PKK’nin meclisteki uzantısı BDP milletvekilleri Şemdinli’nin köylerine giderlerken birden(!) önlerine elleri silahlı, belleri fişekli, tam teçhizatlı PKK’li eşkıyalar çıkıyor.
Eşkıya dediysem,BDP’lileri kaçırmak ya da katletmek için aniden yollarını kesmiş eşkıya değil,biri dağda diğeri ovada yaşayan,aynı yolun yolcusu insanlar bunlar.Kin ve nefretleri yalnız Türk askerine olan bu haydutlar BDP’li vekillerle kucaklaşıp öpüşüyorlar;yarenlik edip hasret gideriyorlar.Eşkıyanın özlemle kucaklanılanı,Yeşiltaş Karakolu’na saldırıp sekiz Mehmetçiği şehit edeni.
Yasama üyesi vekillerle eşkıyanın muhabbeti ilk bakışta anormal görünse de onlar için bu normal.Çünkü her ikisinin de amacı aynı. Aralarında bir fark var sadece: Biri silahlı diğeri silahsız.Silahsız olanı,ötekine göre daha korunaklı aslında. Çünkü o zırhlı. Türk milletinin ona giydirdiği dokunulmazlık zırhıyla ağzına gelen her şeyi söylüyor;istediği kepazeliği yapıyor. Eşkıyaya gerilla, Diyarbakır’a başkent diyor. Askere hakaret ediyor,polisi tokatlıyor.
Bunlar işe,Kürtler’e özgürlük isteyerek başladılar;özerklik,federasyon,konfederasyon derken bağımsız Kürdistan kurmaya dek geldiler.
Emperyalizmin maşalığını yapan bu satılmışlar hükümetin yanlış “açılım” politikası ve aczi yüzünden ülkeyi kan gölüne çevirdiler. BOP memurluğundan kopamayan ve teröre doğru teşhis koyamayan hükümetin PKK’ye karşı aczi , onlara dolaylı destek anlamına geliyor.Çünkü hükümet, büyük kentleri patlayıcı deposu haline getiren KCK militanlarını önce içeri alıp ardından salıverdi.”Kürdistan kurulacak,başkenti de Diyarbakır olacak” diyen bölücünün siyasi sözcüsüne bunun hesabını sormadı. Şehirlerarası yola inip BDP ‘li vekillerle kucaklaşan silahlı PKK militanlarını derdest etmedi.Kucaklaşma alçaklığının sergilendiği konvoydaki özel harekatçı polisler onları görmezden geldi; sivil polisler arazi oldu. “Orada polis falan yoktu” denecekse bu daha vahim,daha büyük zafiyet.
“Açılım” politikasıyla bölücülüğe zemin hazırlayan AKP, hükümetini de ülkeyi de bölünmenin eşiğine getirdi.Hükümetin bu sakat tutumuyla PKK’nin, geldiği bu noktadan bir adım geri götürülemeyeceği hatta her geçen gün daha da ileri gideceği anlaşılıyor. Çünkü hükümet acz içinde, etkisiz.
Erdoğan,PKK eylemlerine karşı yapması gerekeni yapmadığı gibi,söylenmesi gerekenleri de söylemiyor.Atatürk dönemini,İnönü’yü ve kendine muhalefet eden herkesi en sert,en ağır dille eleştiren Erdoğan,vekille teröristin kucaklaşmasını en alt perdeden alarak,”bu ne muhabbet” deyip geçiştiriverdi.Türk milletine ağır hakaret taşıyan bu alçaklık karşısında söylenecek laf mıdır bu? Erdoğan,mantıkla ve insanlıkla bağdaşmayan bu sahneyi yumuşak bir dille değerlendirirken, yardımcısı ondan biraz daha yürekli davranarak; “bu, şehit kanıyla alay etmektir” dedi. Ülkenin asayişinden birinci derecede sorumlu olan İçişleri Bakanı’ysa,kucaklaşmanın göbek temasıyla olduğunu söyleyerek işi magazinleştirme yolunu seçti.
Hükümete sormak gerek: Eşkıya ve onların meclisteki uzantıları,yönettiğinizi söylediğiniz bu ülke topraklarında polislerimizi tokatlarken,bebeklerimizi katledip şehitlerimizin kanlarıyla alay ederken siz ne yapıyorsunuz? “Sekiz şehit verdik ama biz de on teröristi etkisiz kıldık” lafı,içlerine ateş düşen anaların yüreğine su serpmiyor biliniz.Çünkü etkisiz kıldığınız on terörist,bir şehidin tırnağı bile değildir!
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *