Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Sözüm meclisten içeri!

Yerel seçimler öncesi genellikle belediyenin vitrini ve yürütmenin başı olan Belediye Başkan adayları ön plandadır. Lidere saygıdan mı yoksa kendi yapamadıklarımızı bir başkasından beklemekten mi olsa gerek kamuoyunda hep Belediye Başkan adaylarını tartışırız.

Umumiyetle partiler veya meclis kadrosundan çok Başkan adayları birbiriyle karşılaştırılır. Vaatlerinin neler olduğu ortaya konulur. Ancak belediye yönetiminin temel taşı olan belediye meclis üyeleri bu tartışmalarda hemen hiç yer alamaz. Adeta yok sayılır. Binlerce belediye meclis üyesini ne halk tanır, ne de merak eder.

Aslında belediyelerin aldıkları kararlar ve gerçekleştirdiği icraatlarda kent ve toplum yararının ne kadar önemseneceğini belirleme bakımından belediye meclis üyelerinin “nitelikleri” son derece önemlidir. Kentin geleceğini belirleyen çok önemli kararlar bu meclislerce alınır. Başkan, yasayla kendisine tanınan bazı görevlerin dışında “çoğunlukla meclisin aldığı kararları uygulamakla yükümlüdür”.

Yerel demokrasi açısından çok önemli bir görev olan belediye meclis üyeliğinin belirlenme biçimi bu noktada önem kazanmaktadır. Siyasal partiler hangi ölçütlerle meclis üyelerini belirlemektedir? Siyasal partiler nezdinde yerel meclis üyeliği ne anlama gelmektedir?

Parti örgütlerinde çeşitli görevlerde bulunmuş olmak; “etnik, hemşerilik ya da cemaat ilişkileri ile belli bir oy tabanına sahip olmak, vb. özellikler belediye meclis üyeliği için geçerli nitelikler olabilir mi?”

Elbette, siyasal partilerin içinde hizmet vermiş olmak çok önemlidir. Lakin bunun yanında meclis üyeliği için daha farklı becerilerin niteliklerinde bulunması gerekir.

Türkiye’deki yerel yönetim sisteminde belediye meclis üyeliği mekanizmasının oluşturulmasındaki temel amaç; yerel halkın, temsilcileri aracılığı ile belediye çalışmalarına katılımının sağlanması ve başkanın denetlenmesidir. Böylece bir ölçüde katılımcı demokrasinin gerçekleştirilebileceği varsayılmaktadır.

Ancak uygulamada bu hiç de böyle olmamaktadır. Kent halkı bir siyasal partiye oy vermekte, o siyasal partide merkezi biçimde “belediye meclis üyelerini kendi atamaktadır”.

Parti örgütlerinde görev yapan “il, ilçe başkan ve yardımcıları, partilerin yöneticileri, partili müteahhitler, çeşitli oda başkanları, ticaret erbapları, genellikle meclis üyeliğinde damar kadroyu oluşturmaktadır”.

Semt ölçeğindeki “sorunların çözümü yönünde çaba gösteren, yaşadığı çevreyi kendine dert edinen önder ve duyarlı kişiler” bu sistem içinde kendilerine yer bulamamaktadır. Daha doğrusu siyasi yapılanma içine bile girememektedir.

Yerel yönetim sisteminde “meclis üyeliği” bu haliyle “halkın katılımını sağlama amacından çok, belediye olanakları yoluyla partililerin ödüllendirilmesine hizmet eden yapılar olarak işlev görmektedir”.

Öncelikle yerel meclis üyesi olacakların “kent sorunları hakkındaki duyarlılık düzeyi temel belirleyici faktör olmalıdır. Gönüllü çalışmalarla kendini kanıtlamış olması, halkın sorunlarının gündeme taşınmasındaki önderliği, eğitim düzeyi, kentli yaşam kültürüne sahip olması, asgari düzeyde yerel yönetimler ve kent hakkında bilgi birikimine sahip olması, çevre sorunlarına karşı duyarlılığı” gibi nitelikler bu seçimdeki ölçütler olabilir.

Sonuç olarak, kasasını doldurmak yerine “Yaşadığı çevreyi kendine dert edinen” kişilerin yerel meclislerde temsilinin sağlanmasıyla, yerel meclislerde hem kalite yükselecek, hem de yöre halkının gerçek ve ivedi sorunlarının yerel meclislerde daha fazla tartışılarak çözümlenmesi sağlanacaktır.

*2009 yerel seçimleri öncesi yayımlanan bir yazım.

 

twitter.com/HasanHinisli

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi