Baki Çiftçi

Baki Çiftçi

TEPECİK VE BÜYÜKÇEKMECE GÖLÜ

TEPECİK VE BÜYÜKÇEKMECE GÖLÜ

Geçen hafta “Büyükçekmece Gölü nimet mi, külfet mi başlığıyla yazdığım yazıya Büyükçekmece Esnaf Odası Başkanından yazılı bir açıklama geldi.

Başlık aynen şöyle “Uyanda Balığa Gidelim Baki Çifçi” Büyükçekmece Gölünü tartışmanın merkezine yerleştiren (her ne hikmetse) toplantıya geç müdahil olmamdan olacak ki beni balığa gitmeye çağırıyorlar.

Keşke diyorum. Sabahın beşinde tan yeri ağarırken kayıkların orada dostlarla buluşsak, kıyıda demirli nazlı nazlı salınan kayığa binsek, sabah yıldızının yol göstericiliyle açılsak körfeze. Koyu dost sohbetlerle Bababurnu’nda  salsak oltalarımızı denizin bağrına. Hop bir barbun, hop bir lüfer, hop bir mırlan, hop bir karagöz. Bilir misiniz Mimarsinan Köprüsü çevresi pisi balıkları, dil balıkları, kefaller.Şimdi zamanı kaya balıkları, helede iki metre sıçrayan kefaller yok mu tadına doyulmaz. Eskiden kılıçların, toriklerin anavatanı imiş Marmara. Rahmetli, nurlar içinde yatsın Cemalettin Yapıcı kasa kasa tutar, tüm mahalleli nasiplenirdi. Sonra oğlu sürdürdü balıkçılık işini. Sorardım “Denizin durumu nasıl” diye. “Deniz bitti be Baki” derdi. Oda bu dünyadan göçüp gitti. Nurlar içinde yatsın. Bölgemizin iyi balıkçısı idi. Denizin bittiğini biliyordu.

Kim derdi ki 1936 yılında Trakya’dan dönen M.Kemal Atatürk Mimarsinan’a uğradığında topraksızlıktan yakınan Mimarsinan muhacirlerine bastonuyla denizi gösterip “İşte size nimet” O gün 120 çeşit balığın yaşadığı Marmara Denizi’nin biteceğini nereden bilebilirdi ki(!)

Ne yazık ki bölgemizde bunu ilk fark edenler benimde içinde bulunduğum bir avuç çevre gönüllüsü idi.

“Doğal yaşamı biz bozduk, biz kurtaralım” kampanyası başlattık. Konu: Biyolojik Arıtma ve Çöp İmha İşleme Merkezleri için Birlik. Çünkü bölgenin tüm çöpü kiri en vahşi bir şekilde Akçimento’nun terk ettiği taş ocaklarına atılıyor, çöpler Büyükçekmece Gölü’nün sularına karışıyordu. Oysa o göl, İSKİ su havzaları yönetmeliğiyle koruma altına alınmıştı.

Bir konferans düzenledik. Bölgedeki on belediye gönüllü olarak katıldı. Konferansa Prof. Criton Cüri (Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Üyesi) , Çekül’den  Prof. Dr. Nur Kıratlı, Ediz Hun gibi ünlüler konuşmacı olarak katıldılar.

Konferansın sonunda ortak bir protokol imzalandı. Belediyeler ortak mücadele kararı aldılar. Daha sonra bu birliktelik “ Üç Göl Belediyeleri Birliğine” dönüştü. Ne yazık ki Birlik belediye başkanlarının kariyer kavgalarının alanına dönüştü ve işlevsiz kaldı. O günlerde İSKİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu (şimdi Çevre Bakanı) aynen şöyle demişti. “Büyükçekmece Gölü İstanbul’un en önemli su kaynağıdır. Bu barajda yılda 100 milyon m3 su alınmaktadır. İstanbul’un suyunun 1/6 su bu barajdan arıtılarak verilmektedir. Bir başka ifadeyle bir milyondan fazla insanın su ihtiyacı karşılanmaktadır. Bu husus  dikkate alındığında havzayı korumanın önemi daha da açık bir şekilde ortadadır….” (16 Eylül 1994 röportaj, Radyo Fon adına Baki Çifçi) isteyenler için bu belgeleri hala saklıyorum.

Şimdi geçen hafta sorduğun soruyu bir kez daha sorayım. Büyükçekmece’nin Silivri’nin Çatalca’nın koruma dışı imarlarına “Bilimsel” çözüm bulmak yerine, Göl Havzasını imara açalım önerisiyle, göl “külfetmiş” gibi gösteriliyor. Neden? Nereden çıktı?

Tepecik’in kötü yazgısını yazanları biz biliyoruz. Onların maalesef şimdilik cevap hakları olmadığından bunu saklı tutuyoruz. Ama bu güne dair bir küçük örnek; Ahmediye - Mimarsinan çift yol temel atma töreni için Tepeciğe gelen İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a dertlerini anlatmak isteyen Tepecik Müteahhitleri pankart açtılar. İBB Başkanına durumu anlattılar. “İmarlarımızı istiyoruz” dediler. O günden bu güne Tepecik’in tepelerinde yarım kalmış inşaatlarına çivi çakamıyorlar. Mesela gidin Hüseyin Hızlı’yla konuşun, dairelere tapu çıkaramıyorlar. Satış yapamıyorlar. Bunlara çözüm aramak yerine neden Göl Havzasını imara açalım önerisi ile kamunun önüne çıkılıyor?Kim bağcıyı dövmek istiyor soralım.

 Benim Esnaf odasıyla hiçbir sorunum olamaz.  HeleKişilerle hiç. Ama insanlar yaptıklarından, söylediklerinden sorumludur. Sağından solundakilere dikkat edeceksin. Bir kurumun başındaysan söylediğin her söz sana ait değildir. Kamuya mal olur. Ben şöyleyim, ben böyleyim demenin kıymeti harbiyesi yoktur.  Çünkü size cevap verenler kişiliğinizle ilgilenmez. Kurumsal kimliğinize bakar. O yüzden biz kişileri ve olayları şekillendiren fikirleri tartışırız.  Madalyonun öbür yüzüne emek cephesinden bakarız. Çünkü her şeyi tüketmek ve yağmalamak üzere kurulmuş vahşi kapitalizmle sorunlarımız vardır.

Neyse dönelim balık tutma işine. Uyandık, balığa gittik, ama elimiz boş döndük. Seyfi kaptanın dediği gibi “Deniz bitti.” Gölün de bitmesini isteyenler demek ki hala var. Ne acı!

Ama bunu kasten yaptıklarına inanmak istemiyorum. Kendilerini yabancı ülkelerin havasına kaptırmış olabilirler. Ancak her ülkenin kendine özgü koşulları vardır. Maalesef tarihi, doğal, kültürel varlıklarımızı koruma ve yaşatma, gelecek kuşaklara aktarma konusunda dünya sıralamasında çok gerilerdeyiz. Biz kentsel ve doğal varlıkların dönüşüm ve değişimlerinde kimlerin yada hangi sosyal katmanların çıkarına uygun olup olmadığına bakarız. En geniş halk kitlelerinin yararına ve  doğal  mirasın geleceğe aktarılmasına hiç kuşkusuz evet deriz.Sırası gelmişken  sahil şeritlerimizi  molozla doldurmanın doğal hayata, kente karşı işlenmiş bir suçsa kesinlikle katılıyorum, göl havzasını imara açma önerisi de o oranda suç olmaz mı? Bizi, “telkinle” yazı yazmakla suçlayanlar bir buçuk milyon insanın hayat hakkını görmezden gelerek; İSKİ (içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hakkındaki yönetmelik), 2872 sayılı çevre kanununu (su kirliliğini kontrol yönetmeliği) gibi hukuki yaptırımları görmezden gelerek Büyükçekmece Gölü nimet mi, külfet mi tartışması açmak, gölü külfetmiş gibi hedef tahtasına koymak gerçekten Tepecik esnafının esenliği ise ancak popülist bir girişim olarak anlayabiliriz. Ama değilse, “Kimlerin telkiniyle” göl çevresinin imara açılmasını istiyorsunuz sorusunu sormak bizim de hakkımız olmaz mı?

Evet, bu arada Büyükçekmece Kaymakamı Sayın İsmail Gündüz’ün basına yansıyan “Göl havzasını tarıma açalım, heyetler inceleme yaptı” haberi gündeme düştü. Düşünüyorum da neden olmasın. Tabii ki organik tarım olması kaydıyla.  Büyükçekmece Kaymakamının bu girişiminin içeriğini tam olarak bilmiyoruz. Ancak Göl çevresi geniş bir yeşil alana dönüşebilir. Bu arada Tepecik Stadyumuna paralel göl çevresinin ağaçlandırılmış olması çok güzel. Emeği geçenlerin ellerine sağlık. Tarım bilimsel yapılması halinde milyonlarca insana besin kaynağı olacağı gibi, kirli havamıza oksijen kaynağı da olur. Binlerce insan istihdam edilebilir. Hali hazırda tarım ilaçlarının göle ulaşmasının kontrol edilemediği endişesinin önüne geçilmiş olur. Temiz suda doğal ortamda yetişen balıklar sağlıklı beslenmenin koşullarını oluşturur. Tartışalım, bu tartışmalar ülkemiz adına, bölgemiz adına bir kazanım olacaksa, tartışalım. Tartışmak ve anlamak birlikte barış içinde yaşamamızın ve demokratik hayatı kurum ve kuruluşlarıyla kurmanın ön koşuludur diye düşünüyorum.

 

Not: Göl Havzası koruma çabalarına karşı saldırılar yeni değildir. Bizim de bu konuya duyarlılığımız “uyanıp balığa gidecek kadar” da yeni değildir. Bu nedenle Çatalca Serbest Bölgesi ile ilgili mücadelemizi bu sayfalarda yayınlanamayacak kadar uzun olduğundan

http://haberdar.com.tr/buyukcekmece-golu-calismalari--resimleri,55.html

sayfalarında orijinal haliyle görebilirsiniz.

 

Not 2: BİLİM: Gözlem ve gözleme dayalı denenmiş ve sınanmış akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır. Her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabasıdır.

Baki ÇİFÇİ 09/03/2011 - HABERDAR GAZETESİ

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baki Çiftçi Arşivi