Hasan Hınıslı

Hasan Hınıslı

Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı.

Sokak jargonunda “İngiliz kaşığı ile Fransız maması yiyor” diye bir Terim vardır. Bu terimde aslında “mama”nın yerinde başka bir şey vardır lakin mideler bulanmasın diye biz bu kelimeyi kullanmayacağız.

Son zamanlarda üretemeyen, geçmişte üretilenleri tüketen, oda yetmeyince sapla samanı karıştıranların çoğaldığını görmekteyiz.

Yenileşemeyen geride kalır, geride kalan ise tarihe gömülür. Tıpkı gelişmeye kapalı olupta kendini yenilemediği için tarihin tozlu raflarında sadece adı kalan birçok kuruluş gibi.

Neymiş efendim “Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı” varmış!

Doğrudur efendim, sonuna kadar katılıyor ve bizde uluslar kendi hakkını kendi tayin etmelidir diyoruz. Lenin’de aynen böyle demiş Sosyalist Sovyetler için. Lakin unutulmasın “Sosyalist Sovyetler” için doğru demiş!

Peki, siz ne için diyorsunuz? ABD’nin kanatları altında yaşam mücadelesi verecek olan aslında ileri karakol olacak olan Kürdistan’ı yaratmak.

Sol terminoloji de “Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı” denilen ve açıklaması bilimsel olan bir teori vardır. Bu teori SSCB de uygulanmış lakin pekte başarılı olamamış fakat olmasıda muhtemelen teoriden öteye gidince olası ve iyi niyetli bir yaklaşımdır. Lakin baştanda dediğimiz gibi sosyalist bir gelecek için geçerliliği olan Leninist bir teoridir.

Aslında bugün itibariyle Lenin’de yaşasaydı bu coğrafyada yaşanan var olan durum karşısında sanırım ki durun bakalım derdi!

1860 lı yıllarda Engels ile Marks arasındaki yazışmalarda Engels Avrupa’da ikişer ikişer birlikte yaşayan 4 ülkenin birbirinden ayrılmak istenmesinin desteklenmesi gerekliliğini savunurken, Marks 4 ülkeden ikisinin desteklenebileceğini diğer ikisinin ise desteklenmesinin olası olmadığını söylerken gerekçe olarak iki ülkenin sosyalizme yakınlığını diğer ikisinin ise sermayeye hizmet eden kapitalist sisteme hizmetkâr olacağını söylemiştir.

Böyle bir durumu hatırlatarak sözde Marksistlere katkı sunalım.

Ayrıca sunuda Sosyal demokratlara hatırlatalım; Avrupa’daki tüm sosyal demokrat partilerin ofislerinde Marksın resmi başköşededir.

Bu gün amaç sosyalizm dahi olsa ben kesinlikle Türk ve Kürt ülkeleri olarak ikiye ayrılışmasına karşı olurum.

Neden? Sorusuna cevabım; Bu coğrafya insanının bin yıldır dünyanın belkide hiçbir yerinde olmayan beraberliğinin yanı sıra bu ülkenin batısı Avrupa standartlarında gelişirken doğusu yani Kürtlerin ağırlıkta olduğu bölgelerde halen feodalizmin ilk dönemlerindeki gibi ilkel ve çok fakirlik yaşanmaktadır. Zengin bana fakir sana mantığı bu ülke insanının doğusuna yapılan en büyük haksızlıktır, derim.

Dayısı Kürt amcası Türk olan mehmetin yaşayacağı travmadır derim.

İstanbul’da doğup büyüyen Baran’ın Van’a gidince yaşayacağı yabancılaşımdır derim.

Türkiye’de kendini yenilemeyen, yenilemediği içinde bir türlü dirilemeyen, bitkisel hayattan kurtulamayan, Kurtulmak için hiçbir çaba sarf etmeyen Marksist Sosyalist sol afallamaktadır, bocalamaktadır, şaşkın ve ne yapacağını bilmez haldedir. Bu ne yapacağını bilememezlik tutarsız yol haritası çizdirmektedir. Mao’nun yıllar evvel şekillendirip 11 maddeyle sıraladığı Liberalizmin en vahşisi olan küreselciliğin kuyrukçuluğunu yapmaya başlamışlık halidir!

Son durum olarak, Marksistim diyenlerin bir kez daha, olmadı bin kez daha Leninin “Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı”  isimli yapıtını okumalarını öneririm. Ama gözlüksüz ve yansız!

 

 

twitter.com/HasanHinisli

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Hınıslı Arşivi