MHP nin 4 T si

.

MHP seçimlere çok geçerli bir programla yelken açacağını açıklamış bulunuyor. Biz iktidar olduğumuzda 4 T yi uygulayacağız diyorlar. Nedir bu dört T diye bir soru akla gelebilir. İşte açıklaması. Tarım, ticaret, turizm ve tarih. Ülkemiz verimli arazileriyle çok zengin. Denizleriyle doğal güzellikleriyle de oldukça zengin. Üç tarafı denizlerle çevrili olduğu için ticarete, ülkemizin her tarafında yapılan kazılarla ortaya çıkarılan geçmişin kalıntılarıyla turizmde de çok önemli bir zenginliğe sahiptir. İktidarda hangi parti olursa olsun halkımızı üç beş torba kömüre ve üç beş paket makarnaya mahkûm eden fakirlikten kurtarılması için bu 4 T yi mutlaka uygulamalıdırlar.  
1983 genel seçimlerinden önceydi. Halkçı Parti il başkanı Kamuran Sağlam’ın ricasıyla Foça köylerine gitmek zorunda kalmıştım. Geren köyden sonra Kozbeyli köyüne gitmiştik. Halkçı partiye oy vermeme kararı aldıkları halde bizi çok iyi karşıladılar. Zira Kozbeyliler beni CHP de ilçe yöneticiliği yaptığım zamandan tanıyorlardı. Bu yüzden köy kahvesi tıklım, tıklım doluydu. Kozbeylilerin tarımcı olduklarını bildiğimden konuşmamda tarıma ağırlık vermiştim. İktidar olursak ülkemizin kalkınması, zenginleşmesi için tarıma ve hayvancılığa çok büyük önem vereceğimizi söylediğimde çok iyi tanıdığım biri ayağa kalkıp bağırdı. Başkan iyi söylüyorsun ama bu söylediğinin kaynağı ne olacak dedi. Köylüler başkan dinleme onu o delidir dediler. O kişiyi tanıdığımı belli etmedim ve köylülere bu arkadaş oy kullanıyor mu diye sorduğumda kullanıyor dediler. O halde istediği her şeyi sormak hakkıdır dedim. Az önce bana soru soran arkadaşım lütfen ayağa kalkar mısın dedim? Ayağa kalktığında nerelisin diye sordum? Foçalıyım dedi. Onun Kozbeyli köyünden olduğunu bildiğim için üzerine basa, bas doğma büyüme nerelisin diye sordum.

Bu köydenim dedi. Size iki şey soracağım. Birincisi bir zamanlar dünyanın en iyi salebi nerede yetişiyordu. Bilmem dedi. Peki, bir zamanlar Çeşme’den sonra en çok sakız ağacı nerede vardı? Onu da bilmiyorum dedi. Sen nasıl bir Foçalısın ki bir zamanlar dünyanın en iyi salebinin Foça’da yetiştiğini, sakız ağacında Çeşme’den sonra ikinci olduğunu bilmiyorsun dedim. Köylüler şaşırmışlardı. Abov başkan Foça’yı bizden iyi biliyor dediler.

Sorularıma devam ettim. Bu dağlarda gezdiğin oldu mu? Çok dedi. Peki, dağlarda deli asmalar gördün mü? Çok var dedi. O deli asmalar bir zamanlar oralarda bağcılık yapıldığını göstermiyor mu? İçinizde kesilen zeytin ağaçlarının yerine bir tek zeytin fidanı diken var mı? Tarihin babası Herodot Ege öyle bir bölge ki onun dağlarından yağ, ovalarından bal akar ve o bölgede on sekiz milyon insan varlık içinde yaşarlar. Günümüzde Ege’de altı buçuk milyon insan yaşıyor. Tümünün varlıklı olduğunu söyleye bilir miyiz? İşlemesi zor diye bağlarımız yok olmuş. En verimli zeytin ağaçları kesilip yakacak olarak kullanılmış. Sonra da fakirlikten söz ediyoruz. Eğer iktidar olursak dağlardan yine yağ ve ovalardan bal akıtacağız dedim. Ne yazık ki o günden bu yana tarıma ve hayvancılığa yeteri kadar önem verilmedi ve hükümetler tarıma ve hayvancılığa yeteri kadar destek vermediler.
Deniz Feneri derneğinin Bergama köylerinde yaptığı gıda yardımını ağır bir dil ile eleştirmiştim. Tarımcı bir ailenin çocuğu olduğum ve on yıldan fazla tarım işi yaptığım için hangi ürünün hangi alanlarda iyi yetiştirileceğini çok iyi bilirim. Yazımda Deniz Feneri hayatları boyunca olabildiğince fakir dağ köylerinde köylülerin tadını bile bilmedikleri yiyecekleri dağıtacağına vadilerde bağ, daha yükseklerde de zeytin fidanları dikip bakımını üç dört sene yaptıktan sonra o fakir köylülere bıraksın. Böylece o köylerdeki fakirliğin kökünü kazısın diye yazmıştım. Bergama’nın İnternet gazetesi Bergamanın Sesi Menemenin Sesi gazetesinde yayınlanan bu yazıyı kopyalayıp yayınlamış ve sormuştu.

Yunanlılara ilk kurşunu Osman Nevres atmıştı. Özcan Nevres Osman Nevres’in torunu mu ki Deniz Fenerine ilk kurşunu atmış. Zira yazdığım köşe yazısından bir süre sonra Deniz Feneri yolsuzlukları gündeme taşınmıştı. Ülkemizde tarıma ve hayvancılığa elverişli o kadar çok yer var ki, hayvan otlatılmasında bile değerlendirilemiyor. Halkımızda gelişen kahve kültürü o arazileri görmelerine engel oluyor.  Yazık oluyor bu güzel ülkeye, hem de çok yazık.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *