DÜNDEN gelen büyük bir kinle Türkiye’nin başına geçen AKP zihniyeti,
bugün Türklere olan kinini gençlik üzerinde baskısını artırarak devam
ettiriyor. Bu devamına bir de yalanlarıyla - dolanlarıyla Atatürk’e
olan kin ve nefretlerini ekleyerek, sürekli Cumhuriyet’in laik
unsurlarını ve siyasal mekanizmalarını tıkamaya çalışıyor.
Eline ne geçiyor dersiniz?..
Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma sevinci geçiyor.
O halde bunu ne zaman sonlandıracak dersiniz?..
Ta ki Türklük unsurlarını...
Türklük destanlarını...
Türklük kalemlerini...
Türklük duruşunu...
Ve Türk milleti ifadelerini yok edince...
Peki bunları yapmaya imkan var mı?..
Hayır...
Yok...
Olamaz da...
Olması için milletine hoş görüneceksin... Onlara karşı “Ezici
çoğunluğum var zaten” diyerek despot girişimlerin yerine, “Halkımın
istekleri doğrultusunda ülkemi refah düzeyine getirirsem, amacıma
ulaşırım” diyeceksin.
Ama bu refah düzeyi sonrası beklenen amaç, Cumhuriyet’i ve laik düzeni
yıkarak değil... Bilakis Türklük destanına bir destan daha yazarak
devletini ve milletini yüceltmelisin.
Bunlar düşünülüyor mu?..
Hayır.
Akla getiriliyor mu?..
Hayır.
Akıllara getirilen tek şey, şeriat düzeni içinde Türkiye
Cumhuriyeti’ni İslam cumhuriyeti haline getirip kendisini de padişah
ilan ederek, modern Türkiye’nin gerici Osmanlı düzenini yaşatmaya
çalışmak.
Ne buna imkan vardır... Ne de olanak...
Bir defa bunları yapabilmek için Türklük kavramı üzerinde oyun
oynamayacaksın. Türklüğü silmeye çalışmayacaksın. Din ile siyaseti
birbirine karıştırarak ülkenin çoğunluğunu ve azınlığını birbiriyle
çatıştırmayacaksın. Gençliğe olan kinini ve nefretini maddi - manevi
işkenceye dönüştürüp tüm Türk toplumuna yüklenmeyeceksin.
Tüm bu gerçekler ışığında bir de Atatürk’ün o zamanki başarılarını ve
savaş kahramanlıklarını görmezden gelmeyerek, Türklüğün ve insanlığın
bir nevi ansiklopedisi olan Nutuk kitabını okuyup, “Ben ne yapıyorum?”
diyeceksin.
Her şeyden önce Atatürk’e eleştiri getireyim derken, tüm Türk
toplumunu karşına alarak “Türkler hep baskı yapmıştır” demeden önce,
AKP zihniyeti olarak şu anda neler yaptığını analiz edip, tüm toplumu
kendine düşman edinmeyeceksin.
10 KASIM, ATATÜRK’ÜN ÖLÜM TARİHİ OLSA BİLE, TÜRKLÜĞÜN DİRİLİŞİDİR!
TIPKI DÜN VE BUGÜN OLDUĞU GİBİ...
Daha düne kadar Türk gençliğine olan kin ve nefreti en tehlikeli
duruma getirerek, (neredeyse bütün yurtlarda ve özel konutlarda kalan
öğrencilerin fuhuş yaptığı iddiasıyla) hareket edip ülkeyi kaosa
sürüklemeye çalışmak hangi akla ve hangi mantığa sığar?..
AKP zihniyetine ve onlara oy verenlere bakarsanız, iktidar doğruyu
yapıyor. Ama özel hayata uzanan eller, zaman gelir bir gün de size
uzanıverir. Ama uzanan eller, Anayasa hukuku çerçevesinde uzanır. Öyle
halkınla, gençlerinle polisi karşı karşıya getirerek değil.
Bu işlerin zemininde tek adamlılık yatıyor. Yani, “Ben ne dersem o
olur... Olmazsa olmaz... Kimse beni eleştiremez... Laik Cumhuriyet
karşısında ben, asla ne hesap veren olurum, ne de izlenen... Sadece
İslami kuralları bu ülkede gerçek kılarım..” ifadeleri, AKP
zihniyetinin temel felsefesi oluyor.
Daha doğrusu parti tüzüklerinde bugüne kadar hiç gözükmeyen, ama
bundan sonra laik Cumhuriyet karşısında en tehlikeli hale gelen AKP
iktidarı, ne yapacağını şaşırmış vaziyette baskı üzerine baskı
yapıyor. Bunu yaparken de, “Günah” ve “Ayıp” kavramlarının arkasına
saklanıp, baskı düzenine hız veriyor.
Peki nereye kadar?..
TÜRK TOPLUMU YEREL SEÇİMLERE KADAR UYMASINLAR DİYE BASKIYA DEVAM EDİLİYOR!..
Bu baskının bir yerde bıktırıcı ve usandırıcı olacağını düşünmezler mi hiç?..
Gerçi baskının farkındalar ama yurt genelinde kendilerine karşı olan
Türk toplumunu yerel seçimlere kadar sindirmeye çalışmaktalar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ne ederse etsinler, bugün Anıtkabir’deki
muhteşem kalabalığa bakarak Türklerin ayak seslerini iliklerine kadar
hissedeceklerini söylemek pek de yanlış olmaz.
10 Kasım Atatürk’ün ölüm tarihidir. Ama Türk milletinin Türklüğüne ve
Ata’sına sımsıkı sarıldığı önemli gündür. Nasıl ki büyük uluslar,
büyük liderler sayesinde ayakta duruyorsa... Türkiye de büyük
Atatürk’ü sayesinde ayakta duruyor ve saygısını sunuyor.
Tıpkı bugün (her 10 Kasım’da olduğu gibi) Anıtkabir buluşmasında olduğu gibi.
Fakat şu gerçek de vardır ki, Atatürk’ün ölüm tarihi 10 Kasım olduğu
halde, iktidar ve onun yandaşları (sahtekâr ve iki yüzlü basın)
Atatürk’ü bir kez daha öldürmeye çalışmaktalar. Ama nedense bir türlü
öldüremiyorlar.
Neden mi?..
Çünkü Atatürk, Türk milletinin iliklerine kadar işlemiş büyük bir
vatan sevgisiyle kalplere kazınmış durmaktadır. Ne yaparlasa
yapsınlar, ne ederlerse etsinler, asla O’nu kalplerden söküp
atamazlar.
İktidar zihniyeti Atatürk’ü Devlet Nişanı madalyasının üzerinden silip
atıyor. Bu yetmiyormuş gibi bir de TC ibaresini yok ediyor. Ama bunun
ne kadar ayıp, ne kadar kin ve nefretle yaptığını gizleyemiyor.
Gerçi Türk milleti bu gibi nefretin ve kinin nasıl işleyeceğini ve
Atatürk’e karşı neler yapılacağını çok iyi bilmektedir.
Nasıl mı?..
Mesela:
1– Okullardan Atatürk büstlerini kaldırabilirler.
2– Türk bayrağını yüceliğine yaraşırlıktan uzak tutabilirler.
3– Nüfus kağıtlarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresini de kaldırabilirler.
4– Türk milleti kelimesinin adlandırılmasını ve yazılmasını yasaklayabilirler.
5– Kürt açılımıyla Türklerin yaşam alanlarını yok etmeye
çalışabilirler. (Gerçi Kürt açılımı PKK açılımı oldu).
6– “Nasıl olsa Meclis çoğunluğu bende varken, resmi ve resmi olmayan
tabelalardan Türk kelimesini sileyim” de diyebilirler.
Ama Türk ulusu, bunun böyle olmadığını, bugün 10 Kasım’da iktidara ve
Genelkurmay’a Anıtkabir’de bir kez daha gösterdi.
Artık bundan böyle Atatürk’e her saldırıda... Atatürk’e her iftira
atışlarda... Ölen Mehmetçiğin adını anmayarak sürekli açılımı öne
sürerek perde arkasında Türklüğü ve sınırlarını yok edişlerde...
Türkler, ulus olmaktan ve Atatürk’e bağlılıklarından asla
vazgeçmeyecek.
Anıtkabir ziyaretini her geçen gün, her geçen bayram daha da yoğun
şekilde fazlalaştıran ve kutlayan Türk ulusu, bugün bağımsızlık
savaşını veriyor. Türkiye’nin bütün alanlarını doldurarak, “Yurtta
Barış, Dünyada Barış” ilkesini yaşatmak ve yaşamak istiyor. Ama buna
müsaade etmeyen AKP iktidarı, her geçen gün yaptığı politikalarla daha
da dibe batıyor.
Nasıl batmasın ki!..
Daha düne kadar yaptığı dış ülke ziyaretlerinde kendisine yabancı
basın ve yayın organları geniş çapta sorular sormuştu. Bu sorular
Güneydoğu Anadolu bölgesinin ne kadar hatalı politikalarla Türk
halkını böldüğü konusuna getiriliyordu.
AKP lideri, sürekli “Ülkem huzurlu”ya denk gelen ifadeler kullansa da,
bunun böyle olmadığını yabancı muhabirler çok iyi bilmekteydi.
Nasıl bilmesinler ki?..
Düşünün, Atatürk Cumhuriyeti’ni...
Atatürk ilke ve inkılaplarını...
Atatürk barışseverliğini yaşamaya çalışan ve Türkiye sınırlarını
namusum diyerek korumaya yemin eden Türk ulusunu sürekli alınan
kararlarla geren bir iktidar partisinin yaptıklarını nasıl
bilmezler?..
Bilmemelerine imkan yok.
Kısaca konuya hangi yönden bakarsanız bakın, Türklük, Atatürk’ün
yaptığı savaş planlarıyla... Dünya siyasetiyle... Tarıma önem
vermesiye... “Ulusun efendisi köylüdür” diyerek milletine dört elle
sarılmasıyla özgüvenini kazanmıştır.
Bugün bu özgüven yok edilmek isteniyor ve sürekli Türklük kelimesi yok
edilmeye çalışılıyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ne ederlerse
etsinler; Türklük asla bu ülkede yok edilemez.
Her bayram ve kutlamalarda yaşandığı gibi, bugün iktidar ve
Genelkurmay, Anıtkabir’deki o muhteşem kalabalığa iyi baksın ve Türk
milletinin Atatürk’e olan sevgisini ve ne istediğini iyi anlasın.
Bunun cevabını, bugünkü 10 Kasım Anıtkabir tören(ler)inde... O
muhteşem kalabalıkta alanlar almıştır zaten. Almayanlar, kendini
kandırarak yaşamaya devam edenlerdir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *