Efendim bilirsiniz politikacıların aba altından sopa göstermeleri kadar bir söylemin içi boş gibi duran aslında iyi okununca içinden neler neler çıktığı sonradan anlaşılan bol dokundurmalı sinyalleri vardır. Başbakanda bu dili çok iyi kullanıyor gibi görünse de işin kökeninde Kasımpaşa kültürü olunca yöresel heyecandan olsa gerek açık vermekten de geri kalmıyor.
Son yıllarda refleks hareketli çam devirmelerine bir yenisini daha ekleyen Başbakan bence artık halüsinasyon dönemine girdi! Son söylediği öyle sıradan bir şey değil, hele ki CHP’liler tarafından hiçte boş geçileceğe benzemiyor.
Başbakanın incilerine bir göz atalım: <CHP 33 kez Anayasa mahkemesinin kapısına gitti. Cumhuriyet tarihinde böyle bir siyasi parti yok. Yatıyor kalkıyor Anayasa Mahkemesi’nin kapısında. Herhalde Anayasa Mahkemesi’nde bıkmıştır. Bunların siyaset anlayışı kriz. Biz 81 vilayetimizi hizmetlerle eserlerle donatırken, muhalefet Ankara’da engel çıkarmanın gayreti içinde. Biz hakkı haklıyı savunurken, muhalefet istismar siyasetinin peşinde, yapılan iş bu>.
Tabii ki CHP’lilerin dediklerini ben çok iyi duyuyorum! Ne diyor CHP’liler; 33 kez Anayasa mahkemesine gittik. Peki, Sayın Başbakan biz bu 33 İtirazımızın kaçında haklıyız onu da bir söyleseniz. 33 kere yapılan anayasaya aykırı itirazımızın kaç tanesi yasal değilmiş, yasaya uygun değilmiş de geri dönmüş. Bunuda bir söyleseniz, sizin ağzınızın içine bakan medyanız bunuda bir yazsa seçmeninizde bir zahmet bunları sizin ağzınızdan duysa ne güzel olur.
Başbakan bakın daha neler diyor: <Atatürkçüyüz" diyorlar. Atatürk kalksa bunların hepsini mezara gömer>.
Buraya çok dikkat edilmelim! CHP’ye taarruza kalkan başbakan asıl gizli göndermeyi Atatürk’e yapıyor. Satır aralarında Atatürk’ün insanları mezara gönderdiğini ifade ediyor!
Biz Başbakanın gaflarımı yoksa dil sürçmesi mi olduğuna siz okurların karar vermesini düşünüp artık ansiklopedik bilgi olan bu “söz”leri sıralayalım dedik.
Oğlunun işsiz olduğunu söyleyen babaya “Senin oğlun da işsiz kalsın, otur” diye bağırması.
28 Kasım 2004: (Erzurum'da bir çiftçiye) “Yahu bu millet, yatıp kalkıp size mi çalışacak?”.
4 Ağustos 2006: (TMO'nun fındık alımı yapmasıyla ilgili) “Bu işi anlayan da konuşuyor, anlamayan da; davulcu da konuşuyor, zurnacı da”.
11 Temmuz 2006: ( Yasin el Kadı haberleri ile ilgili) “Biz bunların derdini biliyoruz. Ben sabırlı gidiyorum. Açık ve net söylüyorum; vakti geldiğinde kesinlikle açıklayacaklarım, inanıyorum ki o zaman milletimi çok daha rahatlatacak, ama onları da hoplatacaktır”.
11 Şubat 2006: ('Anamızı ağlattınız' diyen çiftçiye) “Artistlik yapma lan. Ananı da al git”.
5 Şubat 2006: (İmam hatiplerle ilgili) “Dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakıyorsunuz, yüzde 70'i meslek liseli. Bizde ise meslek liselerine geçiş yok, geçit de yok. Yüzde 30'un yüzde 3'ü imam hatip. Hani büyütüyorlar ya, hani hepsi imam hatip anasını satayım. Yüzde 27'si diğerleri, etmeyin ya.”
29 Ocak 2006: İstanbul'da katıldığı bir toplantıda, mal varlığını grup toplantısında açıklayacağını söyleyen Erdoğan, daha sonra kendini yalanladı. Basını “akla hayale gelmeyecek sansasyonel haberler” yapmakla suçlayan Erdoğan, “Hakikaten cımbızlama yapmadan aynen yayımlayacaksanız söyleyeyim. Nedir o? Ben dün orada 'Mal varlığımı açıklayacağım' demedim. Ama bakın bugün gazetelerde, mal varlığımı açıklayacağım ilan ediliyor. Salı gününe kadar ellerinde çelik çomak var” dedi.
25 Ekim 2005: ( Deniz Baykal 'a) “Adam okusa, nelerin pazarlanacağını bilir. Ama marketingde nelerin olduğunu bilmediği için konuyu kendi dünyasına götürüyor”.
24 Eylül 2005: (YÖK Başkanı'nı eleştirirken kafasını göstererek) “Burası basmıyor. Hayatta iki koyun gütmediği ve hayatı yaşamadığı için bunu kavrayamıyor”.
Başbakandan inciler diye kısa başlık altında toparlayalım;
“Askeriye yan gelip yatma yeri değildir!
Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim!
Gâvur İzmir!
Burası Sakatatçı değil!
Din birleştirici çimentodur!
Türbanda söz hakkı ulemanındır!
Nakil ilmühaberiyle İstanbul'a girilmelidir!
Üç çocuk yapın!”
1.07.2009 daki yazımıza ilave edeceğimiz daha çok Başbakanın incisi var, ancak biz unuttuğumuz bir kaç tanesini daha hatırlatalım dedik ve alt satırlara ekledik…
“One minute” olayından sonra yaptığı açıklama “Tepkim Moderatöreydi!”
“Bizim öyle bir sorunumuz yok.” Kürt sorunu hakkında fikrini soran Belçikalı gazeteciye.
“Kürt sorunu hepimizin sorunudur.” 12 Ağustos 2005 - Diyarbakır konuşması - Sabah
“Kürt meselesi değil terör meselesi var.” 5 Ocak 2007 - Sabah
Bilimde, sanatta, mimaride, dilde, musikide günlük yaşam alışkanlıklarında, hatta yeme içme kültürlerinin transferinde Haçlı Seferleri son derece etkili olmuştur(!) Haçlı Seferleri tarihi sadece savaşlar, çatışmalar tarihi değil, aynı zamanda bir kültürel etkileşim, yakınlaşma, birbirini doğrudan tanıma tarihidir. Nitekim birbiriyle savaşan ordular, savaşın hemen ardından ticari faaliyetlere başlamışlar, malların mübadelesi süreciyle birlikte kültürlerin mübadelesi sürecini de başlatmışlardır.
Oğluna iş isteyen vatandaşa “Senin oğlun da iş bulmayıversin”.
Müslüman Irak'ta bulunan Amerikan askerlerinin memleketlerine sağ salim dönmeleri için dua etmesi…
Devamı mı?
İnanın köşemde yer kalmadı, bizde öyle coştuk ki 3. Sayfaya geçtik duracağımız yok. İyisi mi devamını başka bir zamana saklayalım…
twitter.com/HasanHinisli