Gezelim Görelim 4

.

Marmaris’ten geçip Fethiye yoluna girildiğinde ilk durağımız doğa harikası Dalyan olmalıdır. Doğa harikası Dalyan için bir yakıştırma değildir. Gerçek bir doğa harikasıdır. Dalyan merkezinden İztuzu’na yirmi otuz yolcu taşıyan tekneler çalıştırılmaktadır. Bu teknelerle gidiş gelişlerin güzelliği doyumsuzdur. İztuzu’nun kumsalında yalınayak gezemezsiniz. Kumsal o denli sıcak ki ayaklarınız yanar. İztuzu ünlü karetta karetteraların yaşadığı ve ürediği kumsaldır: Deniz çok dalgalı olduğunda Köyceğiz gölünün uzantısı olan boğazda da yüzüle bilir. Köyceğiz gölünün Dalyan’a çok yakın olan sahilindeki çamur banyolarında çamur banyosu yapılabilir.

Balık lokantalarında ünlü Dalyan balıklarından yiyebilirsiniz. Tarihi Kaunos harabelerini geze bilirsiniz. Dalyan dönüşünde Ortaca’yı geçer geçmez sağda Sarıgerme yolu vardır. Sarıgerme’ye vardığınızda harika bir manzara ile karşılaşacaksınız. Yemyeşil bir doğa ve pırıl pırıl bir deniz. Denizin içindeki minicik kayalıklarda yükselen yemyeşil çam ağaçları. Bu kayalıklarda çamların yaşam ortamı bulmasında tek bir neden var. Sahilde binlerce tatlı su kaynağı vardır. Tatlı su denizin tuzlu suyunu ötelediğinden kaynaklanmaktadır.
Ve Fethiye’deyiz. Masmavi bir körfez, körfezi yeşil bir gerdanlık gibi saran yemyeşil bir orman. Doğusunda zirvesinde karların hiç eksik olmadığı karlarla Akdağ. Fethiye’nin güneyinde dağın yamacında kaya mezarları sanki Fethiye’ye gelenleri selamlıyorlar. Ufukta tarih hazinesi Kayaköy. Bir de dillere destan deniziyle, planör uçuşlarıyla Ölü deniz.

Yolumuz Kalkan’a doğru devam ediyor. Dünyanın en düzenli akarsuyu olan Eşen çayının üzerindeki köprüyü geçince karşımıza Likyalıların baş devleti Ksantos çıkıyor. Sağ tarafta Likyalıların yazlık başkentine giden yola sapıyoruz. Kumların içine gömülmüş tarihi kalıntıların arasından geçerek sahile iniyoruz. Yedi renkli kumları olan otuz beş kilometre uzunluğundaki göz alabildiğine uzanan kumsal. Akdeniz’in dalgalarıyla sahile taşınan kumlarla dallarına kadar gömülmüş gövdesi görünmeyen ağaçlar. Bu güzellikleri gördükten sonra geri dönüp Kalkan’a doğru yola devam ediyoruz.

Saklı kenti gezdikten sonra Kalkan’ı geçip sahil yolunda ilerlemeye devam ediyoruz. Sağda kayalardan oluşan iki küçük ada var. Yunanlılar bizim diye bayrak dikmişler ama Türkiye bu bayrakları söküp atmış. Aidiyeti belirsiz olduğundan adalarda artık bayrak yok. Kaş’a vardığımızda en dikkat çekici olan taş lahitler ve uzatsak elimizi yakalayacak kadar yakın olan Meis adası. Bu adayı görünce içimiz yanıyor. Bize iki buçuk mil uzaklıktaki bu ada niye bizim değil de bin mil uzaklıktaki Yunanistan’ın.
Bu gün bir oylama yapılsa ada halkı mutlaka Türkiye’ye bağlanmak ister.

Kaş’tan sonra yolculuğumuz Antalya’ya doğru sürüyor. Dağ yolundan gidecek olursak Ulupınar adındaki bir yerden geçeceğiz. Ulu ağaçların dallarından buz gibi sular akmakta. İsteyen bu ağaçların altında akan suların serinliğinde oğlak eti kavurması ve tandır ekmeğiyle karınlarını doyura bilirler. Antalya’ya varmadan Olimpus’a gidilebilir. Düden şelalesi gezile bilir. Ve Lara plajı Falezlerden seyredile bilir. Kumsalda denize girilebilir.
Antalya’dan sonra yolumuzun üzerindeki Perge harabelerini mutlaka gezmeliyiz. Manavgat’taki Manavgat şelalesinin kenarındaki gazinolarda yemek yiyebiliriz. Finike’ye giderken yolun sağ tarafı kesintisiz kumsal. Deniz pırıl pırıl ve çok temiz. Finike kalesine çıkan yol çok virajlı ve oldukça dik. Kale dağın zirvesindedir. Finike ovasının neredeyse tamamını buradan göre bilirsiniz.
Bunca güzelliği görüp yaşamış biri olarak ne işim var benim yurt dışında demekte haklı değil miyim?


Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *