdu hayata...
Nazım Hikmet, büyük bir DEV'di...
İşte böyle bir devin mezarını ziyaret edecek Aykut Kocaman...
Ve o gün Nazım Usta da; şimdiden bu toprakların tarihine adını yazdırmış KOCAMAN bir adamı ağırlayacak Novo-Deviçye mezarlığında
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *