Utku Kızıltan

Utku Kızıltan

TAKSİTE BİNDİRİLMİŞ FELAKET

TAKSİTE BİNDİRİLMİŞ FELAKET

Birkaç gündür gazetelerde cep telefonlarının kansere yol açması konusunu okuyoruz. Mikrodalga fırınların yemek pişirmesi gibi elektromanyetik dalga yayan cep telefonlarının da beynimizi pişirdiği belirtiliyor. Bir taraftan da ülkemizde nükleer santrallerin ihaleleri için çabalanıyor. Fukushima’da yıkılan reaktörler, haftalardır radyo aktivite açığa çıkarıyor. 1 Haziran Çarşamba günü MMO (Makine Mühendisleri Odası) Kentleşme, Yerel Yönetimler, Ulaştırma ve Çevre Komisyonunun toplantısı vardı. Nükleer Santraller, 3. Köprü, Su Sorunu, Kanal İstanbul, 5 Haziran Dünya Çevre Günü, Taksim Basın Açıklaması gündemimizdeydi.

Nükleer meraklılarına örnek olsun diye yazıyorum. Japon yetkililer Fukushima civarında 20 Km. yarıçapında ilk dairedeki insanları boşaltmışlar. Şimdiye kadar 72.000 insan, spor salonlarında yaşıyorlar. Fukushima’nın 40 Km. kuzey batısında bir bölgede yiyecek gözetimcileri tarafından lahanalarda 82.000 Bequerel, ki kabul edilen 500 Bequerel’dir. Ispanak için ise 54.000 Bequerel ışın ölçülmüştür. 25 yıl önceki Çernobil’den deneyimler göstermektedir ki 1000 Bequerel’den fazlası kanser yapıcı ve öldürücüdür. Radyo aktivitenin yoğun şekilde serbest kalması yaşanmakta olup bunun bir son olmadığı herkes tarafından bilinmekteydi, her yerde bir felaketin ne zaman geleceği tahmini yapılmaktaydı. Uzmanlara göre felaket başlamıştı. Ancak bu felaket taksit taksit gelmekteydi. Japonlar, bundan böyle güvensizlik içinde yaşamaya zorunlu olacaklardır. Çünkü radyoaktif ışınmanın sağlığa etkisi hakkında bilgi ürkütücü derecede azdır. Hiroshima ve Nagazaki’den kurtulanların araştırmalarından, 100 insan 100 milisilverlik dozaja maruz kalırsa, bunlardan bir tanesi hayatı boyunca bu nedenle kansere yakalanacaktır.

Yurdumuzda yapımı planlanan nükleer tesisin yeri deprem bölgesinde bulunmaktadır, yani yetkililer deprem riskini peşin olarak göze almış bulunmaktadır. Bu husus yok sayılsa dahi, nükleer tesislerdeki işletme hatalarında da Çernobil’de olduğu gibi büyük felaketler olabilir. Bunu tüp gaz patlaması gibi düşünemeyiz. En büyük tüp gaz patlamasından doğan felaketler yerel zarar verir. Nükleer gibi tüm bölgeyi, ülkeyi, ulusu orta ve uzun vadede etkileyemez. 25 yıl geçmesine rağmen Çernobil’in izleri bu gün de devam etmektedir. O günlerde ülkemizde nükleer konusunda bilgilendirme yapılsaydı. Bakan tarafından çay içilip tehlike kamufle edilmeseydi bu gün kamuoyu bilgi sahibi olur nükleere bizim gibi hayır derdi. 

Örneğin, Akkuyu’da olabilecek bir tüp gaz patlamasından doğan bir felaket boyutunda kaza, o yörede üzücü can ve al kayıplarına neden olabilir, ancak bir nükleer kaza, tüm yöreyi ölümcül olarak etkileyebilir ve hemen tüm yurtta beslenme zincirini bozabilir. Denilebilir ki, nükleer kaza olmayabilir. Ancak, her nükleer santralde irili ufaklı sorunların yaşandığı artık gizlenememektedir. Yani riziko varsayılandan çok daha büyük boyutlardadır. Almanya’da Yeşiller Partisi ülkeyi yönetmeye talip olmazlar. İnsan yaşamını öne çıkarırlar. Onlar tüm çevreciler gibi nükleer karşıtıdırlar. Şimdi Almanya nükleeri bitirmek kararı aldı. Diğer ülkeler de nükleeri bitirme kararındalar. Nükleer diğer enerji kaynaklarının neredeyse 3 katı maliyeti olan, atıkları çok tehlikeli olan bir enerji üretim şekli peki bizde bu öneklere rağmen neden istenir. Bunda kimlerin rantı var? Düşünmeliyiz. Ülkemiz, Avrupa’nın hiçbir ülkesinde olmayan rüzgârlı gün sayısı, güneşli gün sayısına sahipken. Gelinde akıl erdirin. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Kızıltan Arşivi