Haberdar Gazetesi Yazar Yazıları Her Şehrimizin Bir Meydanı Olsun.

Her Şehrimizin Bir Meydanı Olsun.

.

 Her Şehrimizin Bir Meydanı Olsun. O Meydana “Taksim” Veya “Gezi Parkı” Diyelim!..




TÜRKİYE genelinde istenmeyen olaylar, zincirler halinde şehir şehir, ilçe ilçe ve köy köy gelişmekte. Her gelişmekte olan yörelerde olaylar, polisiye tedbirlerle (güya) sakinleştirilmeye çalışılmakta. Ama her gün ne bu şehirler sakinleşmekte... Ne de rahat bir nefes alınmakta.
Neden böyle oldu?..
Çok basit bir soru, ama cevabını verebilmeniz için çok derinlere giderek bugünün cevabını verebilirsiniz. Örneğin Taş Kışla’nın tarih akışı içinde meydana getirdiği olaylar... Taksim’de cami yapmanın ne anlama geleceği... Ve Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılması olayı...
Bunların üçü de Türk tarihine damga vuracak netliktedir. Tabii yine bu üç olay Taksim’de bütünleşmiş durmaktadır. Ama ne olursa olsun, ne Taş Kışla olayı bugüne taşınması doğrudur... Ne de yıkım olaylarıyla Türk milletinin Atatürk sevgisinden ödün vermediğinden yola çıkılırak, Atatürk Kültür Merkezi’nin yok edilmesi doğrudur.
Doğru olan, halkı karşınıza almamak...
Doğru olan, her bireyin hakkını korumak...
Doğru olan, can güvenliği ve demokratik haklar...
Ne yazık ki bugünkü siyaset öylesine akıl almaz uygulamalar uyguluyor ki, polis ile halk karşı karşıya getiriliyor. Bu çok yanlış ve çok hatalı bir politikadır. Bunun böyle olmasını ısrarla savunanlar ise, her gün tatsız - tuzsuz haberleri duymaktan kafasını kaşıyamaz.
Örneğin beslemesi aktörler ve ehlileştirilmiş aydınlarımız bu olaya küs durdukça, yanlış adımla yaratılmış “Akil Adamlar” sempozyumu üstü örtülü yazılı ve görsel medyada ekranları doldurmakta. Ekranlara esir edilmek istenen ve bir şey öğrenemeden ve de sağlıklı haber almadan günü doldurmasını istenen halkımız da ne yazık ki bir boşlukta durmaya başlamıştır.
İşte tam da burada imdada yetişen Ulusal Kanal ve Halk televizyonları günlük, saatlik ve anlık haberlerle vazifesini yaparak vatandaşları haberdar etmeye başlamıştır. Ne olursa olsun, basının haber alma hakkı Anayasal bir hak olduğu için, Türk halkı habersiz kalmamış... Kendisini ilgilendiren önemli gelişmeleri bu iki kanaldan öğrenerek merakını gidermeye başlamıştır.
Fakat ne olursa olsun halk, yine de korku içinde olmaya devam ediyor.
Neden mi?..
1) Hukuk zemininin sarsılmasıyla güçlü devlet yapısının çökertilmek istendiğini düşünüyor...
2) KCK ve PKK’nın şu anki durumu bilinmediği için iç meselelerle birlikte dış meselelerin nereye varacağını bilememekte...
3) Bugün adliyenin “halk hareketini” alkışlarla desteklemesi, hukuk devletinin de kıskaçta olduğunu düşündürmeye başlıyor...

SOKAĞA İNENLERİN HİÇBİRİ HERHANGİ BİR ÖRGÜTE MENSUP DEĞİL...

İşte tam da burada en çok sevinilmesi gereken şey şudur: Sokağa inen gençlerimiz ne bir örgüte kayıtlılar. Ne de bir derneğe... Bu gençlerimiz saf ve temiz duygularla devletine, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’üne sahip çıkmak istiyor...
Ve çıkıyor da...
Ama bundan daha da korkuncu, bugünkü modern haçlı ordularının Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) tuzağıdır. Batılılar adeta bu tuzağın işlemesi için 70 yıldır beklemedeler. Çünkü BOP’un ilk ayağı olan İslam aleminin güçsüz olması, en büyük amacı teşkil ediyor. Birinci planda Mısır’dan Suriye’ye... Irak ve İran’dan sonra Rusya’ya veya sınırlarına kadar uzanacak olan BOP teşkilatının ilk ayağı her ne kadar Arap Baharı’yla başlasa bile... Esas başlangıç anahtar ülke Türkiye olarak düşünülmektedir. Türkiye’nin askeri ve ekonomik alanda zayıflaması, bekleyenlerin iştahını da kabartacak kadar vahimdir.
Bugün Türk insanı, işte bunları düşünüyor.
Acaba, “Ülkem bu karmaşanın içine girer mi?” diyor.
Acaba, “Bugün gençlere yapılan müdahalelerin arkasında zayıf düşecek bir Türkiye olabilir mi?” diyor.
Acaba, “Neden bir türlü barış olmuyor?” diyor.
Türk insanı bunu hep düşünüyor. Daha önce de düşündüğü gibi. Ama ne olursa olsun Türkiye’nin kaderinde kötü şeyler yazılı sanki.
Sürekli didişme... 
Sürekli sataşma... 
Sürekli kavga...
Sürekli birbirine eziyet etme...
Sürekli siyasette anlaşamama...
Sürekli Meclis’te olağan üstü kavgalar...

