Bayramda Kurban Edilen Koyunlar Değil, Emekliler Ve Türk Halkı Olmuştur!..
HER bayramda olduğu gibi, bu Kurban Bayramı’nda da emekliler ve Türk halkı unutulmuştur. Hatta unutulmaktan da öte, hiç akla dahi getirilmemiştir.
Neden mi?..
Açıklayalım: Daha Kurban Bayramı’ndan birkaç ay öncesine kadar hükümet tarafı duysun diye çeşitli sendika örgütleri ve emeklilerce şu açıklamalar yapılıyordu:
– “Bugüne kadar emeklilerin hakları hükümet tarafından yapılan kıyaklarla bankalar tarafından yenmekte. Oysa hükümet bu konuya derhal el atarak emeklilerin hakları olan promosyonlarla ilgili bankalarla görüşmelere başlamalıdır. Hiç olmazsa şu önümüzdeki Kurban Bayramı’nda emeklilerimiz evlerine (Kurbanlık koçtan ziyade) yemek ve aş götürsünler. Borca girmeden rahat bir nefes alsınlar.”
Konu böylesine açıklandığında hemen Çalışma Bakanı açıklamalarda bulunuyordu:
– “Bu konuda bankalarla görüş birliğine yavaş yavaş varıyoruz. Bankaların promosyonla ilgili düşüncelerini almamız için toplantılar düzenliyoruz.”
Evet...
Açıklama bu kadar sade ve ne sonuca gidildiği de şüpheli olan bir açıklama.
Akabinde emekliler seviniyor ve “Ne güzel bir haber. Yıllardır paramızı vermeyen hükümetin bankalarla görüşerek promosyon hakkımızı alması bizim için bir piyango gibi. Ama piyango gibi de düşünülmemeli. Çünkü bu promosyondan doğan alacaklı durumumuz, bize ana sütü gibi helaldir. Bakanlık, bankalarla görüşüyormuş. İnşallah bu Kurban Bayramı’nda doğal hakkımızı alarak elimizi ve evimizi rahat ettiririz.”
Yani, promosyon haberi bayramdan 1 - 2 ay öncesine kadar duyurulduğundan dolayı, kamuoyu büyük bir heyecanla şöyle düşünmüştü:
– “Bayrama daha çok var. İnşallah bu zaman içinde hükümetin bakanlığı, bankalarla görüşmeler yapar ve yasal olan promosyon hakkımızı alırız. Hiç olmazsa ikramiye gibi bir paranın elimize geçmesi, bizlere çok büyük moral verecek.”
Peki ne oldu?..
Çalışma Bakanlığı, bankalarla görüşmeler gerçekleştirdi. Ardından da şu açıklama yapıldı:
– “Bankalarla görüşüyoruz. Ancak bu görüşmeler bir kerede biraraya gelmekle çözüme kavuşmaz. Birkaç kez daha biraraya gelmemiz gerekiyor ki, promosyon konusunda bir sonuca ulaşabilelim.”
Haydaaaaa...
Sürekli irdelenen bir konu, bu sefer de bakanlık tarafından duraksatılıyor.
Peki neden?..
Niçin böyle bir açıklama yapılıyor?..
Neden emekli, dul ve yetimlerin promosyon hakları söz konusu olduğunda hükümet ve onun bakanlığı bu kadar ilgisiz ve alakasız duruyor?..
Biz açıklayalım:
1– Emekliler, adeta hükümetin sırtında bir kamburmuş gibi düşünülüyor.
2– Özelleştirmelerde her şeyi sattığını, ama emeklileri satamamanın üzüntüsünü taşıyor.
3– Seçimlerde ellerinde koz olarak tutmak için emekliler sürekli süründürülmek isteniyor.
Bu üç olasılığın da hükümet tarafından düşünüldüğünden adımız kadar eminiz. Çünkü eğer emekliler düşünülmüş olsaydı, bugün; bu konu hiçbir zaman gündeme gelmemiş olurdu.
Ama nedense ne bu konudan vazgeçiliyor...
Ne de bu konu bir an önce sonuçlandırılmak isteniyor.
Varsa - yoksa AKP hükümeti yağlanacak... Pohpohlanacak ve sonuç olarak da promosyon konusunda lütfen olarak hareket edilecek.
Bugünkü görüntü tıpkı budur.
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ, ERDOĞAN’A YAĞ ÇEKMEK İÇİN EMEKLİYE BİLE FIRÇA ÇEKİYOR!..
Geçtiğimiz günlerde Spor Bakanı Kılıç, Zonguldak’ta bulunmuştu. Tabii kendisi sürekli tezahüratlar bekleyen bir şahsiyet olarak görünüyordu. Ama bu sefer tezahüratın yerini eleştiri almıştı.
Zonguldak’ta genel merkezde yaptığı bir incelemede Necla Karadeniz isimli bir kadın, kendisine hem şikayet ve hem soru karışımı şu ifadeyi kullanmıştı:
– “Hastanedeki ayak bastı paralarını kaldırın...”
Vay, sen misin bunu söyleyen.
Bakan Kılıç, hemen gardını alarak başladı icraatları anlatmaya. Ve durup dururken yaptığı isabetsiz bir açıklamayla konuya nasıl yaklaştığını hemen orada gösteriverdi. Kendisine soru soran kadına Bakan Kılıç, hemen şu açıklamayı yapıverdi:
– “Hastanelere girerken 3 kuruş, 5 kuruş katkı parası vermezsek canı sıkılan hastaneye gider. Onun için 3-5 kuruş katılım payı olacak ki, canı sıkılan gitmesin...”
Bakana göre Türk halkı, durup dururken hastaneye gitmekte. Durup dururken kendisini hasta etmekte. Hatta durup dururken kendisine boş vakit ayırarak kuyruklara girip hastane sıralarında beklemekte.
Hiç böyle açıklama yapılır mı Sayın Bakan?..
O zaman Bakana önerimiz, 3-5 kuruş yerine, 3 bin - 5 bin lira deyiverin de, hastaneler bomboş kalsın. Böylelikle halkın sağlığının sağlıksız şekilde gittiğinin farkına bile varmamış olursunuz ve böylece moraliniz iyi olur.
Ne dersiniz?..
EMEKLİLİK DENİNCE NEDENSE AKP HÜKÜMETİNİN ELLERİ AYAKLARI TİTRİYOR!..
Durun daha bitmedi. Bakana sorular devam etti.
Yine sade bir vatandaşın Bakana, “Yeni emekli ile eski emekli maaşı arasındaki farkı ne yapacağız?” sorusu oldukça kendisini sinirlendirmiş olacak ki, hemen ekonomiden girdi konuya. Ve Bakan bakın neler dedi:
– “Biz IMF’den borç almadan emekli maaşını ödüyoruz. En son intibak kanununu çıkardık. 3 katrilyon yıllık maliyeti var. ‘Allah Tayyip Erdoğan’dan ve hükümetinden razı olsun ama biraz daha verseniz iyi olur’ diyebilirsin, onu anlarım. ‘Bir şey yapmadın’ dersen ben yürür giderim. Allah’a emanet ol...”
Yani Bakan kısaca şunu diyor:
– “AKP hükümetine (hatta özellikle Erdoğan’a) Allah razı olsun demezseniz, durup dururken ne sizin sorularınızı dinlerim... Ne de sizlerin sorunlarınızı hükümete iletirim. Ama AKP’li olursanız o zaman iş değişir. Hele ki (Tayyip Erdoğan’dan Allah razı olsun) derseniz, sorunlarınız halolmuş bilin...”
Bu sonuca nereden mi vardık?
Şuradan: Necla Karadeniz adlı bayan, Bakana, “Emekli memurlara da zam bekliyoruz” deyince, Bakan Kılıç, hemen cevabı yapıştırıverir: “Abla konuşmak kolay, biraz da oy verin, çalışın, gayret gösterin. Vermiş gibi durmuyorsun.”
Eeeee, Necla hanım da Bakana anında cevabını verir: “Size artık oy vermeyeceğim.”
Bu neyi gösteriyor?..
Şunu:
Eğer AKP’ye sıcak bakıyorsan...
Eğer AKP’ye sempati duyuyorsan...
Eğer AKP’ye oy vereceğim diyorsan...
Eğer AKP’ye ruhen bağlılığını gösterebildiysen...
Eğer AKP’ye karşı olanları bertaraf ediyorsan...
O zaman Bakan Kılıç, sizin şikayetinizi özel olarak hükümetine iletecek ve sorunu kökten halledecek.
Ama şikayet babında sorular soruyorsanız, o zaman iş başkalaşıyor...
Kim ne derse desin, kim nasıl algılarsa algılasın, AKP hükümeti değil emeklilerin şikayetlerini... Onların adlarını dahi duymak istemiyor. Emeklilerin bayram müjdesi dahi AKP için sanki büyük bir yük gibi görünüyor. Ama banka promosyonlarından doğan haklar nedense faiz lobisince bölününce kimse bir şey demiyor.
Kısaca, emekliler Kurban Bayramı’nda kurbanlık koyun gibi algılandılar. AKP hükümeti olarak, kendi ürettikleri siyasetlerinden dolayı faiz lobisini yaratan bir iktidar olduklarını unutan bir pozisyona büründüler.
Ama halkın karşısına çıkınca da, sütte leke var da bizde yok gibisinden bir masumiyetle fetvalar vermeye başladılar.
Fakat AKP hükümetinin mitinglerde verdiği şu “Fakir fukara, garip guraba...” sözlerini duyunca, özellikle geliri çok düşük olan insanları incittiğini bilmelidir.
Yani bir insana fakirse, “Sen fakirsin” demek çok ayıptır. Ayrıca, “Garip, guraba” diyerek de fakir insanların gizliliklerini ortaya dökerek onları incitmek bir o kadar günahtır.
Ama bugün, promosyon haklarından doğan maddi boyutu adeta vermemek için çaba gösteren AKP hükümeti, bir daha mitinglerde ortaya çıkıp da, “Fakir fukara, garip guraba...” diyerek maddi güçlükler çeken emeklilerin duygularıyla oynamamalıdır. En azından promosyonları bir an önce emeklilere vererek “onları aşağılamadan” kendilerini toparlamalarına yardımcı olmak zorundadır.
Tabii bu zorunluluğu hissediyorsa...
Unutmadan söyleyelim: “Hükümet, ‘Benim halkım Kurban Bayramı’nda etsiz kalmadı’ diyorsa... Adamlarını marketler zincirine göndersin ve 10 ile 12 ay taksitle kurban aldıklarını gördüğünde şaşırmasın.”
Bu kurbanları da o hiç istemediği ve vatandaşlara “iptal edin” dediği kredi kartlarıyla aldıklarına tanık olacaktır.
AKP hükümeti, emeklileri ve Türk vatandaşlarını düşünmeden “Ekonomide zirveye gidiyoruz. Her şey teyet geçiyor” diyeceğine... Biraz daha gerçekçi davranarak, “Ekonomide ülkeyi mahvetmişiz” diyerek özeleştiri yapmalıdır.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *