ORTADOĞU yine kaynayan kazan misali hiç durulmuyor. Ne siyaset arenasında... Ne de ticari ilişkilerde Suriye ile olan ayrılığımız Güneydoğu illerimizi perişan etmiş vaziyette. Bu olumsuz gelişmelerin dışında hele ki son günlerde Suriye’ye karşı büyük bir kampanya başladığını gördükçe, “Türkiye ne yapıyor?” diye kara kara düşünüyoruz.
Kampanyanın adı: Saldır.
Destekçisi: AKP (Türkiye demiyoruz. Çünkü Türk halkının yüzde 99’u Suriye’ye karşı bu saldırıyı istemiyor.)
Diğer destekçiler: Tabii ki başta Amerika, gerisinde ise Fransa ve İngiltere.
Bunlar ayrılmaz kankalardır. Her yerde ve her zaman saldırmak için ellerini ovuşturan kalleş ülkelerdir. Örneğin bu ülkeler mutlaka saldırı gücünü Müslüman ülkeler üzerinde denerler. Eğer bir de o ülkenin petrolü ve yeraltı zenginlikleri varsa, deymeyin bu kalleşlerin keyfine.
Amerika, Fransız ve İngiliz üçlüsü, bütün çabalarını Ortadoğu’ya yönlendirmiş vaziyetteler. Gerçi Mısır üzerinde de oyun oynamak istediler ama yapamadılar. Çünkü Ortadoğu’ya fitne sokup halkı kışkırtmak başka şey... Bir de o kışkırttığı halka yine o ülkenin ordusunun sahip çıkarak iktidara ders vermesi başka şey. Mısır ordusu bu ders olayını hayata geçirdiği için, kalleş üçlüye gerek kalmamıştır.
Ama yine de Mısır’ın karışması için elinden geleni yapmaya çalışan emperyalist güçler, “Mutlaka Ortadoğu’ya girmeliyim ve yeraltı zenginliklerini almalıyım”dan yola çıktıkları için çok sabırlı bir şekilde fitnecilik yaparak kendilerini beklemeye aldılar.
Fakat o da ne?..
Suriye’de bir şeyler oluyor.
Hemen hareketlenerek Ortadoğu planlarını işleme sokmak için tekrar olayın üzerine atlamaya çalışan kalleş üçlü, heyecanla NATO’yu ve Birleşmiş Milletler’i de devreye sokarak galonları hayal etmeye başladılar.
Ammaaaaa...
Ne yazık ki plan yine tutmadı. Çünkü kimyasal silah kullanıyor dedikleri Suriye için, yetkili organlar “Henüz izine rastlanılmadı” diyerek kalleş üçlünün planlarını çürütüyordu...
Eeeee bu sefer başka nedenlere sarılmak istediler ama o da tutmadı ve dünya kamuoyu Suriye olayına duyarsız kalmadı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yürüyüşler ve protestolar kendini göstermeye başladı.
TÜRKİYE BU OLAYIN NERESİNDE DERSENİZ!.. BİZE GÖRE MERKEZİNE GİRMEYE ÇALIŞIYOR!..
Bir de bakıyorsunuz ki AKP, Suriye’ye bomba atılması için adeta heyecanlanıyor ve bir an önce askeri müdahalenin başlamasını istiyor. Hal böyle olunca da insanın aklına bazı sorular da takılmıyor değil hani. Bu düşünceler ışığında iktidara sorular sormak istediğinizde, herhalde cevapları şunlar olacaktır:
SORU: “Yahu Müslüman değil misiniz?..”
CEVAP: “Elhamdülillah Müslüman’ım...”
SORU: “O halde Suriye’den ne istiyorsunuz?..”
CEVAP: “Halkına karşı kimyasal silah kullanıyor. Buna kayıtsız kalamayız.”
SORU: “Peki ama siz bunun önüne geçmek için siyasi atak yapacağınıza neden emperyalist güçleri Suriye’ye müdahaleye davet ediyorsunuz?..”
CEVAP: “Biz NATO ülkesiyiz. NATO bu gibi zorbalıklara karşı askeri müdahaleyle Suriye’ye cevap vermesi gerekir. Biz de bunu dile getiriyoruz.”
