Büyük Tehlike Yolda: MİT - İstihbarat Savaşı Bu Ülkeyi Bitirir!..
TÜRKİYE ne hallere düştü. İnsan düşündükçe ne sonuca varacağını dahi
tahmin edemiyor. Ayakkabı kutularından milyarlarca doların ve
EURO’ların fışkırdığını... Tabii yanında da cılız Türk Lirası olarak
gördüğümüz paramızın devasa boyutlarını görmek hiç aklınıza gelir
miydi?..
Bunların hepsi 3 bakanın oğlunun evinden çıkıyor ve buna benzetme
olarak da, “Yurt dışından düğmeye basıldı” denilerek hemen olaylara
masumane görüntü vermek için olağanüstü çaba harcanıyor.
Diyelim ki hadi dışardan düğmeye basıldı. O zaman demezler mi, “Be
adam, yurt dışından düğmeye basılsa dahi, 3 bakan oğlunun evinde bu
paraların ne işi vardı?.. Hatta 3 bakanın da bu rüşvetin içinde
olduğunu düşünürseniz (Ki, 3 bakan asla hata yapmamalı)... Bu bakanlar
hükümetin üyesi olduğu halde tehlikeyi ve tuzağı kavrayamayacak kadar
saf mıydı?..” diye...
Buna ve bu tür savunmaya kimse inanmaz.
İnanmak için de ya aptal olmak lazım, ya da çok saf.
MİT İLE İSTİHBARAT SAVAŞI BAŞLARSA TÜRKİYE’NİN SONU GELİR, EKONOMİSİ
ÇÖKER, BİTER...
Aptal ve saf olmayan insanlar düşündükçe, yavaş yavaş şu gerçeği de
yakalamaya başlıyor...
– “Nedir o gerçek derseniz?..”
Tabii ki gizlilik içinde yürütülmek istenen operasyonun bugün - yarın
alenen, açık açığa yürütülmesidir...
Yani MİT ile istihbarat savaşlarıdır...
Şimdi kiminiz bize şu soruyu sorabilir:
– “Yahu bunu da nereden çıkardın?.. Hiç öyle şey olur mu?.. Bu ülkenin
istihbaratı, diğer istihbaratlarla neden savaşsın?..”
Bu soruya aynen şu soruyu sorarak karşılık vereceğiz:
1– Tayyip Erdoğan, polis örgütüyle (yani kuruluşuyla) istihbari
alışveriş yaparak dev operasyonlar yapmadı mı?..
2– Gezi olaylarında gencecik, pırıl pırıl, kolları nazik ağaç
dallarını andıran saf ve temiz lise ve üniversite gençlerimiz sabahın
köründe evlerinden alınmadılar mı?..
3– “Benim polisim destan yazdı” diyerek gezi olayları sırasında
görevli olan bütün polislere bol bol mesai parası dağıtarak Türk
halkına kafa tutulmadı mı?..
4– Hukuk merciini tarafına alarak siyasi etkinliğini Türkiye’nin bütün
birimlerinin üstünde görmedi mi?..
5– Vali ve belediye başkanlarını siyasi baskılarla (ve tabii biraz da
AKP’li olmalarıyla) baskı tarzındaki bütün emirlerini uygulamadı mı?..
6– Ve önemlisi de, Savcı Öz’ü dahi görevden aldırarak cemaate karşı
savaşmadı mı?.. (Savcı diyoruz, çünkü o savcı Ergenekon olaylarında
iktidarın sırtını sıvazladığı bir hükümet görevlisi değil miydi?)
7– Bakanlar Kurulu’nun üyesi olan Spor Bakanı’nı bile fırçalayarak
spora bile siyaseti alet etmediler mi?..
8– Miting yaptığı illere gitmeden önce adeta sokağa çıkma yasakları
konulmadı mı?..
9– Mısır politikasında tam sıfır not alarak ve Mısır hükümetince de
Türkiye kovularak daraltımış bölgede kendi halinde siyasi haline
bırakılan AKP’yi şahlandırmak için özellikle CHP’nin üzerine giderek
politikasını devam ettirmiyor mu?..
10– Tabii en kötü olanı da, PKK pisliklerinin oyununa gelerek (hatta
oyununa gelerek değil, bizzat onların politikasıyla aynı doğrultuda
hareket ederek) Apo’nun tuzağına düşmedi mi?..
Şimdi kim diyebilir ki, bu 10 maddelik tehlikeli yolun sonunda
AYAKKABI KUTULARI her şeyi ortaya çıkaracak?..
Kim diyebilir ki, cemaat ile yola çıkan... Atatürk Cumhuriyeti’ni
yıkmaya çalışan... PKK - BDP ile görüşerek Türk ulusunu hiçe sayan...
Bugünkü hükümetin, şimdi cemaate karşı savaş açacağını... Kim tahmin
edebilirdi?..
Bunu cemaatçiler tahmin etmese de, Gülen tahmin etmiş ki, elinde
kuvvetli delillerle hükümeti sağda - solda sıkıştırmaya çalışıyor.
İşte tam da burada, AKP’nin elinde tuttuğu MİT’i, cemaatçilerden
intikam almak için harekete geçirebileceğini tahmin etmek bile kötü
bir senaryo...
Peki ne yapar MİT?..
Şunu yapabilir:
Cemaate ne kadar yakın kişiler duruyorsa...
Cemaate ne kadar yakın birim varsa...
Cemaate ne kadar bulaşmış müdür, genel müdür ve diğer kısmi amir
dalında kişiler varsa...
Cemaate ne kadar yakın TRT’de ve diğer mesleki gruplarda üyeler vasa...
Cemaate ne kadar yakın görünen istihbarat örgütlerinde elemanlar
varsa, bunların hepsini cadı avıyla ya yakalayacak... Ya içeri
attıracak... Ya da mesleklerinden men ederek cemaatin elini
zayıflatacak...
Hatta elini boş bıraktıracak.
ASIL TEHLİKE İSTİHBARATLARARASI SAVAŞTA BÜTÜN BİRİMLERİN BİRBİRİNE GİRMESİDİR...
Bunu yaparken, “İstihbarata üye olanlar hangi birimde acaba?..” diye
düşünürken... Karşınıza ister istemez şunlar çıkıverir:
a) Jandarmaya dayalı istihbarat.
b) Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı istihbaratlar.
c) Polis ve emniyet güçlerinin istihbarat birimleri...
İşte bu üç kuvvetli devlet kurumuna karşı MİT ile baskın ve baskı
yapılacak olunursa, işte o zaman dananın kuyruğu kopar. İstihbarat
birimleri, zamanında hükümet ile birlikte yaptığı gizli - saklı ne
varsa ortaya dökerse... Askeri istihbaratın, ülkenin güvenliği için
yaptığı çalışmaları tek tek açıklarsa... Ve emniyet güçlerinin
istihbaratı da yapılan baskıya karşı, “bütün gizlilikleri” açıklayarak
“Ben de seninle savaşırım” derse...
O zaman ne olacak?..
İşte ülkenin istihbarat birimleri, hükümete yakın duran MİT’e karşı
topyekün savaş ilan edecek.
Peki ülkenin durumunu tahmin edeniniz var mı?..
Bu arada, PKK’nın Kandil’deki leş kargalarından biri olan cani lider
Bayık, “AKP bundan kendini kurtarabilir. Bundan kurtulmanın tek yolu,
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi için adım
atmaktır. Bu konuda AKP adım atarsa, kaybeden AKP değil, paralel
devlet ve cemaat olacaktır” diyor.
Haydaa...
Buyrun, buradan yakın.
Dağdaki teröristler bile hükümetle bu konuda bile pazarlığa oturmak
istiyor ve kendilerinin AKP’nin tek güvencesi olduğunu söylemeye
çalışıyor.
Ne acıdır ki AKP’ye kurtuluş reçetesi Kandil’den geliyor adeta. Böyle
şeyi kimse istemez.
Zaten PKK ile görüşmeler... Apo ile metuplaşmalar... BDP ve
Diyarbakır’a sözde çıkarmalar... Bunların hepsinin boş bir politika
olduğunu artık AKP de gördü.
Demek ki yürütülen siyaset yanlışmış...
– “Peki doğrusu nedir?..” derseniz...
Tabii ki, Türk halkıdır... Türk ulusudur... Türk gençliğidir... Türk
hukukudur... Türk medeniyetidir... Türk vatandaşlarına gitmektir...
Fakat AKP ve kurmayları bu olguyu asla aklına bile getirmiyor. Varsa
da - yoksa da, AKP’nin harekete geçmesi... Cemaatin bütün birimlerden
atılması... Bu arada TC ile yoğrulmuş ve Atatürk ilke ve inkılaplarına
gönülden bağlı olmuş Türk ulusunu da cemaatçilerle aynı kefeye koyup
savaş açması...
AKP’nin siyaseti, başta aşağı yanlış.
Artık kin ve nefretle bu ülke yönetilemez.
AKP “Ben haklıyım” diyorsa (Ki diyor) O zaman niçin bütün emniyet
amirlerinin... Valilerin... Kolluk güçlerinin... Ve polislerin yerleri
değiştirildi?..
Adama bu soruları sormazlar mı?..
Ne diyorduk?
Tehlike büyük...
MİT ile ülkenin diğer istiharat birimlerine karşı cemaat savaşı adı
altında siyasi kavga başlarsa, bunun sonucunda Türkiye çok ağır fatura
ödeyebilir...
Dileriz iktidar bunu düşünmüyordur...
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *