Haberdar Gazetesi Yazar Yazıları 1 Mayıs İnatlaşması İstanbul’u Ölü Şehir Yaptı...

1 Mayıs İnatlaşması İstanbul’u Ölü Şehir Yaptı...

.

 1 Mayıs İnatlaşması İstanbul’u Ölü Şehir Yaptı, Peki THY’nin Kırmızı Ruj Yasağına Ne Demeli?


HA GELDİ - ha gelecek derken, beklenen tarih geldi çattı. Sendikalar ve yöneticileri, idarecileri ve denetçileri heyecanla Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamak için hazırlıklarını yaptılar. Bu arada bütün yetkili organlar ve halk, “Geçtiğimiz sene Taksim’de 1 Mayıs kutlanmıştı. Hiçbir şey olmadı. İnşallah bugün de 1 Mayıs kutlamalarında bir şey olmaz ve insanlar mutlu şekilde ailesiyle birlikte (olmayan) bayramlarını kutlarlar” şeklinde düşünüyordu.
Ama ne oldu?
Hükümet, sendikalarla biraraya geldiğinde şöyle bir sonuç ortaya çıktı (Bunu televizyonlarda açıklayan Türk-İş Başkanı açıkladı): “1 Mayıs kutlamaları Taksim’de yapılmayacak. Orada inşaat var. Kimsenin burnunun kanamasını istemeyiz. Onun için 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamaktan vazgeçin.” 
Ama bu “Taksim’de kutlamak yasak” ifadesi tam da 1 Mayıs’ın “bir”, bilemediniz “2” gün öncesinden veriliyordu. Haliyle çalışan sınıfı Taksim’de toplayacak olan sendikalar ve onların yöneticileri, bu ani karar karşısında şoke oldular. Çünkü önlerinde ne zaman, ne de plan - proje üretecek vakitleri vardı. 
Haliyle istenmeyen marjinal gruplar da, bu ani karar kaşısında hükümetin ve sendikaların Taksim inatlaşmasını fırsat bilerek istenmeyen olayları İstanbul sokaklarında yaptılar.
12 Eylül darbesinden bugüne kadar işçi sınfının hiçbir sorunu halledilmemişti. İşçi sınıfının, darbelere karşı mücadeleden yana tavır koymaları da (örgütlenemedikleri için) imkansızlaşıyordu. 
Bu örgütlenmeyi şu maddelerle ele alabiliriz: 
1- Sendikal hakların alınması... 
2- Çalışan sınıfın kadrolaşması... 
3- Türk kadınının eşit ücret alma savaşı... 
4- Alınmayan hakların korunarak ve yasalarla delinmeden kazanılması... 
5- Demokratik Anayasa hakkı denildiğinde, sosyal anayasada işçilerin çalışma saatlerine de yansıtılması... 
6- Taşeron işçiliğinin, kadrolaşmanın önünde en büyük düşman olması... 
7- İşçi hak ve özgürlüklerinin örgütlenmesine engel olan düşüncelere topyekün mücadele edilmesi... 
...olarak algılamak gerekir – Ki, gerçek mücadele de budur.
Ama gelin görün ki 1 Mayıs inatlaşma kararıyla işçiler Taksim’e girememiş... Halk ve polis (büyük bir hatayla) karşı karşıya getirilmiştir.
Şimdi burada şunu sormak gerekir:
“Yasakladınız da ne oldu?..
Yine insanların burnu kanadı...
Yollar harabeye döndü...”
Oysa bu olumsuz gelişmeleri ne hükümet istiyordu, ne de sendikalar ve işçiler. Ama olan, yine işçilerimize oldu ve istenmeyen polisiye tedbirlerinin eşliğinde 1 Mayıs’ı kutlayamadılar.
Halbuki Taksim Meydanı serbest bırakılsaydı, (inşaat var, tehlikeli olur) düşüncesinin yerine, düğün - bayram eşliğinde kutlamalar yaşanacaktı.
Nereden mi biliyoruz?
Elbette geçen seneki 1 Mayıs kutlamalarından.
Bugün hiç kimse ortaya çıkıp da, “Bakın, gördünüz mü? 1 Mayıs’ta Taksim Alanı yasaklandı ve kimsenin burnu kanamadı” diyemez. Kimse ortaya çıkıp da, “Köprüleri kaldırdım... Yolları kestim... Toplu taşımaları çalıştırmadım... Vapur seferlerinin hepsini iptal ettim... Ve olaylar çıkmadı” diyemez.
Aksine, bir şeye ne kadar yasak getirirseniz, marjinal grupların ekmeklerine o kadar yağ sürersiniz. Bu marjinal grupların yaptığı terörist yıkım da, işçilerimizin haklarına kara bir leke sürmekte.
Halbuki bu grupların, işçilerimizin arasına sızmalarını sendikalarımız, geçen seneki 1 Mayıs kutlamasında önlemişlerdi ve hiçbir olay çıkmamıştı. Ama yasak konularak alanların kapanışı... Yolların kesilmesi... Buna benzer bütün hizmetlerden mahrum kalınması, sendikalarımızın elini - kolunu bağlamıştı.

YA GÜZELİM İSTANBUL’UN ESNAFININ ZARARI NE OLACAK?.. 1 MAYIS YASAĞI SİZCE BAŞARILI OLDU MU?..

1 Mayıs kutlamalarına alınan yasak kararı, sadece AKP zihniyetinin değil; bugüne kadar gelen bütün Türk hükümetlerinin kararıydı. Özellikle işçi sınıfının haklarının daha da güzelleşmesi gerektiği yerde Özal hükümetinin, patronlara, “Ufalın” dediği günleri de yaşadık.
Peki ya bugünkü esnafın dükkanlarının zararına ne demeli sizce?..
Bu sorumuza karşılık bize şu soruyla cevap verilebilir pekala:
SORU:  “İşte görüyor musunuz 1 Mayıs’çıları! PKK terörü estirdiler adeta. Bütün dükkanları... Caddelerdeki taşları... Kapıları... Camları kırıp geçirdiler... Esnafa büyük zarar verdiler...”
Biz de bu soruyu soranlara soruyla karşılık verelim:
SORULU CEVAP:  “Hükümet olarak valilik, emniyet ve İçişleri Bakanlığı tedbir aldıysa – Ki almıştır mutlaka – o halde neden bu kadar dükkanlara zarar verilmesine müsaade edildi?..
Neden, yollar harabeye dönmeden polis müdahale etmiyor?..
Neden, camlar kırılmadan önce polis müdahale etmiyor?..
Neden, kapılar kırılmadan ve yakılmadan önce emniyet güçleri o bölgenin emniyetini sağlamıyor?..
Yasak getiren emniyet gücü, şehrin emniyeti için tedbirini de almaz mı?..
Görülüyor ki hiçbir tedbir alınmamış ve sadece kovalamacayla güvenlik sağlanmaya çalışılmış.
Bu 1 Mayıs böyle geçti ama hükümete ve onun yetkili birimlerine de iyi bir ders niteliğinde geçti. Çünkü yasak getirmek, ne kadar yanlış ise... Marjinal grupların yaptığı yıkımları işçilerimizin üzerine yüklemek de bir o kadar yanlıştır. Ümit ederiz ki, bundan sonraki 1 Mayıs’lar 2012 Mayıs’ı gibi olaysız kutlansın. Yasak getirmenin ne kadar büyük bir hata olduğu da anlaşılsın...

THY KIRMIZI RUJ’A KAFAYI TAKARKEN, MİLLİ EĞİTİMİN KILIK - KIYAFET ZORUNLULUĞUNA NEDEN KARŞI ÇIKILIYOR?..

THY, durup dururken bir ferman çıkarıp hosteslerimizin dudaklarına sürdüğü rujun rengine yasak getirmesi kadar saçma sapan karar olamaz.
Efendim neymiş, “Yolcu şikayeti”ymiş...
Yolcuların uçakta geçirecekleri 1, bilemediniz 2 saatlik bir seyahatlerde ne hosteslerimizin giyim kuşamlarına ve makyajına karışma hakkı vardır... Ne de rujun rengine... Yolcularımız sadece aldıkları hizmetin kalitesine bakar ve bundan memnun olmazsa, şikayetini bildirir.
Ama gelin görün ki THY, “Bu bir yolcu şikayetidir” diyerek geçiştirip, padişah fermanını yayınlamakta. Ama bir yerde de, “Biz hizmette kusur etmemek için çalışıyoruz” diyerek şikayetlerini “halkın şikayeti” diye söyleyip, hükümetin düşüncesi doğrultusunda karar verdiğini ne yazık ki saklayamamaktadır.
Oysa THY, tıpkı hükümetin bir uzantısı gibi sürekli kadın üzerinden önlem almaya çalışarak, aklınca (İslami inançlara karşı görev yaptığı yetkisini) kendinde bulmaktadır. 
O halde THY’yi öne sürerek esas düşüncenin hükümetten geldiğine inanarak şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz:
– “Madem ki halkın (yani yolcuların) isteğine göre hareket ederek ruj yasağı getiriyorsunuz ve buna normal diyorsunuz... Peki neden Milli Eğitim kanunlarına karşı isyan ediyorsunuz?..
Neden türban yasağına karşı durarak, ‘Bizim özgürlüğümüz kısıtlanıyor’ diyorsunuz?..
Neden Milli Eğitim’in Atatürk devrimleriyle modernize edilen okul kıyafetlerine karşı demokratik değil diyorsunuz?..”
Görüyor musunuz, bir rujla nerelere geldik.
Eğer ruj yasağını daha da irdelersek, çok derin konuların içine gireriz. Örneğin, Anayasanın ilk maddelerindeki kanunlardan şikayet edilerek Türk toplumunu karşılarına almalarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ama bu ruj meselesine en güzel cevabı, yine iktidarın kendi Bakanı olan Binali Yıldırım veriyor. Bakın ruj yasağına ne diyor: “Kırmızı güzel bir renk. Ay yıldızlı bayrağımızın rengi.”
Umarız iktidarın bakanı haklı çıkar, yasaklarla THY hosteslerimizin özgür giyimlerine ve makyajlarına yasaklar gelmez. 
Bu yasak olayı aklımıza hep şu düşünceyi getiriyor: “Din konusunda bütün düşünürler hemen kadın üzerinden hareket ederek günah kavramına lugat diziyorlar. Oysa kadının dışında İslami düşünceyle yola çıkarak, günah kavramını gerektirecek diğer düşünce platformlarına kafa yormuyorlar.
Neden?
Çünkü orada halkı etkileyebilecekleri bir şey yok da ondan. Eeeee, halkımız da bu gerçekleri görerek kendi düşünceleri doğrultusunda İslami inanışlarını yaşayarak siyasi partilere zemin vermediği zaman, İslam geçinen partiler silinir gider. Ulu önder Atatürk de Türk kadınlarının Arap milliyetçiliğinden kurtularak kendi demokratik haklarına sahip çıkmaları için savaş vermedi mi?..
Daha doğrusu Atatürk türbanlı kadınlardan değil, aksine türban kafalı erkeklerden Türkiye’yi kurtardı.
Anlayana.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *