Son günlerin elzem konusu olan “Açılım” ile ilgili tam 5 makale yazdım, sonuncusunu da biraz mola verip bir süre yazmamak adına bağladım. Lakin bu meseleyi kolay kolay kapatmak mümkün değil.
Efendim biz dedik; AKP bu işi yapamaz, yapacak sayısı var lakin niyeti yoktur. Bu işi ancak ötekileştirmekten vazgeçmiş halkıyla barışık bir devlet yapar. AKP hükümet olmuş ama devlete uyum sağlayamadığı gibi halk ile kavgalı, ötekisi olan hatta ötekisini karşıt yapan bir hükümettir. Bu nedenle bu işte başarılı olamaz. Vatandaşı içinde öteki yaratan asla devlet olamaz, sadece geçici muktediriyatı vardır.
Evet, AKP devletle uyumlu parti olamamıştır. Bu işi de çözecek olan ötekileştirmekten vazgeçmiş halkıyla barışık bir devlet olduğuna göre fazla söze gerek yok diye düşünüyorum!
İmralı’dan gelen sesin desibelinden ürken DTP’li aşiret reisleri ve bazı toprak ağaları birden kendilerine gelip muhatap adresi İmralı’dır demeye başladıklarından bu yana köprünün altından çok sular aktı...
Doğrudur yanlıştır orası onların bileceği iş. Her şeye ve tüm zamanların çözümü olacak bir şeyi ise halen söylemekten kaçan bu toprak ağaları nedense Toprak reformunun her şeyin çözümü olacağını bir türlü dillerinin ucuna dahi getirmiyorlar.
Bazı yazarlarımız doğuya yatırım yaparsak bu iş çözülür derler, hemen peşinden doğuya yatırıma teşvik primi uygulanır. Bazı işbilir patronlar bir kaç bin metre arazi alıp dört duvarla çevirir, Fabrikalardaki bozuk atıl makineler boyanır, seri numara ve tarihleri değiştirilip faturalanır, kısacası eski makineler yenileşir boş arazideki dört duvarın içine konulur bir kaç tanede SSK’lı işçi ile milyonlarca dolar teşvik primi alınır, sonra işler yürümez başa dönülür.
İşin garibi baştanda dediğimiz gibi kimse Toprak reformundan bahsetmez.
Ege, Marmara ve Çukurova’da kapitalist üretim ilişkileri yaygınlaşmasına ve tarıma egemen olmasına karşın, doğu ve güneydoğu bölgelerinde yarı-feodal üretim ilişkileri etkinliğini korumaktadır. Bunun başlıca nedeni ise Osmanlıda dâhil olmak üzere devlet o bölgenin kontrolünü toprak ağalarına ve aşiret reislerine vermesidir. Bu nedenle toprak ağaları ekonomik ve siyasal güçlerini korumakta ve yerli tekelci sermaye ve tüccarların en büyükleri ile sömürücü ittifak içerisinde yer almaktadırlar.
Toprak reformu; hükümet tarafından başlatılan ya da desteklenen tarımsal alanların mülkiyetinin yeniden dağıtılmasıdır. Terim sıklıkla çok geniş arazilere sahip olan çok az sayıdaki toprak sahibinden (toprak ağaları, soylular, ya da büyük şirketler gibi) bu toprakların alınıp onları işleyen bireylere ya da bu bireylerin oluşturduğu kolektif oluşumlara verilmesi anlamına kullanılmaktadır.
Bu el değişikliği toprak sahiplerinin rızası alınarak ya da alınmadan, tazminat verilerek ya da verilmeden yapılabilir. Bu tazminatın miktarı da sembolik miktarlardan toprağın gerçek değerine kadar değişebilir.
Çeşitli dönemlerde bazı yerlerde, toprak sahipliğinin (küçük köylüye ait olan topraklar dahil olmak üzere) devlet mülkiyetine geçmesine de, devlet mülkiyetindeki kolektif çiftliklerin bireylerin mülkiyetine bölünerek verilmesine de toprak reformu denmiştir.
Toprak reformunun temel mantığı tarımda feodal üretim ilişkilerinin tasfiye edilerek kapitalist gelişme yolunun açılmasıdır. Bu da kapitalizm öncesi mantıkla üretimin yapıldığı toprakların köylülere aktarılması ve yaratılan rekabet ortamında piyasa ilişkilerinin güçlenmesi, kırsal nüfusun bir kısmının zenginleşerek topraklarını genişletirken, önemli bir kısmının da yoksullaşarak ya tarımda ya da sanayide işçileşmesidir.
Ülkemizin toprak reformuyla kapitalist dünyada rekabete katılmasını istemeyen batılı ülkelerde toprak reformuna engeldir. İsterseniz AB uyum paketine bir göz atın toprak reformuyla ilgili bir şey bulursanız bizide haberdar edin.
Feodal üretim ilişkileri ise ağırlıklı olarak doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunmaktadır ve toprak reformunun elverişliliğinin gerçekçi şekilde tartışılabileceği bölgeler bunlardır. Diğer bölgelerde köylü işlediği toprağın sahibidir ve piyasa ile ilişkiye geçtiği ölçüde kapitalizmin mantığına tabi hale gelmektedir ve bu süreç doğu bölgeler hariç giderek dahada hızlanmaktadır.