Her şeyin başı sağlıktır. Sağlık en kıymetli hazine... Bunu anlamak için de illâki hasta olmak gerekmiyor. Aslında sağlığın kıymetini bilmek için herhangi bir hastaneyi veya bir eczaneyi ziyaret etmemiz yeter de artar bile... Tıp bilimi gelişiyor, geliştikçe de hastalıklar daha bir artıyor, daha çoğalıyor. Bu durum dünyanın dengesinin bozulmasından kaynaklanıyor olsa gerek. Dünya, insana emanet edilmiş bir yer. İnsan kıymetini bilmeyip bu emaneti heder ederse sonunu varın siz tahayyül edin. Efendim bir arkadaşım anlattı… Anlattıkça tüylerim inanın diken diken oldu… Meğerse insanlık ölmüş de haberimiz yok… Malumunuz her sektörde olduğu gibi bu sağlık ve ilaç sektörünün de rantçıları, fırsatçıları, teröristleri, sağlık üzerinden insan kanı emen vampirleri, sülükleri ve de neseb-i gayri sahihleri vardır… İşte bakın, ölüm döşeğindeki lösemi hastası bir bebeğin sırtından vurgun yapan soysuzların yaptığına… Efendim; Lösemi hastalığı, son derece uzun, zor ve pahalı bir tedavi gerektirmektedir Bahsettiğim hasta henüz 40 günlük bir kız bebek. Tedavi için gerekli ilaç omurilikten zerk edilen, içeriği predniselon diye adlandırılan ampuller. Bebeğe verilen bu ilaç gerektiğinde Türkiye altüst edilmiş bulunamamış… Eczanelerimiz getirilebilmesi için ya uzun süre vermişler, ya da bulamayız demişler… Ancak bu sözleri sarf ederken de bu ilacın nasıl ve ne şekilde bulunabileceğini de söylemeyi ihmal etmemişler…
Çaresiz hastanın ailesi ‘Peki ne yapabiliriz’ dediğinde de, ellerine bir kağıt uzatarak, ‘Bu kişi size yardımcı olur’ diyorlar.
Bir isim ve telefon numarası yazan kağıdı alan hasta yakınları, ‘Minnetle’ ve ‘Şükran’la oradan ayrılıyor.
İşte hasta bebeğin ailesi bu arada tanımışlar bu ilaç çantacılarını, bu ilaç sülükçülerini.
Yabancı ülkelerden bu ilacı getirtebilmek için çok yüklü paralar ödemişler. İlaç kah yanlış gelmiş, kah az gelmiş. Ancak aile mahvolmuş, resmen binlerce dolar ve Euro ödemişler bugüne kadar.
Olayı anlatan arkadaşım şöyle sürdürüyor konuşmasını;
“Olayı bana söylediklerinde çok üzüldüm ve Avrupa’da bulunan kuzenim vasıtası ile bu ilacı 40 Euro’ya getirttik, hatta bana yardımcı olan kuzenim ve oradaki eczacı ayrıca fazladan bir paket daha gönderdiler ki, belki başka bir hastaya daha yardımı olur diye.”
İşte efendim insanlık bunu gerektiriyor…
Şimdi buradan Sayın Sağlık Bakanı’na sesleniyorum;
Tıbbın bu kadar ilerlediği zamanımız dünyasında bu ilacın Türkiye’de bulunmamasının esbabı mucizesi nedir?..
Her bir şeyin ithal edildiği ülkemizde bu ilacın Türkiye’ye getirilişi çok meşakkat isteyen bir durum mudur?
Bu hastalığın pençesine düşmüş insanların tek çaresi, insanlıktan nasibini alamamış ilaç taciri sülükler mi olacak?
Evet, efendim; Türkiye’miz her alanda büyüyor…
Bunu her söyleminizde zikrediyorsunuz…
Ama o 40 günlük bebeğin omuriliğine de predniselonu zikrederseniz, dünyalar bizim olduğu gibi çaresiz ailenin de olacak…