SORU: “Evet ama, bu ülkeler değil miydi zamanında Türkiye’nin canını almaya çalışan?.. Bu ülkeler değil miydi ‘Irak’ta kimyasal silah var’ dümeniyle kıyım yapanlar?..”
CEVAP: “Ses yok...”
Çünkü yanlı basın olmayan ve halkın yanında yer alan görsel ve yazılı basının bu sorularına karşı iktidarın net bir cevap verdiği hiç görülmemiştir.
DİYELİM NATO (AMERİKA) SURİYE’Yİ BOMBALADI VE GERİ DÖNDÜ, NE OLACAK?..
Türkiye’deki iktidarın hırsı konuya o kadar sabit bir fikirle bakıyor ki... Ne derseniz deyin... Ne yaparsanız yapın... Tehlikeleri ne şekilde önlerine koyarsanız koyun... Nuh deyip, peygamber demiyorlar.
Dedikleri tek şey: Suriye’ye saldıralım.
Diyelim NATO (aslında kalleş üçlü) Suriye’yi vurdu ve gitti. Siz sanıyor musunuz ki Suriye’de artık sular durulacak?..
Aksine daha çok kızışacak ve taraflar fazlalaşacak. Bu taraflar da kendilerine taraftar bulmak için kurulu düzen olan Şam yönetimini topa tutarak ortalığı daha da kan gölüne çevirecek.
Nasıl mı?..
Nasıl olacak, bölgedeki (daha doğrusu bölgemizdeki) terör grupları sayıca fazlalaşacak ve batan geminin misali Esad’dan toprak kazanmak için Suriye’yi 5’e, hatta 10’a bölecekler.
Sonrası mı?..
Eeeee bu da İsrail’in ekmeğine yağ sürülmüş olacak. Tabii Amerika’nın 80 - 90 senelik bir Türkiye oyunu da yavaş yavaş masaya yatırılacak.
Çünkü Suriye’de etnik gruplara fitne sokulmadıkça...
Suriye karıştırılmadıkça...
Kürdistan olayı kaşılmadıkça...
Ortadoğu’daki BOP hayali tozlu raflarda bekleyecekti.
OBOMA TEMKİNLİ OLMAYA ÇALIŞIYOR, ÇÜNKÜ IRAK’TA BATAĞA BATMIŞLARDI...
Bugün ise Obama, Bush’un yaptığı taktiği kullanarak “kimyasal silah kullanıyor” diyerek Suriye’ye saldırmaya çalışıyor. Ama bir yandan da kara kara düşünüyor:
– “Yahu ben Suriye’ye saldırırsam, bütçemde 50 milyar dolarlık bir fonla bunu nasıl yapabilirim?..”
Tabii bunun yanında Pentagon da uyarılarda bulunuyor. Temsilciler Meclisi ise işi çok ciddiye alarak “Amerika’yı batağa sürükleyemezsiniz” gibisinden uyarılarda bulunarak dünya kamuoyuna da şirin görünmeye çalışıyorken...
Fransa ve İngiltere ise hazır bekliyor.
Kalleş üçlü bu niyetteyken, Türkiye’deki gelişmeler hep yanlış politikalarla kendine kurtuluş arıyor.
Örneğin ekonomi allak - bullakken...
Türk insanının yüzü hiç gülmüyorken...
Piyasa ekonomisi felç haldeyken...
Mısır’la olan gereksiz siyasi çatışmalarla hedef tutturulamazken...
Başka ülkelerin iç işlerine karışma yetkisini kendinde bulurken...
Komşumuz olan Suriye’deki iç meselenin yansımaları terör olasılığına dönebilirken...
Şu anda sınırlarımızda yaşayan terör gruplarının Esad’a karşı silahlanmalarına yardımcı olmak gibi çok büyük bir hataya yardım edilerek adım atılmışken...
Arap Birliği’nin “Suriye’ye karşı savaş istemiyoruz. Diplomasiden yanayız” diye bir politika gündeme gelirken...
Türkiye’nin sınırları delik deşik edilmişken...
PKK şerefsizlerinin ellerini - kollarını sallaya sallaya Türk ordusuna karşı hava atarlarken...
Binlerce teröristin kaçakçılık adı altında sınırlarımıza dayanarak Mehmetçiğe ateş açarlarken...
Suriyeli vatandaşların sınırlarımızda kaldıkları çadır kentleri beğenmeyerek şehirlerimize dağıtılarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılırken...
Güneydoğu illerimizdeki ekonominin iflasına karşı halâ inatla “ifas - miflas yok” diyerek halk hiçe sayılırken...
Rusya’nın Suriye politikası sizinkiyle çelişirken...
İran’la sorunlar yaşanırken...
Irak’la da aynı sorunlar gündemde tutulurken...
Bütün komşularımızla kavga ediliyorken...
Siz neyin Suriye’sinden bahsediyorsunuz?..
“Biz Suriye’nin tek parça olarak kalmasını istiyoruz” derken, bugün NATO’ya “Esad’ı vur” demenin mantığı nerede?..
Esad sonrası Suriye’nin tek parça kalacağını sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Aksine Esad sonrası terör grupları Suriye’yi 5’e, hatta ve hatta 10’a bölecekler. Ve bu da bizim sınırlarımızda terör örgütlerinin yapılanmasına ve bir daha da düzeltemeyeceğiniz bir yapıya gireceğini şimdiden kabul etmelisiniz.
Bu arada PKK’yı nereye koyacaksınız?..
Kürdistan denen hayali bir devleti gerekleştirirseniz eğer, işte o zaman Türkiye’nin başına çok büyük bir dert açmış olacaksınız.
Sınırımızdan öte kırmızı çizgimiz var diye övündüğümüz yerlerin hepsi terörist grupların elindeyken. Acaba hiç düşündünüz mü, “Eğer ilerde sınırlarımızda böyle bir yapılanma olursa, TIR’larımız güvenle nasıl geçecekler?” diye...
Hayır, hiç düşünmediniz...
Düşünmek bile istemiyorsunuz.
Tek düşündüğünüz şey, iktidarda kalayım, Türkiye ne olursa olsun...
Yanlış politikalarınız Suriye’ye er - geç toslayacak ve bu saydığımız olasılıklar da şimdiden adımını atmaya çalışıyor. Onun için Suriye’yi bombalamak... Esad’ı devirmek... Kalleş üçlüyü burnunun dibindeki Müslüman kardeş ve dost ülkeye bombası atılmasını sağlamak için destek vermek, hataların en büyüğüdür.
Ayrıca...
Flaş haber olarak ajansların geçtiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye toplantısı haberinde (müdahale yönünde) uzlaşma sağlanamaması size “Bir şeylerin yanlış gittiğini” göstermiyor mu?..
Dışişleri ne iş yapar?
Ülkenin karanlıkta bekleyen bir yığın meselesi varken... Suriye’yi Türkiye’nin gucağına atmanın kime ne faydası olacak?..
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande “Suriye’de politik çözüm istiyoruz” derken, AKP olarak halâ “Suriye’ye saldıralım” demek, sizin barışsever bir siyasetçi olduğunuzu göstermez.
Bunun yanında, Suriye sonrasını da düşünerek şimdiden Esad’a diplomatik yoldan işbirliğine girerek Türk ekonomisinin kalkınmasını düşünmelisiniz.
Yok eğer illaki savaş istiyorsanız, bunu; “Komşu Suriye’ye karşı değil”... PKK’ya ve sınırımızdaki terör gruplarına karşı yapın.
Artık Amerikancı politikayı bırakın beyler...
Kendinize gelin...
Dünya bir tek Amerika’dan ibaret değil.
Bağımsız olacaksın ki sana methiyeler düzsünler...
Atatürk’ün bağımsızlık savaşına saygı duyacaksın ki milli zaferlerin ne anlama geldiğini bilesin ve bilmeyenlere de bildirmelisin.
Bugünkü gelişmelerden bir sonuç çıkaramadıysanız...
Pes doğrusu.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *