Ökkeş Ağaoğlu

Ökkeş Ağaoğlu

Sınırımda Tampon Bölge İçin Amerika’dan İzin Mi Alacağım?..

TÜRKİYE’nin evdeki hesabının çarşıya uymadığı, Meclis’ten çıkarılanTezkere kararıyla belli olmuştu zaten. Böylelikle ülkedeki istikrarsızlığın faturasının buraya kadar gelmesinin en büyük hatasını Tezkere kararıyla yavaş yavaş gün yüzüne çıktığını hepimiz görüyoruz.

Bu Tezkerenin hem askeri, hem siyasi ve hem de ekonomi tarafı vardır. Askeri tarafı, Ortadoğu batağına batmakla emperyalizmin tuzağına düşmenin tam merkezini oluştururken...

Siyasi tarafıyla, tam bir çıkmaza girişle Anadolu’muzun kapılarını her türlü tuzaklara serbest bırakmanın ayak izlerini taşımakta... Ama ekonomi tarafı en çok
düşündüren faktör olmaktadır. Çünkü bir ülkenin kültürü ve gelişmesi her ne kadar yöresel olsa da, ekonomiye dayalı ağırlığını genel olarak fazlasıyla hissettirir.

Türkiye, bu üç faktörün içinde inim inim inlemektedir. Bu inlemenin umurlarında olmadığı malum olan hükümet kanadının tek düşündüğü ise,
Esad olmaktadır. Peki bu düşünce doğru mu?... Hayır. Hiç de doğru değil. İlk önce Irak’ın nasıl bu hale geldiğini... Milyonlarca Iraklının nasıl işkence gördüğünü... Amerikalı askerlerin kadınlara, kızlara nasıl saldırdığını ve tecavüz ettiğini...

Camileri nasıl eğlence yerine çevirdiklerini... Irak hazinesinin nasıl darmadağın edildiğini... Müzedeki tarihi değerlerin nasıl Amerika’ya kaçırıldığını...
Irak savaşında İngiliz askerlerinin, başlarına çuval geçirdikleri Iraklıları duvara yaslayarak belli pozisyonlarda durmaları için vahşice katliamlarını nasıl uyguladıklarını...

Guantanoma’daki işkence yollarının çok amaçlı şekilde Iraklı esirlerde nasıl denediklerini... Bu kadar çabuk mu unutacağız?.. Bugün IŞİD teröristlerinin yaptığı katliamların bir başka versiyonunu Amerikalılar, Irak işgalinde yapmadı mı?.. Bugün masum rollere takınarak ve IŞİD terörünü bahane ederek Suriye
topraklarına saldırıyı savunmadan önce Türkiye, çoktaaaan IŞİD terör örgütünü bombalamalıydı?..

Sınır ötesi için Tezkere iznine bile gerek yoktu. Çünkü Birleşmiş Milletler yasasına göre, sınır dışından ülkenize gelen herhangi bir tehditte rahatlıkla sınır ötesine operasyon yapıp ülkenizi savunabiliyorsunuz.
TÜRKİYE, IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜNÜ VE DİĞERLERİNİ YOK EDİP ÜLKESİNİ SAVUNMALI!..

Türkiye’nin koalisyona ihtiyacı var mı?.. Yok... Türk ordusunun sınırlarındaki rahatsızlıktan dolayı açılım kıskacına girerek hareketsiz kalmasına neden var mı?.. Yok...

Güneydoğu Anadolu bölgemizin diken üstünde olduğu şu günlerde hayat zor şartlara doğru yelken açmışken... Ne Amerika’nın, ne Avrupa Birliği’nin ve ne de Ortadoğu ülkelerinin (sözde) barıçıl hareketlerinin sahteliğine kapılmadan sınırlarımızın güvence altına alınması asla zor değil.

Ama Türk ordusu, gücünü ve stratejik caydırıcılık politikasını şu ana kadar mutlaka yapmalıydı. Amerikan politikasına asla taviz verilmeden... Hatta ve hatta Amerikan askeri gücünü bölgemize sokmayarak, Esad güçleriyle askeri ve stratejik planda güç birliği yaparak IŞİD terör örgütünü yok edip Türkiye’nin güvenliği mutlaka sağlanmalıydı. Peki bunu yapmak için geç kalındı mı?..

Hayır... Asla geç kalınmadı. Hatta şu anda bile koalisyon güçlerinin bombalamadan öteye gitmeyen bir politikasının esaretliğine kapılmamalıydı.
Madem sınırlarımız tehlike altında... Sınır köylerimiz IŞİD terör örgütünün serseri bombalarıyla yıkılıyor... Yine sınır köylülerimiz, bu bombalardan canlarını kurtarmak için boşaltılıyor... Daha ne bekliyorsun Türk ordusu?..

Şu anda sınırımızda her türlü cinayeti ve vahşiliği yapan IŞİD terör örgütüne karşı indirici ve yok edici gücünü neden kullanmazsın?..

AMERİKA TAMPON BÖLGE İNCELENMELİ DİYOR... KİMSE, OBAMA’YA, “SANA NE BE ADAM? BENİM SINIRIMDAKİ GÜVENLİĞİMİ SAĞLAMAK İÇİN SENDEN Mİ İZİN- ALACAĞIM” DİYEMİYOR...

Ankara’nın politikası baştan aşağıya yanlışlarla dolu. Bu yanlışlığı dün anlamayan, bugün yapılan Ortadoğu politikasında anlamıştır sanırım. Çünkü Türk ordusu, kendi sınırları dahilinde bir tampon bölge oluşturmak istediyse de, Amerika bunu kabul etmiyor. Şimdi bugünkü iktidara ve Türk ordusuna (yani Genelkurmay’a) şunu sormak gerekiyor: “Yahu Amerika 10 bin kilometre uzaktan burnumun dibindeki bölgeden rahatsız oluyor da, sen (yani benim Genelkurmay’ım) Suriye sınırımdan, hem de kendi sınırımdan rahatsızlık duymayacak mısın?.. Rahatsız olduğunda da ülkenin huzuru ve güven içinde olması için yapacağın herhangi bir operasyonda Amerika’dan izin mi alacaksın?..”

Sınırımda tampon bölge kurmak isteyeceğim ama bunu Amerika’dan izin alarak yapacağım öyle mi?.. Acaba bu durum hiç mi gururumuza dokanmayacak?..
Ne yani, bölgemin ve sınırlarımın güvenliğini almak için Amerika’dan izin mi almamız gerekiyor?.. Ama bu durumda maalesef durum öyle gözüküyor.
Düşünebiliyor musunuz Amerika, sınırımdaki gelişmelere ve tehlikelere karşı alacağım tampon bölge kararıma karışıyor. Siz bırakın karışmayı,
daha da ileri gidiyor. Bakın ABD Dışişleri Bakanı Kerry ne diyor:

– “Suriye’deki tampon bölge uygulaması fikri, uzun süredir müzakere edilen bir konu. Bu önerinin incelenmesi gerekiyor. Kobani konusu da bölgedeki durumu objektif olarak değerlendirmek gerekiyor.” Peki bu demeci verirken yanında kim vardı? Cevap verelim: İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond. Tam da burada şu soruyu sormak gerekmez mi:

– “Bölge benim bölgem. Yani Türkiye. Konu, benim bölgemde geçiyor. Yani Türkiye’de. Tampon bölge kurulması meselesi, o da benim bölgemde.
Yani Türkiye’de. Yahu benim bölgemde, benim vatan toprağımda ve benim sınırlarımda alınması gereken tampon bölge konulu meseleyi bir Amerikalı, bir İngiliz neden tartışıyor?.. Bu topraklar benim toprağım. Benim bölgemin konusu olunca (Ki konu benim bölgem) buna ben karar veririm. Çünkü ben muz cumhuriyeti değilim. Ben, NATO üyesi bir ülkeyim. Ve ayrıca Kuzey Atlantik Paktı’nın da bel kemiğini oluşturuyorum. Yani Avrupa’yı kuzeyden
gelebilecek herhangi bir tehlikede Mehmetçiğim savunma görevini üstlenecek.

O halde neden ben buna karar veremiyorum?.. Niçin ben Amerika’ya dayalı bir politikanın esaretine giriyorum?.. NATO güçleri veya Birleşmiş Milletlere bağlı koalisyon güçleri benim bölgemde operasyon yapacaksa, bunun ince ayrıntılarını bilecek bir karar mekanizması neden ben olmuyorum?..
Öyle değil mi?.. Niçin İngilizler benim bölgem konusunda karar verebilecek kadar ukalalaşıyor?..

Niçin Kerry, benim topraklarıma burnunu sokuyor?.. Bunu Ankara’ya söyleyecek bir yetkili ve etkili var mı? Veya bir basın var mı?.. Maalesef ne basın var, ne de yetkili ve etkili. Herkes kendi havasında. Hatta yetkililer, “Nasıl olsa Mehmetçik tetikte, bekliyor. Ordumu yine de güçlü ve kışlasından her an
çıkabilir ve bölgedeki IŞİD terörüne karşı cesaretle karşılık verebilir. Onun için gönlümüz ferah, içimiz rahat” diyebilirler. Ama bunların içinde Amerikan politikasına ve bölgedeki “İstediğimi yaparım” poiltikasına karşı “Dur bakalım. Hop... Nereye gidiyorsun?..” diyebilecek biri var mı?..

Genelkurmay, NATO gibi, Birleşmiş Milletler gibi üst düzey görevlerinden dolayı sözünü geçiremiyorsa, o zaman bölge sınırımıza çekin Amerikan bayrağını, biz de anlayalım bu bölgede kimin sözünün geçtiğini...
DÜNYA IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜNÜ YOK ETMEYİ KONUŞURKEN, ANKARA ESAD YOK OLSUN DİYOR!.. AMERİKA İSE TAMPON BÖLGE İSTEMİYOR! HADİ BUYRUN BAKALIM...

Tampon bölgemizin iznini Amerika’dan aldığımız yetmiyormuş gibi, bir de üstüne üstlük, Mehmetçiği bölgenin kara gücü olarak görev yapmasını onaylamamız isteniyor. Peki bu olur mu?.. Elbette bölgedeki gelişmelere bağlı. Asıl düşünülmesi gereken şudur: Türk ordusu güçlü değil mi?..
Evet, güçlü...

Türk ordusu tam tezçihatıyla, bölgenin terör eylemleri yapılan yerleri sıfırlayacak güce sahip değil mi?.. Evet, sahip... O halde neden girip de teröristleri darmadağın etmedi?.. Neden tampon bölge girişiminden önce (yani bundan aylarca önce) Türk ordusu dünya uyanmadan sınırı geçip bu pislikleri yok ederek
Türkiye’nin güvenliğini sağlamadı?.. 

Bunları yapmadığı (yapamadığı) için, bugün sınırında güvenliği korumak için tampon bölgeyi dahi kuramıyor ve Amerika’dan izin alması gerekiyor. Şimdi söyler misiniz, Türkiye’nin neresi bağımsız?.. Bugün bunları yapamayan bir dış politika anlayışımıza bir de şunu ekledik: “Esad devrilsin.” Dünya IŞİD terör örgütünün yok edilmesini savunurken, bizim yetkili ve etkili politikacılarımız, “Esad da indirilsin” demekte.

Yahu bunun neresi politika? Bunun neresi siyaset? İlk önce siyaset adamı kendi hükümetini... Kendi bölgesini... Kendi yurt içi meselesinin nasıl sakinleşeceği olasılıklarını düşünmeli... Gerçekleştirmeli... Ve politikasını buna göre üretmeli... Yoksa bir tek konu üzerinden hareket ederek sadece Esad yönetiminin gitmesini düşünmek, aşılması gereken engelleri daha da güçlendirir.

Düşünsenize, Amerika Esad’a karşı olduğu halde, ona mektup göndererek yapacağı operasyon hakkında uluslararası siyasi literatüre göre hareket edip bilgi veriyor. Yani tam anlamıyla siyaset yapıyor. Hatta yeri geldiğinde de dirsek temasına geçmesi bile muhtemeldir. Oysa Türkiye, Esad yönetimiyle birlikte olup (daha Amerika ve Avrupa konuya vakıf olmak için toplantılar yapmadan önce) tüm güçleri eline alıp Kuzey Irak ve Kuzey Suriye bölgelerini teröristlerden
temizleselerdi, bugün ne Amerika benim sınırlarıma karışabilirdi...

Ne de bölgedeki teröristler Türkiye için tehlike olabilirdi. Ama bunları yapamadık. Üstüne üstlük Amerikan genelkurmayın sözlerine kilitlenir olduk. Fakat ne yazık ki Amerikan Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey dünkü demecinde bakın bu konuda ne dedi:

– “IŞİD, Aynel Arab’ı alması halinde Suriye’nin kuzey sınırının büyük bölümünü kontrol edecek. Türk Silahlı Kuvvetleri ile görüştüm. Korkarım Kobani düşecek.” Bu yetmiyormuş gibi, bir de Amerika’nın şahin kanadından bir açıklama daha geldi. Amerikan eski Savunma Bakanı ve CIA eski Başkanı Leon
Panetta bakın ne dedi:

– “IŞİD ile mücadele 30 yıl sürecek.” Peki bu durumu hesap edecek bir askeri yetkilimiz yok muydu?.. Bu durumu hesap edebilecek bir siyasi yetkilimiz yok muydu?.. Yeni Türkiye’nin yeni siyasi atağı, sınır bölgemizde batmak mıdır?.. Yoksa sınır komşularımızın teröristlerin olduğunu hesaplayamamak mıdır?
Eğer sınırımızda tampon bölge kurmak için Amerika’dan izin alacaksak, bunun anlamı bağımsızlığımızın yok olduğunun resmidir. Geçmiş olsun.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ökkeş Ağaoğlu Arşivi