TÜRK MİLLETİ, ATATÜRK’TEN SONRA HİÇBİR ZAMAN İKTİDARA GELEMEDİ...

Türk milleti, ne olursa olsun vatanına bağlıdır ve büyük bir millettir. Bu özelliği Atatürk sevgisinden ve askere olan inancından gelmektedir.
Anne - babalarımız hep demezler mi, “Oğlum aslanlar gibi asker oldu” diye?..
Hatta, davul - zurnalarla asker ocağına yolcu etmezler mi?..
Ederler tabii...
İşte bu vatan sevgisi ve bağlılık hiçbir ülkede yoktur. Ama ne yazık ki bugün olduğu gibi, geçmişten de bugüne kadar gelmiş - geçmiş iktidarların hiçbiri halkın ne arzularına cevap verebilmişlerdir... Ne de vermek için bir çaba göstermişlerdir. Ve ne de hükümet etmişlerdir.
Halkın da korkusu, hep bu yönde olmuştur.
Yani Türk insanı, ülkesinde bir güvenlik kaygısı yaşamaya başlamıştır. Ve bu kaygı halâ devam etmekte.
Daha gerilere gidersek, Atatürk’ün Türk halkına verdiği saygı ve güven tesisi, olağanüstü onur ve gururdu. Ancak Atatürk’ten bugüne kadar bütün hükümetler Türk milletinin rahat etmesi için düşüncelerine ve sıkıntılarına ortak olmamışlardır. Bugün haber alma özgürlüğü kısıtlanan halkımızın durumu bunu kanıtlamıyor mu?..
Halk Türkiye’de olan bitenleri ne doğru dürüst öğrenebilmektedir... Ne de görebilmektedir. Yani bunları göstermeyen televizyon kanalları ve yazılı basın, Türk ulusuna karşı bugün hiç görevini yapmamaktadır.
İşte bu televizyonların ve gazetelerin yapamadığını, bugün Ulusal Kanal ile Halk televizyonları yapıyor. Halkı bilgilendiriyor ve korkuları da birebir gösteriyor. Kim ne derse desin, hiçbir kanalın, hiçbir basın kuruluşunun yapamadığını bu iki kanalın yapması, takdir edilecek bir habercilik başarısıdır.
Ama ne olursa olsun, bugünkü durumlar düzelse bile, halkımızı haber vermeyerek ve olayları göstermeyerek sözde gazetecilik görevini yaptığını sanan basına halkımız çok ağır ceza verecektir. Çünkü bunu çoktan hakettiler.

BÜTÜN ŞEHİRLERİMİZDE BİR (TAKSİM MEYDANI) OLSUN, VEYA (GEZİ PARKI) OLSUN...

Bugünlere gelmeden önce “Sizce gençlik nasıl” diye kime sorsanız, alacağınız cevap hep şu olacaktı: “Efendim gençlik falan kalmadı. Ne saygıları var, ne de sevgileri. Kafalarına göre bir yol tutturmuş gidiyorlar. Ne siyasetle ilgileniyorlar... Ne de hayat bilgisiyle. Benim için bunlar sınıfta kalmıştır.”
Oysa bugün yaşananlar, bu alınan cevabı hiç de doğru olarak yansıtmıyor. Veya doğrulamıyor. Çünkü bugün, bu gençlik sayesinde “Türk’ün kim” olduğunu... “Özgürlüğün neden bu kadar önemli” olduğunu... “Bugüne kadar basın yayın kuruluşlarının ve televizyonların olası böylesine bir tehlikeli durum karşısında haber almada nasıl da yalnız bırakıldığımızı” bize bu gençlik göstermiştir.
Gurur duyduğumuz bu gençler, hiçbir parti veya kuruluşa olan sempatilerini veya düşüncelerini hapsetmeden... Sadece ve sadece vatan, millet ve Atatürk sevgisiyle yola çıktıklarını... Her milletten, her şehirden ve her dinden (kim olursa olsun) el ele, yanyana durarak hakları için yürümüş ve almışlardır.
Özgürlüğün ve birlikteliğin simgesi olan Gezi Parkı, bundan böyle kardeşliğin ve dürüstlüğün simgesi olarak gençlerimizin sayesinde yoluna devam edecek.
Ayrıca...
“Her yer Taksim” sloganı madem gençliğin simgesi oldu... O halde Türkiye’nin bütün şehirlerinde bir TAKSİM MEYDANI veya GEZİ PARKI adını verdikleri bir alan olsun. Bu isimleri alacak olan meydanlar gençlerimiz sayesinde Türk milletinin sesi ve kulağı olsun. 
İletişimimiz olsun.
Neden olmasın?..
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *