Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

SU KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ

SU KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ

1992 yılında Rio’da toplanan BM Çevre Ve Kalkınma Konferansında “22 Mart Dünya Su Günü” ilan edildi. Hayatın Kaynağı, dünyanın ¾’ü, vücudumuzun %80’i olan su. Su dünyamızda maalesef eşit olarak bulunmuyor. Ve dünyamızda bulunan tatlı suyun yine %80’i kutuplarda buz halinde. Her yıl bir milyar, yüz milyon kişi temiz içme suyundan mahrum yaşıyor. Yine her yıl beş milyon insan içme suyu ile ilgili hastalıklardan ölüyor.

Su Vakfı Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen’in bilimsel araştırmaları 2010-2015 yılarında ülkemizin korkunç bir kuraklık yaşayacağını söylüyordu. Henüz yaşamadık aksine bol yağışlı bir kış yaşadık. Ama henüz 2015’e gelmedik. İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Bölümü Öğretim Üyesi, Ortadoğu su danışmanı olan hocamız, Türkiye’yi mercek altına almış bölge, bölge tüm verileri toplayarak su konusunda geleceğimizi araştırıyor. Tüm dünyadan da veriler toplayan hoca, 2008 yılı bol yağışlı olacak, ancak 10-15 sene sonra kuraklıklar geçtiğimiz yılı da aratacak diyor. Kuraklık 2080 yılında ise zirve yapacakmış.

Prof. Dr. Zekai Şen, ilgililere seslenerek, “Türkiye’de kuraklık izleme merkezlerinin olmadığını, Ulusal planlamaların yapılmadığını söylüyor. Hâlbuki çöl ülkelerinde bile stratejik su planlarının yapıldığını hem de ulusal değil, uluslar arası su yönetimi planları üzerinde dahi çalışıldığını söylüyor. Esasen kimilerince su fakiri sayılabilecek, kimilerine göre de suyu bilgili kullanabilmeyi öğrenebilirsek bizi daha 20-30 yıl sıkıntısız yaşatabilecek bir ülkede yaşıyoruz. Bilimsel verilere dayalı ulusal su planlamasının olmamasının Türkiye’nin bir ayıbı olduğunu söylemek ayıp mı olur? Türkiye’de su miktarında pek düşüş olmamasına rağmen hızlı nüfus artışının olması suyu çok idareli kullanmamız gereğini göstermiyor mu? Uluslararası İklim Değişikliği toplantılarında Türkiye’yi 5 yıl temsil eden hocamız, derelerin ıslah edilmesi gerektiğini, sulak yerlerdeki suların toplanması gerektiğini halkın bu konuda bilinçlendirilmesini söylüyor. Bilimsel çalışılsaydı Ankara’nın zaman zaman yaşadığı su problemlerini 5 yıl öncesinden bilebilirdik diyor.

Yıllardır sıtma mücadelesi adı altında devlet eliyle (DSİ) kuruttuğumuz sulak alanlar, ilkokulda ülkemizin buğday ambarı diye öğretilen “Konya Ovası”nda buğdaya değil de çok su isteyen şeker pancarına verilen pirimle saten ilk çölleşecek yer denen Konya Ovasının   iyice kurumasını sağlayan devlet politikaları ile sonumuzun nereye varacağı belli değil mi? TEMA ile gittiğim Konya’da gördüğüm rezalet Tuz gölüne akan en büyük derenin Konya’nın kanalizasyonu olması devletin bilgisinde değil mi? Sevgili dostlar su konusu devlete bırakılacak konu değil. Bu konu hepimizi çok ve yakından ilgilendiriyor. Hepimiz tek tek suyun önemini kavrayıp, büyükler çocuklarına, çocukların büyüklerine suyun zayi edilmeden kullanılmasını anlatmasını sağlamalıyız. Eskiden olduğu gibi yağmur sularını toplayacak sarnıçları apartman bazında, site bazında, ilçeler bazında toplayıp temizlik ihtiyaçlarımızda, bahçe sulamada kullanmanın yollarını bulmalıyız. Gerçi başımızda Çevrecinin Daniskaları var ama biz yine de elimizden geleni yapalım. Sağlıklı kalmanız dileklerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi