Dünden devam...
Bu arada da işi öğrenmiş herkesten yana olmuştur. Bu partilerde genelde delege ağalığı hakim olduğundan kazanmanın koşulu bol miktarda sana bağlı emre itaat eden, sallabaş üyeler olmalıdır.
Bunu da çabuk öğrenmiş kocaman tarafından acil olarak alt, üst, karşı komşu ile bakkalın çırağı ve sucuyu da kapsayan toplam 6 tane üye yapar ve 6 ile çarpar. Etrafa 36 tane üyem var yalanı ile kendini şişirip var olandan güçlü gösterip Palavra meydanı Marmara Caddesi’nde kimi görseler “merak etme seninle olmayıp kiminle olacağım” diye önüne geleni kandırıp kurulmayan, olmayan Pazar yerlerini pazarlar, bol keseden ahkam kesip daldan dala konarlar.
Ayrıca bu partilerde, partiye gelir sağlamak amacıyla sıkça yemekler, geceler, balolar yapılır. Bu saydığımız “dallamalar” asla kendi ceplerinden para verip bir tane dahi bilet almaz, aksine hayali destek verdikleri parti ileri gelenlerinden biletleri ilk günden rezervedir.
‘Bunlardan bir şey olmaz’ bir seferliğine bir şeyler kazanır sonra çeker giderler. “Karışmayalım, çirkefi başımıza musallat etmeyelim” deyip susarsınız. Aslında susmak onlara cesaret verir, iyice cüret kârlaşır, saldırganlaşırlar. Bu tiplerin ‘cilası çok çabuk dökülür’, ‘hemen foyası ortaya çıkar’ sanırız fakat bunlar asla bitmez, biri gider bini gelir.
Bir de bunların bir üst versiyonu duble yalakalar var. Bunları ilk saydığımız tiplerden ayırmamalıyız aksine birinci gurubu bunlara dâhil etmeli, onların bir üst rütbesi olarak kabul etmeliyiz. Bu duble yalakalar her yerde var. Siyasi partilerde, derneklerde, iş yerinde, apartmanda, sokakta, resmi dairelerde aklınıza gelebilecek her yerde.
Bu duble yalakalar ne hikmetse biçaredirler aslında. Çok da zavallıdırlar. Tek başına yaşar ama çevresini kalabalık sanırlar, birini bulunca onu kolay kolay başka birini bulmadan bırakmazlar, hatta kullanıldıklarını bile bile bırakmazlar. Çünkü bırakırsa yalnız kalacağını biliyordur. Onu hediyelere boğarlar. Boş buldukları her an bulundukları kurum veya parti başkanlarına, delege ağalarına, patronlarına veya müdürlerine çalışma arkadaşlarını diğer üyeleri veya çalışanları ispiyon ederler. Kendilerini bütün işleri yapan, başarılmazı başaran tek önemli kişi gibi gösterirler. Karşısındakini yağlar yıkarlar, her şeyi onlar bilirler.
Bir de ellerine koz geçti mi yandı gülüm keten helva. İşte o zaman yeme de yut olurlar. Zorda kalınca da salya sümük ağlamaları yok mu evlere şenlik. Sağa sola herkese çamur atarlar. ulaşabildikleri yere ulaşınca geçmişteki başarısızlıklarını başka nedenlere veya kişilere bağlar başlarlar iftiralara. “Bir gün lazım olur” diye bolca şeyler sakladıkları bohçalarını açarla, başkalarına ait önemli önemsiz ne varsa etrafa savururlar. Savurdukça ve de ağladıkça kıdem mevki alır, basamak atlarlar, gelirlerini arttırırlar.
Eğer siyasal bir görev için seçilememiş ıskarta kalmışlar ise önlerindeki seçilmişe yalakalık üstüne yalakalık yapar, her gecede tez elden ölmesi için durmadan dua ederler ki ‘ölse de yerine geçse’ diye, Hatta ve hatta büyücülere bile gittikleri vakidir. Allah hepimizi bu tiplerden korusun…
Komik olan ise herkes onların yalaka olduğunu görür ama görmedikleri, anlamadıkları salağına yatarlar. Çünkü bu tiplerde her tehlike, her iftira, her tür inkâr mevcuttur… Benden duymuş olmayın ama bu yalakalar her an her yerde yalan yanlış ispiyonculuk, gammazcılık, iftira, hile yaparlar milleti bir birine kırdırırlar…
Bir de mülayimler vardır; bu türler bu aralar çok azaldı ama az da olsa hâlâ var. Cefakâr ve de fedakârdır bu mülayimler çalışmaktan başka bir işe karışmazlar. İdealistlik uğruna ellerinde var olandan da olurlar, her türlü zor işi zorunsamadan yaparlar ama en az işi yapar görünürler. İyi niyetli oldukları için "semerine" ha babam de babam yükü bindirdikçe bindirirler. Haklı da olsalar hep haksız duruma düşerler. Mutlaka kurnaz bir yalaka bu mülayimlerden birinin üzerine çıkar yükselir. Seneler sonra "Yaa amma da enayiymişim" diye öz eleştiri yapabilme yeteneğine kavuşurlar ve bununla da ömürlerini tüketip avunur dururlar.
Üç tip insan kaldı dedimse de siz pek itibar etmeyin ülkemizde tip bolluğu var; dönekler, yalakalar ve Mülayimler. Bakın çevrenize yüzlerce bu tiplerdeki kişilerle karşılaşacaksınız.
Dördüncü tipi görünce şaşırmayın; onlar da "sinsiler". Oldukça çokturlar ama ortalıkta pek görünmezler hayalet gibidirler. Bu tipler kendinden evvelki diğer üç tipi kullanan, şeytana papucunu ters giydirenlerdir.
İnşallah bu dördüncü tip karşınıza hiç çıkmaz…
Beşinci tipler ise kendini en iyi solcu sanan ‘emek savunucusu’ ahkâmları kesen ama emekçilerin önce duygularını sonra emeğin kan ve de her şeylerini sömüren, hayatlarında hiç çalışmamış, ter akıtmamış konuştuklarıyla yaptıkları birbirini tutmayan bazen "sol" kulvardaki bir siyasi partiye "sağcı" demesine rağmen o parti'den nemalanmak için durmadan kapısının önünde yalanan, ağzından salyalar akan sahtekârları, asalak parazitleri kısacası başkalarının sırtından yaşamını sağlayan hırsız lümpenleri mümkün olursa ilerde yazacağız…
Değişmeyen yazılar/2007